Ve Kadın! – İsmet Şengül

Döngüdeki Yeri ve Hazin Sonu.

Hiçbir insan kusursuz değildir, kusurlar kusursuzluğun karşı kıyısıdır ve sağlamasını yapacağı çözümlemesidir.

 Kusurlar kusursuzluğun tahteravallideki dengesidir. Kusursuzluk mümkün değildir ve lakin bu kusurlar hiçbir insanın sonu ve yıkıcılığın ana kaynağı olmamalı. Ama kadın, ama erkek hiç kimse sütten çıkmış ak kaşık değildir.

Herkesten artı ve eksi kutuplar mevcuttur, kutupların zıtlaşmasıdır diyaloğu sarsıp anlayışı devre dışı bırakan.

Hiç kimse adaletten üstün değildir. Eğer varsa hakkaniyetlice sorgulayıp, yargılayan, adilce hüküm veren bir adalet, doğru bir eğitim ve yerli yerinde yasalar; işte o vakit herkes bilecektir haddini hududunu ve yerini.

“Kadınlar dünyamızdaki cennetimizdir; siz siz olun o cennetin cehennemi olmayın”

“Kadınlar dünyamızdaki gül bahçemizdir; siz siz olun o bahçeyi kurutmayın”

“Eğer kadrini kıymetini bileceksen, soldurmadan koklayabileceksen dalındaki goncayı, o vakit kopar, aksi halde elini bile uzatma”

“Kadın sizlerin evrendeki sonsuzluğudur, kirletmeden o sonsuzluğu yaşayacak ve yaşatacak olan da gene sizlersiniz”

Neden sadece ve sadece namus kavramının tek odak merkezi kadın olarak bilinir? Erkek kadından çok mu daha namusludur yani? Duygular, hisler, arzular karşılıklı ve eşitse, yaşanılacak olanlara gönül birliğiyle karar veriliyorsa, bir noktadan sonra memnuniyetsizlik baş gösterip ayrılık rüzgârları esip, ayrılık derelerinin suyu kendi yönüne akmaya başlıyorsa, tam da bu noktadan sonra, neden intikam hırsı, zarar verme içgüdüsü, karalama, namussuzlukla suçlama kendini ön plana çıkarıp cana kıyma noktasına kadar taşır insanı? Hiçbir gerekçe, hiçbir neden bir insanın canına kıyma haklılığını vermez, veremez de. Elin bahçesinde koparıp getirdiğin bir gonca gül, gönül bahçende yeşerip boy veremiyorsa bu o goncayı kurutup toprağa gömme haklılığını veremez sana. Önce kendinde ara eksikliği, sonra kadınına yönelt eleştiri ve karalama oklarını. Bu noktadan sonra herkes kendi sonsuzluğuna yol almalı, yalnız geldiğin bu hayatı, yalnız yaşayıp, yalınız tamamlayabilirsin.

 Eğer yürekten tutacak biri yoksa o ellerini ceplerinden hiç çıkarmayacaksın, ta ki gerçeğin seni bulup ellerini uzatana kadar.

“Her ne kadar açıktan açığa uygulanmasa da amma ve lakin kadına yönelik şiddet ve öldürülmelerinin önüne geçilip, ağır bir suç olarak görülüp ve ağır bir cezai işlem uygulanmaması, kadınlara yönelik şeriat yasalarımı uygulanıyor acaba düşüncesini akıllara getirmekten öteye taşımıyor olanları ve de insanı”

“Aynı zamanda son dönemlerde kadınlar hakkında hiç olmayacak ve kabul edilemeyecek boyutta saçma sapan, sapıkça, canice insan ve insanlık tan uzak bir o kadarda rezilce verilen fetvalar ve söylemler hak, hukuk ve adaletin hangi penceresinde bakıp ve hangi kefesinde yatmaktadır?”

“İnsanlığın ederi kadına uygulanan şiddetlemi ölçütlendirilmektedir acaba? Yani insanlığın ölçütü kadın mıdır?”

“Peki din ve sözüm ona inanç boyutu neden hep kadına eleştiri oklarını yöneltip erkeği bütün herşeyin en üst moktasındaymış gibi gösterip öyle bir algı oluşturulmasına sebebiyet veririr ki, nedendir yahu kadına yapılan haksızlık ve suçlamaları islami yönüyle meşrulaştırmaya çalışmak?”

“Dine kendilerince yarattıkları inanç boyutunda bakan ey hacılar, hocalar, softalar ve dini ulema takımı kendini dindar kesime egemen olarak gören hüküm sahipleri sizler taşın deliğinden mi çıktınız? Sizleri doğuranda bir ana ve bir kadın değil mi? Cennet ayaklarının altındadır derken hangi cennetten hangi ayaktan bahsetmektesiniz?”

“İnsanlığa yol gösteren evliya, enbiya ve peygamberler de anadan, yani bir eşya bir gereç, bir hiç olarak gördüğünüz kadından doğmadı mı?”

“Peki ya bu doğrultu ve boylam üzerinde yani kendi analarınızı o elleri öpülesi analarınızı ne olarak görmekte ve bu rezaletin neresinde tutmaktasınız?”

Gördüğünüz her şeye tahrik olurken, ne kadar namuslu oluyorsunuz, helal size be! Aslında bu baskı ve cinayetlerin ana nedeni kişinin kendindeki yetersizliği örtme, kendindeki cılızlaşmış namus kavramını devleştirme gayretinde yatmaktadır.

Ha kaldı ki kadınlarda da yatan olumsuzluklar var illaki, her erkek de haksız değildir pek tabi ki, erkeklerinde haklılık yanı vardır tamam iyi güzelde be kardeşim bu sana öldürme darp etme hakkını vermiyor ki. Nasıl ki medeni kanunla evleniliyorsa gene medeni yolla da ayrılırsınız olur biter. Sana uymuyorsa zaman sen kendi zamanına uyum içerisinde yaşamasını bileceksin.

(1)

Gerçek, insanların değişmeyen bir parçasıdır. Hayatlarımızın, doludizgin yol alarak ilerlediğimiz sonsuzluğunda, geldiğimiz noktada her şey kusursuz, sarsılmaz, yekpare ve mükemmel olmalı.

Geçmişte yaşananların üzerlerimizde hiç bir hükmü olmamalı, çünkü ilim irfan sahibi olmak öğrenimle başlar. Ve bu doğrultuda inanç ve kararlılıkla değişime hazır olunmalı.

Eğer yaşadığımız bu günümüzde geleceğe yol alıyorsak, bizleri bu noktaya getiren geçmişimizdeki izlerdir. Kirinden, pasından, kusurlarından arındırılmış, tertemiz yeni bir sayfayla açılan başlangıçlar olmalı bizler için.

Önce ruhlarımızı arındırıp, vücudumuzun şehrini adım adım, sokak sokak her bir mahallesini, her bir caddesini mahmur ve abad ederek yer açmalıyız geleceğin tertemiz yepyeni bir başlangıcına. Ne kadar sağlıklı adımlar atılırsa o kadar başarı elde edilir. Yeni bir başlangıç, zirvede tutulan heyecan, umut ve karalılık olmalıdır. Dünümüz farklı bir maceraydı ve bitti, bugünümüz ise henüz başında ve yaşanmadı. Gelen güne günaydın, yarınlara ise merhaba diyerek emin adımlarla yol alınmalı.

Kendinizi özgürlüğün kanadına bırakınız, çünkü hayatlarınızdaki her şey inanılmaz güzel ve anlamlıdır.

Özgürlüğü getir aney,

Sol yanıma yatır aney,

Sal sevdalı bulutlara,

Dalgalanıp dursun aney.

(2)

Doğru ve yerli yerinde bakmasını bilirseniz eğer, hayatlarınızın sonsuzluğunda tam da o an bulunduğunuz o noktada neresi ve her nasıl olursa olsun her şeyin inanılmaz mükemmel ve tam olduğunu göreceksiniz. Yeter ki mükemmellikle hayatlarınızı harmanlamasını biliniz.

Daima mucizevi bir güç tarafından korunup kollanmaktasınız. Dünyamızı çepeçevre saran bir giz hep bulunmaktadır. Yol gösteren bir rehber hep var olmaktadır. Asıl önemli olan hayatın analizini iyi bir şekilde yapıp kendi yön tayin ediciliğini işlevselleştirebilmektir.

Geçmişteki yaşanmışlıkları gelecekteki yaşamlarınıza rehber edin, doğru nüfuz etsin hayatın işleyişine. Kendinizi aşarak daha ilerici, daha güçlü, daha erdemli, daha baskın kılarak olumsuzluklara, geçmişteki silik izden, geleceğin belirgin çizgisine çevirin yönünüzü. Varlığınızdaki mevcut görkemin, ihtişamın, şaşasına kapılmadan kişilik sorunlarınızı aşmayı sapmaz bir amaç edininiz. Kendinizi çok sevin kendinize duyduğunuz sevgiyi dış dünyanıza da yansıtın, sadece kendi merkezinizde olmasın beslediğiniz sevgi ve hoşgörü. Çevresini aydınlatmaktan uzak bir ışığın kendisinden başka neye ne faydası olabilir ki. Kendi merkezinde hapsettiğin sevgi ve hoşgörü kime ne yarar sağlayabilir ki. Böylesi bir işleyişte doğan güvensizlik neyin belirleyicisi olabilir ki.

Şunu iyi algılayın hayatlarınızdaki her şey çok anlamlı ve de güzel, dünya ise kusursuz ve özel.

(3)

Başkalarının hakkında konuşmayı bırakın, önce kendinizle ilgili konuşmayı öğrenin. Kendi yapısıyla ilgili olan olumsuzlukları kendisiyle paylaşan, başkalarının hakkındaki ön yargıyı ve sivri fikirli olmayı bir kenara bırakmasını da bilir. İnsanın kendini bütünleştiren bütün olumsuzluklarla çelişip bir kararda kalamaması çelişkiler zincirinin halkalarına yenilerini eklemesine kapı açar.

İşte bu noktada kendini kapatır her şeye. Karşısındakine daha olumsuz ve negatif bakmasını tetikler. Kendisine karşı oluşacak olan güvensizliği karşısındakine yansıtmaya başlar. Ve tek taraflılığa dönüşür her şey duygular, hisler. Giderilemeyen sorunlar kurulmak üzere olan dostluk, kardeşlik, arkadaşlık ve hoşgörü köprüsünü yerle yeksan eder. Paylaşımcılık, güven, inanç, eşitlik anlayışı paramparça olup dağılır gider. Böylesi bir boşluk ve kopmuşluk sevgisizliğe, sevgisizlik baskıya, baskı ise yıkıma ve ölüme dönüşür. İşte bu olumsuz yan etkilerdir ki kadın erkek eşitliğini parçalayan. Bu noktadan sonra sevip sevilmenin dayanılmaz yanını tartışmaya açmanın pek de bir anlamı kalmıyor. Çünkü ne algılayan bir beyin, ne de taşıyabilecek bir yürek bulabilirsin geride. En kutsal bildiğimiz sevgi ve aşk bir katle kurban gider. Nedensizdir, mesnetsizdir, canicedir, haksızcadır. Eğitimden uzak olan toplumlar ve ulusların en iyi yaptığı şeydir tek taraflı egemenlik ve sahiplenme duygusuzluğu, zorbalık, baskı ve zulüm. Erkek egemenliğini en üst seviyeden tutarak kadın varlığını bir araç, bir gereç, bir eşya gibi algılatıp dayatarak tüm hakları ellerinde gasp ettirilirler. Kadın erkek arasındaki eşitsizlik uçuruma dönüştürülmüştür. Sağlıklı eğitim varolmanın ana temelidir.

Aklıselim ve zekâlı ol dedi bilge! En önemlisi de zekinin vicdanlısı.

Vicdandan yana kıt, merhametten yoksun olan bir insan, insana ve insanlığa giden rotayı şaşırır, rotası bozuk olanın yönü belirsizliğe, belirsizlikte uçuruma çeker.

Başladığın ve yapmaya niyetlendiğin her ne ise asla yarım bırakma dedi bilge! Yarım kalmışlık çürüyüp kokuşmuşluğa iter. Gayretli ol dedi bilge! Gayret kararlılığı, karalılık gerçek menzile taşır insanı. Yarım kalmışlık bocalatır, eksik bilgi nitel ve nicelikten uzaklaştırır belleği. O sebeptendir ki hiç bilmemek yarım bilmekten evladır.

Bozuk düzenin bozuk işleyen çarkına dişli olmaktansa, özgürlüğün yolunda gerçek mücadelenin hamalı olmayı yeğle.

Çıldırmış bu düzenin akıllısı olmaktansa, kendi kendinin delisi olmayı tercih et. Yaşamakta olan insanların doğallığına bakarım çizgisi nedir, erdemlerine göre tartarım gönül terazimde, merhametine göre tartarım adaletin kefesinde.

Kanaatkâr olmak lazım, bireysel değil toplumsal anlamda.

Üzerinde durabileceği bir avuç dahi olsa bir yeri olmalı insanın. Köşk müdür, şato mudur, saray mıdır? Yoksa han mıdır umurunda olmamalı insanın, ne çıkar bundan. Gölgesinde barınacağın bir yerin, zamansız yağmurlarda sığınabileceğin bir duldan, en deli fırtınada korunabileceğin bir oyuk olsun, istedikten sonra ne yetmez ki insana. Yeter ki doğayla iç içe uyum içerisinde olmasını bil. Yoksa ki kendini her şeyin üzerinden mi sanırsın? Böylesi bir gaflet sonun başlangıcını hazırlar. Bir anafor oluşur yutar tüm debdebeni, bir kasırga oluşur savurur tüm zenginliğini, bir kıvılcım düşer yakar bütün servetini.

(4)

Yaşamla ölüm kardeştir;

Peki, özde bir olanlar neden öldükten sonra ayrı düşer oldu. Eğer ki her sabah kalkıldığında kaybettiklerinin mezar taşlarına bakarak uyansaydı insanlar, ruhlarının derinliğinde o ince sızıyı süzerek, her sabah sokağa attıkları her adımın gün içerisinde kendilerini kaçınılmaz bir sona taşıdığını bilselerdi, hayata ve insanlara daha sıkı bir sevgiyle sarılıp, hoşgörüyle tutunmuş olmayacaklar mıydı?

Doğmak tabiat ananın bir mucizesidir, ölümse gösterdiği gerçek keramet.

Her insanın ilimle bağdaşan yanıyla birlikte, bir de cahilce yanı vardır. Ola ki katran yanına dönüp kapısını aralamaya, işte o zaman bilgelik çamura saplanıp rulmanları dağılmış bir tekerleğe benzer.

Yaşamla vücut bulan her bir birey, ilk önce aile bilincini temelde algılayıp yaşamalı, olumlu ve olumsuz her yanıyla. Ardı sıra toplum ve çevre bilinciyle iyi bir şekilde harmanlanıp yoğrulmalı. Hakkaniyetlice paylaşımı, adilce adaletli olmayı, sevgi ırmağında merhameti almayı iyi öğrenerek büyütülmeli. Düz mantıkla değil, ilerici bir zekâyla hayata ve hayatı bütünleştiren her güne başlamayı şiar edinerek yol almalı insanlığın merkezine. Sığ sularda değil derinine dalmayı, yükseğinden uçup enginine inmeyi iyi öğrenmeli.

 Kendini çok sev ama asla kendine âşık olma.

Kendine besleyeceğin sevgi dışarıya da yansır, kendine duyacağın aşk bencilliğe ve vicdan yoksunluğuna iter insanı.

Kendine besleyeceğin sevgin geleceğinin yön belirleyicisi olsun.

(5)

Ne çok konuşmalı nede çok suskun kalmalı, bu bir yaşama biçimi olarak görülmemeli ve dayatılmamalıdır. Yaşamın sınırlarını iyi anlayıp, hedeflerinizi ona göre belirleyip, planlarınızı ona göre yapmalısınız. Sarma seyit bir hayat dalgalı denizde su alan kayığa benzer.

Önünüze boş bir masa koyunuz karşılıklı iki tanede boş sayfa, masa bedeninizi sayfalarda ölüme sürek avı olan hayatlarınızı tasvir etsin. Sayfanın biri olumlu ve mantıklı yanınızı, diğer sayfa ise olumsuz ve düz mantıkla çalışan yanınızı tasvir etsin. Hayatlarınızdaki artı ve eksi yanlarınızı yazarak kendinizle yüzleşme yoluna gidiniz. Kendinizin analizini önce kendiniz sonra da aklıselim birine yaptırınız. Bu analizi doğru ve yerinde yapmaya gayret ederek içinizdeki potansiyeli açığa çıkarınız. Olumlu düşünce gücüyle onarabilirsiniz yıkıma yüz tutmuş yanlarınızı. Kendisini onarmasını bilenler her alanda ve ortamda hem kendine hem de çevresine üstün bir fayda sağlar. Sindirilmiş duygular art niyetlerin, alçakça emellerin kölesi olur.

Çok iyi bilinmeli ki olumlu ya da olumsuz düşünceler duygularımıza yön verip belirleyici olurken, duygularda olası davranışlarımızı belirler. Bizler ise davranışlarımızın sonucunda oluşacak olumsuz etkilerin sorumluluğunu üstleneceğimize aksi bir durumda koşulları ya da gelişen olayları suçlayarak kendimizi ferahlatma yoluna sapmaktayız. En suçlu anlarımızda bile kendimizi kolayca aklayıp beraat ettirmeye uyumlu ve yatkınız.

Evren çok çeşitliliğin bir bütündür aslında, kaldı ki evrende bedelsiz olan hiç bir şey yoktur. Zihinsel tıkanıklığın yarattığı enkazın yok edici yanını her bağlamdaki duygusal rahatsızlıkları, bezginlikleri en derininden yaşayarak ödüyoruz. En belirgin yanıyla bakarsak oldukça mutsuz, kıt kanat oldukça doyumsuz, tatsız ve sanki zoraki sürülmüş bir yaşam olduğunu görürüz. Pek tabii ki böylesi bir yaşama yaşamak denirse.

Çevresine olumsuz düşüncelerin frekansını yayanlar sevgiden yoksun hoşgörüden uzak bakımsız çelimsiz ve zarar verme içgüdüsüyle kendilerini kanıtlamaya çalışan bir ve birden fazla insanlar olduğunu görürüz. Her insanın taşıdığı bedenin sorumluluğu sadece kendisine aittir. Kişi ve de kişiler ilk önce kendisinden ardı sıra ailesi ve çevresinden mesuldür. Vücudunuzun şehrinde oluşacak olan bütün olumsuzlukların, denge bozukluklarının, hastalık ve tükenmişlikle bedelini gene en ağır şekilde ödeyecek olanda sizler kendiniz olacaksınız.

“Şunu iyi biliniz ki bizler evrenin koruyup kolladığı, can özüyle büyütüp beslediği çocuklarıyız ve evren her zaman neye ihtiyaç duyuyorsak onu fazlasıyla karşılamaktadır.”

“Vicdanı özde, merhameti yürekte, sevgiyi can evinizde asla eksik etmeyiniz. İşte o zaman dünyanızdaki her şey çok güzel ve anlamlı olacak!”

#EmineBulut , #TubaErkol , #AyşeAcar , #FatmaErdoğan ve daha binlercesi anısına…

***

Görsel: Freya’nın Altından Gözyaşları (1900) – Gustav Klimt

*https://issuu.com/azizm/docs/azizmsanatedergi142

Bunu paylaş: