Adam Kullanmak – Adnan Binyazar

İnsan, yaratılmış olmakla kalmamalı, usta bir mimar gibi, her gelişim evresinde varlığını bilgiyle donatacak yollar aramalıdır. Donatım damarının besleyicisi, insana aklını kullanma kanallarını açan bilimdir; sınırsız beceri yeteneğini geliştirerek onu yaratıcı kılan sanattır. Et-kemik-damar yumağı olan beden, bu bilince ermeyip varoluşunu doğal gelişimin akışımına bıraktı mı, yaşamının her evresinde, herkes tarafından kullanılarak, kıraç topraklar gibi, üretimsizliğin batağına saplanır.

Mario Vargas Llosa’nın, “Günümüz İspanyolca edebiyatının en ümit vaat eden yeteneklerinden biri” saydığı Arjantinli Samanta Schweblin’in Ağızdaki Kuşlar (Çev. Emrah İmre, Can Yayınları) adlı kitabında yer alan “Bir Köpeği Öldürmek” adlı öyküsünde, her alanda kullanılacak yapıdaki bir yurttaşa uygulanan sınav anlatılıyor.

Aklını kullanma bilincinden yoksun adam, bisiklet yönelteci (gidon) gibidir, küçük bir dokunuşla düz yolda bile sağa sola sapıverir. Kullanma-kullanılma olgusu, en üsttekinden en alttakine, toplumun kan akışımının yarasıdır. Kullanan direksiyon başında yer alır. Kullanılan ise, öylesine beklenti içine düşürülür ki, irade körlüğüne uğrayarak zayıf yanlarını gücü sayar. Kırk yaşlarındaki genç yazar Schweblin, öyküsünde bu onulmaz yaranın iğrenç derinliğinde dolaştırıyor kalemini.

‘Köstebek’
Mario Puzo’nun Baba romanının baş kişisi hiçbir eyleme katılmaz ama bütün buyruklar ondan çıkar. Schweblin’in öyküsünde de “Baba” ortalarda görünmese de yazar, öykünün her satırında bunun, kurnazlığı akıllılık sayan bir kafadan çıktığını sezdiriyor.

Baba, öldürmeyi gerçekleştirme görevini, lakabı “Köstebek” olan bir adama veriyor. Kullanılma yeteneği (!) yüksek adam, gerçek bir köstebek gibi toprağın altına gömülüyor, üstüne çıkıyor, sınava sokulacak adayı kolayca buluyor. Üç beş kuruş kazanıp hayata tutunmaya çalışan işsiz güçsüzün biridir aday. Sınavın konusu, köpek sürüsü arasından birini seçip onu Buenos Aires Limanı’nda sopayla öldürmektir! Sınava girenin sopası yoktur. Adayın, elinde öldürecek sopası olmayışını eksiklik sayar. Arabasının bagajında sakladığı küreği çıkarır, adayın eline tutuşturuverir.

Onlarca köpeğin bulunduğu alana gelirler. Aday; yaşlı, güzel, saldırgan demeden, içlerinden bir köpeği seçmenin kolay olduğunu düşünür. Hangisinin öldürülmesi gerektiği “zaman ve tecrübe” ister. Sonunda üstünde lekeler bulunan birini seçer, küreği önce kaburgalarına, sonra başına indirince hayvan inleyerek devrilir ama ölmez.

K., onu dışlayacak bir eksiklik daha bulmuştur. Eldivensiz olduğu için köpeği öldüremediğini ileri sürer. Aday, bu kez küreği bir kez daha köpeğin kafasına indirir. Hayvan yattığı yerde inler, bir an titrer, sonra her şey sessizliğe gömülür. Köpek ölmüş, her şey olup bitmiştir. K., köpeği öldürttükten sonra onu başından savmayı aklına koymuştur. Aday, ne olacağını sorar.

K., “Hiçbir şey olmayacak, çünkü köpeğe küreği vururken tereddüt ettiniz” der, Peugeot’sunun motorunu çalıştırır, oradan uzaklaşır.

Öykü, sınavı başaran adayın şu sözleriyle sona eriyor:

“Etrafıma baktığımda beni meydanda bıraktığını fark ediyorum. Aynen biraz önceki meydanda, fıskıyeli havuzun orada, köpekler teker teker yerlerinden kalkıp bana bakıyorlar.”

Utanç…
Hayvan da bile ne soylu duygusun!..

İhanet
Bu tür uygulamaların sıkça gerçekleştirildiği bir toplum düşünün. Çaresizin biri, insanlık dışı bir sınavdan geçiriliyor. Adam nasıl bir darlık içinde olmalı ki, işi edinmek için, bir köpeği öldürmeyi bile göze alıyor. Sınavı başarsa da, inandırıcı olmayan nedenler ileri sürülerek ortada bırakılıveriyor…

Politikacı, bürokrat ya da kullanılmayı onurlu ayrıcalık sayacak denli bilinç yoksunu biri… Hangi makamda oturursa otursun, ister kayrılarak oraya getirilmiş olsun, ister emeğini tepe tepe kullananı sözleriyle yücelerde dolaştırsın, ister yaranmak için bal yapmaz arılar gibi ortalarda vızıldasın…
Onlar, göz kamaştıran villalarda sefa sürseler de, renkli ışıklar saçan arabalarıyla oradan oraya sıçrasalar da, sofralarında yalnızca kuşsütü eksik olsa da, her dar kapıyı açabilseler de…

Onur ülkesinin kapıları yüzlerine kapanacaktır…

*https://issuu.com/azizm/docs/azizmsanatedergi136

Bunu paylaş: