Dirimbilim Günlüğü: Kutup Sumrusu, Yangtze Tanrıçası, Kenger, Canavar Otu

2 Haziran 2018

Erzurum

Juneau’dan (Alaska) çok kötü bir haber aldım. Sahibinin tasmasız dolaştırdığı bir köpek, kutup sumrularının kolonisine saldırmış. Kutup sumruları (Sterna paradisea) buzul ziyaretçi merkezinin hemen önünde bir adacıkta ürüyor. Sumrular geldiğinde adanın çevresine “girilmez” tabelaları asılıyor ama ne yazık ki bu sorumsuz köpek sahibi nedeniyle sumrular en az 18 yumurtayı kaybetmiş.

Kutup Sumruları. Fotoğraf: AWeith

Juneau’da köpeklerin tasmasız dolaştırılması yasak ancak ne yazık ki pek çok insan bu kurala uymuyor ve köpeklerin yaban hayata rahatsızlık vermesine neden oluyor. Orada yaşadığım süre içerisinde gölde yüzen kunduzlara saldırmak için suya atlayan köpeklere, “göçmen kuşların dinlendiği ve beslendiği bu bölgede köpeklerinizi tasmasız gezdirmeyin” tabelalarının hemen yanında köpeğiyle ve uçurtmayla deliler gibi koşturanlara rastladım.

Juneau’da çok ayı var. Köpekler tasmasız olduğunda ayılara saldırabiliyor. Bu durumda köpek sahibine dönerken peşinden ayının da gelmesi olası. İnsanların güvenliğiyle ilgili bu durumda bile kurallara uymayanlar var. Bir keresinde arkamızda yürüyen grubun tasmasız köpeği, biraz ötemizde beliren kara ayıya koşup ona tokat atmaya çalışmıştı. Çok korkmuştum. Köpek sahiplerine koşarak dönerken arkasından ayının da gelmeyişiyle çok rahatlamıştık. Sonra köpek yine ayıya doğru koşturmuştu. Ayı da ona karşılık vermişti ama iyi ki ardından koşacak kadar sinirlenmemişti. Sanırım köpekten,  onunla mümkün olduğunca az ilgilenerek olabildiğince çabuk kurtulmak istemişti.

Ülkemizde ise sokak köpekleriyle yaban hayvanlarının olumsuz etkileşimler yaşadığı biliniyor. Düşüncesiz, insafsız uygulamalar sonucunda ormanlara bırakılan köpeklerin karaca gibi yaban hayvanlarını avladıkları biliniyor. Selçuk’ta sokaklarda sansargillere rastladım. Geyik görmedim henüz ama Şirince yolunda geyik çıkabileceğini belirten uyarı tabelaları var.  Sokak köpeklerinin bu ve diğer türlerle nasıl bir etkileşim içinde olduğunu bilemiyorum ancak köpek sayılarının oldukça yüksek oluşu kaygı verici.

Kutup sumrularına dönersem…Kutup sumruları dünya göç şampiyonlarından. Her yıl 2 kutup arasında göç ediyorlar. Son yıllarda, gelişmiş teknolojik takip cihazlarıyla yapılan araştırmalarda yılda yaklaşık 70 bin km kat ettikleri keşfedildi! Bu rakamlara göre yaklaşık 34 yıl yaşayan bir kutup sumrusu ömrü boyunca aya 3 kez gidip gelmiş oluyor. Kutuplar arasında göç ettiği, en uzun güne ulaşmak için kanat çırptığı için kutup sumrularının güneş ışığını en çok gören canlılardan olduğu düşünülüyor. Bu nedenle onlardan “güneşin kuşu” olarak da söz ediliyor.

Kutup Sumrusu. Fotoğraf : Nationalparkwattenmeersh

Kuş göçü araştırmaları yapmış biri olarak Juneau’ya ilk gittiğimde dünya göç şampiyonlarının hemen  yakınımızda ürüyor olmaları beni çok heyecanlandırmıştı. Çok ayrıcalıklı olduğumuzu düşünmüştüm. Ne yazık ki Juneau’da sumrular, ayılar, somonlar kadar ilgi çekmiyor. Buzul Ziyaretçi Merkezi’e üredikleri zaman koyulan “girilmez” tabelaları dışında bilgi panoları yok. Ben sumruların gelişini kutlamak gerektiğini düşünüyordum. Bu nedenle sumrular için “hoş geldin” etkinliği planladım ve orada ilgili birimlerde çalışan arkadaşlarla 2 yıl bu etkinliği gerçekleştirdik. Sumrulardan ve bu etkinlikten “Kanatlarında dünyanın öyküsünü taşıyan kutup sumruları” isimli bir yazımda söz etmiştim;

Kanatlarında Dünyanın Öyküsünü Taşıyan Kutup Sumruları – Özgür Keşaplı Didrickson

Özgür Keşaplı Didrickson

3 Haziran

Erzurum

Bir süre önce deniz memelileriyle ilgili heyecan verici bir haberle karşılaştım. Habere göre 2006 yılında neslinin tükendiği  kabul edilen Baiji isimli nehir yunusuna ait olabileceği düşünülen fotoğraflı bir gözlem yapılmıştı. Tek bir fotoğraf nedeniyle türün yok olmadığı, sağlıklı bir popülasyona sahip olduğu söylenemeyecek olsa da yetkililer doğada halâ bireyler olduğunda hemfikir gibi. Fotoğraflı gözlemin dışında tarifi bu türe uyan başka gözlemler de yapılmış.

Baiji Çizim: Alessio Marrucci

Baiji Çin’in Yangtze nehrinde yaşıyor. Aynı zamanda “Yangtze nehir yunusu” olarak bilinen türün (Lipotes vexilifer) Yangtze Nehri’nin aşırı kirliliği ve ağlara takılma gibi insan kaynaklı nedenlerle yok olduğu belirtilmişti. Bu yok oluş son 50 yıldaki ilk büyük memeli yok oluşu olarak da kaygı vermişti.

Biyolojik önemlerinin ötesinde kültürde yer alan canlıların azalması, yok olması ne kadar da üzücü.  Baiji Çin’de Yangtze tanrıçası olarak biliniyor. Efsaneye göre sevmediği bir adamla evlenmeyi reddettiği için babası tarafından boğulan bir prenses Baiji olarak yeniden doğmuş.

Yangzte,  350 milyon insanın etkileşimde bulunduğu, dünyanın en kirli nehirlerinden birisi. Ağlara takılma, taşıtlara çarpma gibi tehditlerle birlikte bu nehirde yaşayan pek çok canlının zor durumda olabileceğini kestirmek güç değil. Pek çok deniz memelisinin benzer koşullarda yaşadığını, arka arkaya midesi plastik dolu balinaların kıyıya vurduğunu düşünürsek baijinin öyküsünden ders çıkarmak gerektiği kesin.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) Kırmızı Listesinde Baijinin durumu “kritik – büyük olasılıkla yok olmuş” olarak belirtiliyor.

Özgür Keşaplı Didrickson

4 Haziran

Erzurum

Yağmur yine yağmur… hem de durmaksızın yağdı bütün gün. Mayıs boyu böyle sakin sakin yağması kış boyunca bembeyaz gördüğümüz dağları yeşilin en güzeline boyadı.

Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Perihan Keşaplı

Bugün hastanede üniformasının üzerinde yunus logosu olan bir adam gördüm. Her yerde birden baykuş ve bilumum hayvan logolu projeler, şirketler, eşyalar türedi. Yunus desenli eşyalar (havlu, sabunluk vs), logosunda yunus olan şirketler (bu tıbbi şirket gibi yunuslarla doğrudan ilgisi olmayan kurumlar dahil) ise her zaman vardı. Balıkçılarla balık nedeniyle karşı karşıya gelseler bile yunusların fotoğraflarına hallerde de sıklıkla rastlanıyor. Denize uzak olduğumuz söyleniyor, bir derece doğru elbette ama yunus deseninin karada böylesine güçlü soluyor oluşu yabana atılır bir şey mi? Bu durum yunusların her daim insanların ilgisini en çok çeken hayvanların başında geldiğini gösteriyor olsa gerek. Ayrıca ünlü Eros heykelinin öyküsü müdür canlılığını koruyan? Deniz memelileriyle ilgili kitaplar yunus ve insanın yüzyıllardır iletişim içinde olduklarından söz eder zaten. Bu şirketler yunus deseninden o ilişkinin yansıdığının, yunusların insanlarda olumlu duygular yarattığının farkında olmalılar.

Not: Hastanede yunus logosuna rastladıktan birkaç gün sonra Atatürk Üniversitesi’ndeki Bowling salonunda da yunus logosuyla karşılaştım. Bowling salonunda bile karşımıza yunuslar çıkıyorsa denizden zannettiğimiz kadar uzak olamayız gerçekten. Belki de eksik olan, bu güçlü köprüye rağmen denizi gerçekten sevmek konusunda yeterince istekli olmayışımızdır. Keşke deniz taşımacılığımız daha gelişkin olsaydı ve yunuslar çok sevilmelerine karşın az karşılaştığımız hayvanlardan olmasaydı; onları daha yakından tanıyabilseydik.

Fotoğraf: Özgür Keşaplı Didrickson

Özgür Keşaplı Didrickson

5 haziran

Selçuk

“Kol kanat germek” ne demek ?
Merhaba, bu bebeler sanırım 10 günlük. Ben bugün İzmir Selçuk Ayasuluk Tepesi, Saint Jean Yokuşu’nda denk geldim ve çok şaşırdım. Haziran ayının ilk haftası ve çok küçük bebekler. Ben bu tarihte Selçuk’ta daha önce bu kadar küçük yavrularla karşılaşmamıştım. Umarım ebeveynler büyük göçe yetiştirir.

Fotoğraf: Özgür Ceylan

Özgür Ceylan

6 haziran

Erzurum

Bulutlar bir başka güzel burada.

Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Perihan Keşaplı

Hava kararmaya başlamıştı yürüdüğümde. Küçük kulübenin çatısında bir kukumav vardı, önce sesine rastladım. Bir süre sonra çobanaldatan olduğunu düşündüğüm bir kuş uçtu küçük patikanın üzerinden. Bir ara önümde yere kondu, uçmadan önce oldukça yaklaşmama izin verdi. Ses çıkarmadan çırptıkları kanatlarıyla gecenin içinden geçen kuşlar, istesek de yalnız olmadığımızın kanıtı gibi. Yaban hayatın ortasında yalnızlık denen şey ele gelmiyor, uçucu…

Eve, huş ağaçlarının yanı sıra yürüyerek döndüm. Çok seviyorum bu ağaçları. Juneau’da da (Alaska) bir marketin yanında vardı birkaç tane. Ara sıra gidip gövdelerini soyardım (birazcık) çünkü çok özel mektup kağıdı oluyorlar. Bu gece ise gövdelerinin üzerindeki, çok sevdiğim desenlere daldım. Geceyle birlikte fotoğraflarını çektim. Makyajlı sağ gözü ile burnu ve ağzı görünen bir kadın seçtim sanki. Diğer gövdedekilerle birlikte sayarsam bir grup ağaç insanla paylaştım geceyi.

Fotoğraf: Özgür Keşaplı Didrickson

Bir önceki Erzurum ziyaretimde de güneşle birlikteliklerine vurulmuş, bir de şiir yazmıştım;

Erzurum’un Huş Ağaçlarına – Özgür Keşaplı Didrickson

Özgür Keşaplı Didrickson

7 Haziran

Erzurum

Arılar ve böcekler kıtlıktan çıkmış sanki… çiçek balının muhteşem olmaması da imkânsız buralarda.

Civanperçemi üzerinde bir böcek. Fotoğraf: Perihan Keşaplı
Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Perihan Keşaplı

Sabah yürüyüşünde, avcılardan korunmak için arıya, eşek arısına benzer renklerde olan “hoverfly” böceğinden görmüş annem. Ben de kızkardeşim söylemese arı zannederdim. Arılar gibi 4 kanatlı değil, 2 kanatlıymışlar. Arı olmasalar da çiçeklerin tozlaşmasına yardımcı oluyorlarmış.

Hoverfly. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Günlerdir sağanak yağmur yağdığı için olsa gerek, annem kanatları zedelenmiş kelebekler de görmüş. Zaten hep aklımızdaydılar.

Daha önceki günlüklerde hem biyolojik hem mitolojik öyküsünden söz ettiğimiz Kandamlasının (Adonis) muhteşem fotoğraflarını çekmiş annem.

Kandamlası. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Annem öğleden sonra Erzurumlu tanıdıklarıyla gitmiş bu kez çayırlığa. Arkadaşları yemek, içmek için topladıkları bitkileri göstermişler anneme. “Kenger” isimli, bizim de rengine bayıldığımız bir dikenimsi bitkiyi çiğ olarak tuzlayıp yerlermiş. Ayran çorbasının içine de koyuluyormuş, yumurtalı olarak da yeniyormuş. Anneleri ise saplarını kırınca akan sütü biriktirip sakız yaparmış. Bu yüzden bir diğer ismi “sakız otu” imiş. Bilimsel ismi Gundelia tournefortii.

Kenger. Fotoğraf: Perihan Keşaplı
Çayırdan bir buğdaygil. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Annem bugün dişi bir “Çokgözlü mavi” Polyommatus icarus olduğunu düşündüğüm kelebeğin fotoğrafını çekmiş.

Çokgözlü Mavi. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Bu akşam müthiş şimşek çakışları altında ve sağanak yağmurda yürüdük biraz. Güneş gökyüzünü türlü renge boyayarak battı.

Fotoğraf : Perihan Keşaplı

Özgür Keşaplı Didrickson

8 Haziran

Erzurum

Güneş doğarken ayrı, batarken ayrı güzel.

Perihan Keşaplı

Annem sabahki yürüşünde bir “Diken kelebeği”ni ve  dişi bir “Yeni benekli melek” olduğunu düşündüğüm kelebeği fotoğraflamış (Pontia edusa). Geçen hafta “Yeni benekli melek” olduğunu düşündüğüm bir kelebeğin kanat altının fotoğrafını çekmişti. Yeşil, beyaz deseni ve grimsi mavi gözü ile çok etkileyici bir kelebek. Kelebeklerin kanatları sanki masaldan çıkmamış gibi bir de iki yanları böylesine farklı desenli!

Yeni benekli melek (dişi). Fotoğraf: Perihan Keşaplı
Yeni benekli melek (kanat altı). Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Çiftleşen “Çokgözlü Mavi” olduğunu düşündüğüm kelebekleri de çekmiş annem. Bir de mor renkli, baş tarafı oldukça tüylü bir güveyi fotoğraflamış. Demek ki güveleri öğrenmenin vakti de geldi.

Çokgözlü Mavi çifti. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Şehri ziyaretinde ise, bir otoparkta “Sarı azamet” türü gelinciğin ölüsünü bulmuş annem. Haftalardır gözlerinde kelebekle dolaştığı ve o minicik, zarif bedenler arabaların yanına yakışmadıkları için olsa gerek, görmüş onu işte.

Akşamüzeri annem, küçük yeğenim Defne ve kız kardeşim Özge ile yürüdük. O gün her yer gelengi kaynıyormuş. Her yer yuva dolu gerçekten ve okulun yürüyüş yoluna çok yakın bir sürüsü. Yuvalara henüz yaklaşmamışken 2 ayrı yuva yakınında 4 birey gördük. Bir yuvaya yaklaştık sonra. Yuvanın sahibi bir içeri giriyor, bir kafasını çıkarıyordu. Yuvanın hemen dibinde oturduk, beklemeye başladık. Kucağıma oturan Defne gelengi sesi çıkararak çağırmaya başladı gelengiyi. Bir süre kafasını çıkarmaya devam etti gelengi, sonra yok oldu.

Gelengi. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Yürüyüşe devam edince bir ak kuyruksallayan gördük. Sonra minicik bir çekirge, minik bir ayçekirdeği kabuğuna benzeyen bir böcek, küçücük kelebekler, sakin ve tüylü tırtıllar…Çayırda gezinti, otların arasına dalış Güliver’in gezilerine benziyor.

Güzelim, çok ilginç bir bitki keşfettik bir de. Orobanche cinsindenmiş. Türkçede “Canavar otu” deniyormuş.

Canavar otu. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Özgür Keşaplı Didrickson

9 Haziran

Erzurum

Geçen hafta, bitki uzmanlarına gereken tüm fotoğrafları biraz da sağanak yağış nedeniyle hızlı ulaştıramadığımız için bir türlü tanıma kavuşamayan gelincik türünden söz etmiştim. Taç yapraklarında uzun şeritler olan bu gelinciğin bilimsel ismi Papaver dubium imiş. Alttürlerinin isimleri de ilginç; köpekyağı, kulikasor, sabuncuk. Türle ilgili bilgiye şu adresten ulaşabilirsiniz;

https://www.turkiyebitkileri.com/tr/foto%C4%9Fraf-galerisi/view-album/4616.html

Papaver dubium. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Elimdeki  kaynaklara göz gezdirirken ODTÜ Kampüsü Kırçiçekleri Rehberi”nden (1) ilginç bilgilere ulaştım. Şöyle yazıyordu “Gelincik, çiçek dilinde, sonsuz uyku ve unutmanın; hayal gücünün ve rüyanın; Astroloji’de Ay’ın, Çin’de Aralık ayının; Batı kültüründe Ağustos’un sembolüdür. Bütün gece ilahlarına adanmıştır”.

Kaynak: Kaya, Z., Zeydanlı, U., Çengel, B., Yılmaz, T. 1999: ODTÜ Kampüsü Kırçiçekleri Rehberi. ODTÜ Biyoloji Bölümü, Ankara

Özgür Keşaplı Didrickson

Kuş türleri için trakus.org; kelebek türleri için trakel.org adreslerine bakabilirsiniz. Bitkiler konusunda facebooktaki Flora grubu dışında, turkiyebitkileri.com adresinden yararlanıyoruz.

Azizm Sanat Örgütü olarak doğadan zannedildiği kadar uzak olmadığımızı düşünerek, bu düşüncenin yarattığı umutla “Dirimbilim Günlüğü” köşesini açmaya karar verdik.

Dirimbilim Günlüğü’nün her yaştan herkesin katkısıyla oluşmasını arzuluyoruz. Günlüğümüzde yer almak için yer ve tarih bilgisiyle bize gözlem ve düşüncelerinizi aktarabilirsiniz. Notlarınıza fotoğraf, çizim, video da ekleyebilirsiniz.

Bizi birleştireceğini, yaban hayata olan sevgimizle güç birliği yapmamızı sağlayacağını umduğumuz günlüğümüze katkılarınızı bekliyoruz. Notlarınızı dirimbilimgunlugu@gmail.com adresinden yayın kurulumuza gönderebilirsiniz.

Bunu paylaş: