Kızılcık Sopası: Pipet icat olduysa düzen bozulur mu?

Geçenlerde, memlekete giderken çay molası verdiğimiz yerde limonata içmek istedim. Pipet istemediğimi belirtecektim ki, limonatayı bir şişede servis etmeye başladıklarını fark ettim. Dar şişe, boyun kısmında iyice daralıyor,  ağız kısmında genişliyordu.  Pipetsiz içmek için tuhaf bir şişeydi. Birkaç nedenle ne yapacağımı şaşırdım, aldım şişemi oturdum.

Bizden kısa süre sonra yaşlı bir adam geldi. O da limonata içecekmiş. Adam pipet istemedi, hayran bakışlarımın altında şişeyi kafasına dikerek içti limonatasını.

Çok uzun yıllardır uğradığımız bir yer burası. Temizliği, ürettiklerinin lezzeti nedeniyle bizim gibi pek çok kişinin müdavimi olduğu bu işletme değişmeye başladı. Yalnızca “markalaşmak” , “ileri” gitmek olarak açıklanamayacak bu değişim, dünyanın ve ülkemizin geldiği noktadaki karmaşaya ayna tutuyor.

Limonatanın, bir yol üstü durağında, bardak yerine “değişik”, “havalı” bir şişede sunulması; bizlerin temizlik, lezzet, güvenilirlik gibi temel gerekliliklerinin ötesinde bir şeyler talep ettiğimizin,  genel olarak içeriğin yanında –hatta daha da fazla – sunuma önem verdiğimizin kanıtı.

Bu işletmenin evrildiği yöndeki mekanlarda rastlayacağımız insanların belki de çoğu, aynı zamanda “ekolojik hizmet” istiyor, az tüketmeye çalışıyor. Karmaşa da burada başlıyor.

Limonata aldığımız yerde bir süredir poğaçalar tek kullanımlık mini kesekağıtlarıyla servis ediliyor. Kek, börek gibi açık yiyecek satanlar çoktandır bu yiyeceklere elleriyle dokunmuyor, plastik poşet kullanıyor. Artık çoğumuzun içi daha rahat. Poğaçaların tek kullanımlık kesekağıtlarının içine girmesini talep etmiş miydik peki? Kimler, neden etmiş?

“Gereksiz” pek çok şey almamızı isteyen ve bu yönde beynimizi uyuşturan düzenin yaşam alışkanlıklarımızı değiştirmekte ustalığını mı gösterir poğaçamızın gereksiz bir hijyenik özenle sunumu? Yemek yemek gibi temel bir ihtiyacın sunumla çok ilgili olduğunu anımsatan bir şey mi?

Şişe ayranını ve geniş ağızlı bardak ayranını hala pipetsiz ve bardaksız getiren yerler olmasına çok seviniyorum. Geçtiğimiz günlerde açık ayranı, geniş, bakır bir bardakta getiren bir yerle karşılaşınca daha da çok sevindim. Dev köpüklü Susurluk ayranı ağzımızda kocaman izler bırakırdı. Acaba sadece alt sınıftan olanlar mı içerdi Susurluk ayranını?

Ülkemizin “geri” olduğu düşüncesi içimize işlediği için bazı şeyler büyük bir masumiyetle sızıyor topluma. Dökülmeyeceği, el yakmayacağı kesin bir bardaktan kahve içerek araba kullanmak her şey bir yana “ileri” gözükebiliyor. Artık mümkün olduğu için, o olmadan yolculuk keyifsizleştiği için bu yeni alışkanlık yaşam biçimiyle bütünleşiyor.

ABD’de pişmiş ve soyulmuş yumurta satılıyor. Bize henüz gelmediyse pek çok insanın buna şaşıracağına;  saçma ve gereksiz bulacağına eminim. “Bir yumurtayı pişirmek ve soymak kaç dakika alır ki?”.  Atalarımız uyarıyı yapmış aslında; “alışmış kudurmuştan beterdir”.

Bu düzen bizden önce alışıyor yeni yaşam biçimlerine, hem nasılsa “geri” ülkeler diğerlerini takip ediyor.  Düzen biz ne istersek onu veriyor ve  “bir zafer kazandığımızı” ya da “birilerinin bir şey yaptığı” duygusunu hissettirerek sonuçta yine bize bir şeyler satıyor.  Bardağımızı taşımak istiyorsak örneğin üzerinde en çok sevdiğimiz kuşun olduğu bardaklar üretiyor, dayanamayıp 2 farklı bardak alıyoruz belki.  ABD’de pipetlerin kağıt ambalajı var,  böylelikle kullanmayı istemezseniz çöpe atılmıyor. Ev için çok kullanımlık pipetler de yapmışlar. Bunlar gibi sayısız küçük “iyi” şey nedeniyle kaygımızı azaltılıyor.  Ancak gereksiz bir şeyin üretilmemesi, gereksiz ambalajların yasaklanması gibi, tüketim düzenini etkileyecek uygulamalar yapılmıyor.

ABD’de büyük buluşmalarda kağıt bardak, tabak kullanılıyor. Bizde henüz bu durum o kadar yaygın değil ancak bizi de “gereksiz ama güzel” kağıt bardaklarla bu rahatlığa alıştırmaya çalışıyorlar. Çocuğumuzun doğum gününü üzerinde sevdiği çizgi film kahramanları olan tabaklarla kutlamak istiyoruz mesela. Ne de olsa “Bir kerecikten bir şey olmaz” …

ABD’de, tek kullanımlık bardakların kullanılmasına karşı “Kupanı taşı/Carry your mug” hareketi var. Bu tür hareketlerin alışkanlık yerleşmeden önce başlaması gerekmez mi?  Alışkanlık ne kadar sürede yerleşir? Starbucks’ın bardaklarını engelleyebilir miyiz?

Bireysel sorumlu davranışlarımız ve “plastik poşete hayır” gibi dar eylemlerle genel tabloya fazla etki etmediğimizin artık farkına varmamız gerekiyor. Yarın pipetlerin yasaklanmasına yönelik bir eylemin başlatılması elbette önemli olacaktır ancak bu eylemin aklı başında hiç bir ekolojik yaşam destekçisini fazla tatmin etmemesi gerekir. Yurtdışında pipet kullanımını yasaklamaya yönelik hareketler var.  Pipetlerin plastik atıklara katkısının ne kadar büyük olduğuna dair rakamlar dökülüyor, yasağı ilk uygulayan işletmeler övülüyor. Bir deniz kaplumbağasının burnuna kaçmış bir pipetle bulunması da pipetlerin doğaya etkisini çarpıcı şekilde göstermişti.

Gereksiz şeylerin kullanımına, rahata alıştıkça suyu, ormanı hızla yok ediyor, küçük yeşil zaferlerle ahmaklaştırılıyoruz.  Ancak limonatayı şişeden içen, “yama” neslinden geldiğini düşündüğüm o adama güveniyorum ben. Bilim dergileri okuyan, kuş gözlem etkinliğine giden, köpekbalığı desenli çantası olan ve ipadle gezen torunları vardır o neslin.  Plastik bir dünyaya da doğsalar “Dede napıyosun?” demezler mi?

Özgür Keşaplı Didrickson

Bunu paylaş: