Modernizmden Postmodernizme Köprü: Dada – Fırat Tunabay

Modernizmden Postmodernizme Köprü: Dada*

Birinci Dünya Savaşı yıllarında estetik standartları yıkmaya teşebbüs eden Dada, sanattaki nihilist bir hareket olarak tanımlanabilir. Dada hareketi, burjuvazinin fantezilerini altüst ederek yıkıma uğratma stratejilerini kendisine görev edinmiştir. Hali hazırda olan ve sanatla ilgisi olmayan materyalleri kullanmak Dadaistlerin en öne çıkan metotlarından biridir. Kasıtlı olarak rahatsız ve provoke edici görsel sanat, şiir, performans sanatları ve müzikler ürettiler. Avrupa kültüründe derin etki yaratan Dadaistler, felsefi ve edebi problemler üzerine yoğunlaştılar. Dadaistlerin ortak yanı, yenilikçiliği benimsemeleri ve sanatın ne olması gerektiği konusunda ki yerleşmiş görüşlere karşı çıkmalarıydı. Tıpkı Dadaistler gibi Dada takipçileri aktif olarak eleştirel ve düzene karşıydılar.

Marcel Duchamp’ın 1914 yılında ilerleme ve gelişmeye olmayan inancı, modernist deneyimi postmodernizme yönlendirdi. 20.yy başında Duchamp, pisuarı bir heykel olarak sergiledi.

Bir pisuara bu sanattır denmesi ile insanların pisuara bir sanat eseri olarak bakması bu işin ana noktasıdır. Marcel Duchamp bu çalışmasını hazır-yapım (ready-made) olarak tanımlamıştır. Bu çalışma 1917 yılında sanat dünyasını şaşırtarak kavramsal sanatın öncüsü olarak kabul edilmiştir. Dadaizm, kurulu biçim ve sitillere meydan okumasıyla sürrealizm, fütürizm ve soyut dışavurumculukla birlikte modern eğilimin bir parçası olarak görülür. Kronolojik açıdan baktığımızda Dada modernizm içinde yer alır. Bazı eleştirmenler postmodernizm içinde olduğunu umar şekilde hareket etse de çoğu düşünür Dadaizmi modernizm ve postmodernizm arasında köklü değişimin yaşandığı kırılma noktası olma ihtimali üzerinde daha çok durmaktadır.

Dada hareketini, düşünce ve belirleyici özellikleri açısından modernizm ile postmodernizm arasında bir köprü olarak görebiliriz. Dada, Modernizmi kendi kökünden soyarak kolaja benzer bir biçimde, bütün özgür biçimlere sanat ve yaşam değeri vermiştir. Dadaistler anlamın, anlamsızlıkta, gelişi güzellikte ve kaosta bulunabileceğini öne sürdüler. Özellikle Fransa’da en çok etki yaratan Dadaistler anlamın keyfe keder, göreceli ve öznel olduğunu söyleyerek dilin de hiçbir şey ifade etmeyerek bir anlama gelmediğini ve istenilen her şeye yönlendirilebilir olduğunu iddia etmişlerdir. Paris Dada hareketinin yoğunlukla ilgilendiği konu dildi.

Dadaist Hans Arp, bir gün güç manyağı gangsterlerin insan aklını yok etmek için sanatı kullanabileceği önsezisine sahip olduğunu belirtmiştir. Hans Arp’da diğer Dadaistler gibi, kurulu görsel sanatlar ile gerçekliğin farklı sürümünü yaratabileceğine inandı. Stephen Hicks ise, Dadanın temaları anlamsızlık hakkında fakat Dadaist işler ve manifestoları sunulan içerikteki felsefi söylemleri ile çok anlamlı olduğunu nitelemektedir.

Postmodernizmin temel dayanaklarının birçoğunu Dadaizmden aldığını söyleyebiliriz. Postmodernizm gibi Dada hareketi de Batı düşüncesinin rasyonalist duruşuna karşı yükselmiştir. Burjuva ile tanımlanacak her şeye karşı çıkarken tarih anlayışına da tepki koydular. Dada akımı her türlü gerçekliğe şüphe ile yaklaştı. Bir çözüm aramadan o kadar çok eleştirdiler, o kadar çok karşı koydular ki sonunda söyleyecekleri fazla sözleri kalmadı. Bir Neo-Dada hareketi olarak gelişen Postmodernizm öznel ve toplumsal felsefeye daha çok odaklanmıştır. Dadaistler gibi benzer felsefi adımları takip ettikleri için aşırı Postmodernizm içinde benzer problemlerin yaşandığını söyleyebiliriz.

1915 yılında başlayıp 1925 yılına kadar süren Dada hareketinin sonunda birçok Dadaist sanatçı sürrealist harekete katılmıştır. 1960’larda ise Neo-Dada hareketi yani Postmodernizm daha çok konuşulur hale gelecektir.

*https://issuu.com/azizm/docs/azizmsanatedergi108

Bunu paylaş: