Devrimin Habercisi Bir Oyun: Ayaktakımı Arasında – Hasan Anıl Sepetçi

‘Namus, vicdan zenginler için lazımdır.’

Vaska Pepel

Rusya, Dünya’nın en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi olmanın yanı sıra, Karadeniz’in öte tarafında Yirminci Yüzyıl içerisinde üç farklı yönetim şekli görmesiyle de ilgimize mazhar olan bir coğrafyadır. Ülkemizde, Rusya’nın bu yönetimsel değişiklikleri de hep kişinin kendisini siyasi açıdan konumlandırdığı pozisyona göre anlam kazanmakta, hemen her politik tartışmada da kendisinden doğru ya da yanlış bir şekilde söz ettirmektedir.

Kişisel olarak ise, Rusya beni çoğunlukla sahip olduğu muazzam kültürel miras ile kendisine çekmiştir. Korsakov, Borodin, Çaykovski, Rahmaninov, Stravinski, Taneyev gibi önemli besteciler; Ayvazovski, Kandinsky, Filonov, Perov gibi önemli ressamlar ve Dostoyevski, Ehrenburg, Gogol, Çehov, Mayakovski gibi önemli yazar ve şairler kültürel tarihin en kadim eserlerini insanlığa kazandırmışlardır. Saymakla bitiremeyeceğimiz Rus sanatçıları arasında, Ekim Devrimi’nin yüzüncü yılında anmazsak olmayacak isimlerden biri de yazar Maksim Gorki’dir.[1]

Beş yaşında babasını kaybeden, annesi yeniden evlenince anneanne ve dedesiyle birlikte yaşamaya başlayan ve dedesinin sadece birkaç ay boyunca kısa bir süreliğine okula gönderdiği, 8 yaşından itibaren kendi hayatını kendi kazanmaya başlayan ve çocukluğunda az da olsa sadece anneannesinden ilgi gören Maksimovich Peshkov, çeşitli işlerle uğraştıktan ve işverenleri tarafından genellikle dövüldükten sonra, Rusçada acı anlamına gelen ‘Gorki’ kelimesini kendine mahlas olarak seçmiş ve sonradan ‘Sosyalist Gerçeklik’ olarak adlandırılacak eserlerini kaleme almaya başlamıştır. En ünlü eseri Ana (1906) adlı romanı olarak bilinse de kendisini uluslararası arenada tanıtan ilk eseri dilimize Ayaktakımı Arasında olarak çevrilen ‘Na Dne’ (Dipte)dir.

Oyunun yazıldığı dönem, ya da daha doğru deyişle, Gorki’ye bu oyunu yazdıran toplumsal yaşantı bizim için önem arz etmektedir. Gorki doğmadan 7 sene önce, Avrupa’ya kıyasla biraz gecikmeli de olsa serflik kaldırılmış ve bu Kurtuluş Kanunu’yla birlikte köylüler kendilerine birtakım haklar verilebileceğini düşünüp umutlanmışlardır. Kanunu imzalayan ve reformist bir çizgide yönetim sürdüren Çar II. Aleksander’ın suikaste uğradığı 1881’den itibaren yerine gelen oğlu III. Aleksander, daha muhafazakâr ve babasının zıddı bir politika gütmüştür. Ekonomi bozulmuş ve vergiler artmıştır. Köylüler artık neden devlet için, vergileri ödemek için çalışmaları gerektiğini düşünmeye başlamışlardır. Köylülerin aktif rol aldığı siyasi hareketlilik başlamıştır. Gorki’nin genç bir delikanlıyken tanık olduğu bu olaylar, Ayaktakımı Arasında’yı yazmaya başlamadan 7 sene önce tahta çıkan ve son Çar olan II. Nikolay ile birlikte doruğa ulaşmıştır. Öyle ki oyundan sadece 3 sene sonra 1905 Devrimi gerçekleşmiş ve Ekim Devrimi’nin hazırlayıcısı olmuştur.

Gorki, doğduğu şehir Nizhny Novgorod’da bulunan ‘Bugrov Evsizler Sığınağı’nda gördüğü kişilerden esinlenerek yazdığı oyunda, Rusya’nın en alt tabakasını oluşturan kişileri, hırsızlıkla geçinenleri, ufak tefek işlerle karnını doyurmaya çalışanları ya da eline geçen üç kuruş parayı da içkiye harcayanları ele alır. En altta olanların, kimsesizlerin, unvanını, malını mülkünü, geçmişini kaybedenlerin oyunudur bu. Tartışırlar, içerler, iskambil oynayıp vakit geçirirler… Oyun, karakterlerin yaşantısı gibi düzensiz ve varlıkları hakkında yalnızca ufak kırıntılar sunuyor gibi görünebilir ilk okuyuşta. Fakat çağdaşı olarak kabul edebileceğimiz, karşılıklı mektuplaştığı ve hayranlık beslediği Anton Çehov gibi belirli karakterlerin odağında ve soldan sağa gizemini açarak ilerleyen bir hikâye anlatmanın peşine düşmemiştir Gorki. O, ayaktakımının, ezilmişlerin, toplum dışına itilmişlerin, sonradan Ekim Devrimi’ne destek verecek olanların hikâyelerine odaklanmıştır. Çarlık rejiminde sosyal sınıfların git gide gerileyerek çöken karakterleri, dramatik zirveden evla tutulmuştur.

Oyunla birlikte, çeşitli geçmişlere sahip kimseleri tanır, hayatlarına ortak oluruz. ‘Aşağıdakiler’: çilingir Kleşç, ölmek üzere olan karısı Anna, karısı işçisiyle kaçan şapkacı Bubnof, hırsız Pepel, pasta satıcısı Kvaşnia, eski bir Baron, Nastia, Satin, Aktör, hamallar Tatar, İğriboyun, kunduracı çırağı Alyoşka ve aralarına sonradan katılan Luka’yken; ‘yukarıdakiler’: evin sahibi Kostilyef, karısı Vasilisa, kardeşi Nataşa ve amcaları Medviedef’tir. Tüm bu kimseler, Gorki’nin yaşam deneyimlerini kendine temel alan estetik anlayışıyla karşımıza sunulur. Yalın, en gerçek halleriyle. Burjuvaziyle ortaya çıkan romantizmin duyguyu ön plana alıp aklı geriye itmesi Gorki’ye göre değildir. O, babasının hırsızlığını bir soyluluk unvanı gibi devam ettiren Pepel’i, ‘İş, şayet vazife halindeyse ömrümüz esaret benzer’ diyen Satin’i, belki de yaşadıklarından ötürü ne olursa olsun hep gerçekten yana olan Bubnof’u yazmıştır. Gorki’nin Tolstoy’a olan eleştirisinin bir yansıması olan Luka ise, şefkat duygusuyla öngörülü; fakat zor durumlar karşısında elle tutulur bir çıkar yol sunmaktan ziyade, ancak yatıştırıcı hayaller satan birisi olarak zuhur etmektedir.

Gorki’nin Ekim Devrimi’nden on beş sene önce bitirdiği oyun ilk olarak -kendisi aynı zamanda Satin rolünü de üstlenmiştir- Konstantin Stanislavski yönetiminde Moskova Sanat Tiyatrosu tarafından sahnelenmiş ve büyük ilgi uyandırmıştır. Başka dillere çevrilmesi uzun sürmeyen oyun, ülkemizde önce Vala Nureddin çevirisiyle İstanbul Şehir Tiyatrosu tarafından 1936 yılında temsil edilmiştir. Daha sonra Dostlar Tiyatrosu ve Ankara Sanat Tiyatrosu gibi politik tiyatronun ülkemizdeki önemli temsilcilerinin de repertuvarına giren oyun, 2000’li yıllarda İstanbul Devlet Tiyatrosu, 2010’larda ise Türkiye prömiyerini yaptığı İBŞT’de Orhan Alkaya yönetiminde sahnelenmiştir.

Oyunun atmosferinin ve karakter derinliğinin sağladığı evrensellik, oyunu tiyatro sahnelerinde olduğu kadar beyaz perdede de popüler kılmış ve oyunun pek çok farklı uyarlaması çekilmiştir. Bunların belki de en önemli iki örneği ise, Jean Renoir’ın 1936 tarihli uyarlaması ‘Les Bas-Fonds’ ile Akira Kurosawa’nın 1957 tarihli ‘Donzoko’sudur. Jean Renoir, kaynak hikâyede dramatik olarak majör sayılabilecek bir eksen kaymasıyla çekmiştir filmini. Öyle ki oyunda çok önemli olan bazı karakterlerin adını dahi duymayız. Dipte olanların halet-i ruhiyeleri ve karakterlerinin geçmişi, yerini romantik bir aşk üçgeni ve dostluk merkezinde ilerleyen bir öyküye bırakmıştır. Rollerin isimleri de olduğu gibi kalmış, Renoir Fransızca çektiği filmindeki Rusça isimleri sorun etmemiştir. Uyarlama üstadı Kurosawa ise Gorki’nin metnine sadık kalarak, hikâyesini çekildiği tarihten 250 yıl öncesine, Edo Dönemi’ne taşımıştır. İsimler, Les Bas-Fonds’un aksine, filmin geçtiği ülkeye uyarlanmış, atmosfer ve karakter derinliği ön planda tutulmuştur.

Yakın zamanda Koray Karasulu’nun çevirisiyle İşbankası Kültür Yayınları’nın Modern Klasikler dizisi tarafından aynı adla yayınlanan oyun, bir dönemi anlamak, tiyatro sanatında öykünün yerini rollerin ne şekilde alabileceğini görmek ya da kâğıda neşredilmiş hakiki kimselerle tanış olmak için bile okunabilir.

KAYNAKÇA

  • Maksim Gorki, Ayaktakımı Arasında, Remzi Kitabevi, 1941
  • Olga Bogdanova, The Philosophy Man in M. Gorky’s Play ‘The Lower Depths’, Journal of Siberian Federal University, 2016
  • Tovah Yedlin, Maxim Gorky: A Political Biography, Praeger, 1999
  • http://bberksan.blogspot.com.tr/p/rusya-19yuzyl.html
  • Atlas Tarih, Ekim-Kasım 2017

[1]   Aleksey Maksimovich Peshkov adıyla 1868’da doğmuş ve 1936 senesine kadar yaşamıştır.

*https://issuu.com/azizm/docs/azizmsanatedergi119

Bunu paylaş: