Kitapçı: Latife Tekin – Sevgili Arsız Ölüm

“Var gücüyle Azrail’i göğsünden kaldırmak için çırpındı. Azrail’in elinden sıyrılıp yatağın içinde dikildi. Ağzına geleni verdi veriştirdi. Atiye’nin Azrail ile kavgaya tutuşması, kendisine karşı inancını bozması Allah’ın gücüne gitti. Azrail’e Atiye’nin başından geri çekilmesini emretti. Atiye’ye ‘sancılarıyla ve yaralarıyla yaşama cezası’ verdi.”

Yirminci yüzyılda Latin Amerika’da şekillenip gelişen büyülü gerçekçilik kavramı gerçekle gerçek dışı dünyanın bir arada yer alması ve bu durumun kurgudaki karakterler tarafından olağanmış gibi karşılanması üzerine kuruludur. Kavram her ne kadar fantastik edebiyat ile karıştırılsa da edebiyat eleştirmenleri iki kavramı birbirinden ayıran en önemli unsurun “büyülü gerçekçiliğin en önemli belirleyeninin gerçek ile gerçek dışının bir arada yer alması ve bu durumun kurgu kişileri tarafından olağanmış gibi karşılanması” durumu olduğu kanaatindeler. Türkiye’de ise bunun ilk örneği kabul edebilecek eser Latife Tekin’in kaleme aldığı Sevgili Arsız Ölüm romanıdır. Otobiyografik olduğunu bize her zaman hissettirmekten geri durmayan bu roman Aktaş ailesinin köyden göçünü, çarpık kent ilişkileri içinde tepetaklak olmasını ve kent ilişkisizlikleri içinde yabancılaşmasını konu almakta. Kişilerin her biri kendine özgü olağan dışılıklar barındıran dünyaya sahip. Sürekli kayıplara karışan babanın, ‘medenî dünya’nın aygıtlarını, akıldışı bir yaşam süren köye taşıması, ölümün eşliğinde Azrail’le defalarca pazarlık yapan anne, kendine canlı- cansız varlıklardan oluşan bir dünya kuran kız ve ortak bir hissiyatla davranan köy halkının hikâyesinin anlatımı ritmi hiç düşmeyen bir akıcılıkta anlatılmakta.

Köşe taşı olacak bu eserde Latife Tekin, yaşadığı toprakları yaşayan kelimelerle anlatmış, abartmamış, sığlaştırmamış, bir nehir gibi dur durak bilmeden akıp giden olaylar dizisini kısa cümlelerle bir çırpıda anlatmak gibi mümkünü zor bir işi başarmış görünüyor.

“Eğer bir kitap beni çarşı pazar dolaştıracaksa kitabı kapatırım, kendim giderim çarşı pazara. Eğer Kaf dağının ardındaki sihirli bülbül gibi sihirli bir şey değilse getirilen o zaman çok ilgilenmem kitapla.” diyen Latife Tekin için büyülü gerçekçiliğin bildirisidir belki de bu roman.

Tuba Nur Beyret

Bunu paylaş: