Sessizlikten Doğan Tutku: Boş Ev – Deniz Eren

Sessizlikten Doğan Tutku: Boş Ev*

Bir gün biri gelip bana sessizliğin filmini yaptılar dese hiç inanmazdım, ta ki Güney Kore’nin ünlü yönetmenlerinden Kim Ki-Duk’un 2004 yapımı “Bin Jip”(Boş Ev) adlı filmiyle karşılaşana kadar. Dünya festivallerinin gözdelerinden biri olan “İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış ve İlkbahar” adlı filmi ile dünyaca tanınan Kim Ki-Duk, Bin Jip filmiyle ise Venedik Film Festival- inde en iyi yönetmen ödülünün sahibi olmuştur.

Birçoğumuz hiç tanımadığımız insanların yaşamlarını merak ediyor, onların yaşantılarına ortak olmak istiyor olabilir. Belki yine birçoğumuz için geçerli olan diğer bir düşünce ise bozulan, kırılan bir eşyamızın eve geri döndüğümüzde eski haline gelmiş  olmasını hayal etmek, onu aklımızdan geçirmek olabilir. İşte tam bu noktada, Bin Jip’te, genç bir adamın tatilde olan insanların evlerine girip, onların yokluğunda evlerinde yaşaması ve evde bulunan bozuk eşyaları tamir ederek bir nebze onların yaşantısına ortak olmasıyla bilinçaltımızdaki  o  düşünceye  seslenilir. Bu genç adamın boş ev san- arak girdiği bir evde kocasından şiddet gören mutsuz bir kadınla karşılaşması ve o andan itibaren aralarında doğan o tutkulu aşk, Natacha Atlas’ın “Gafsa” adlı müziğinin de bizlere tercüman olması ve diğer yapımlardan farklı olarak sessizliğin bizlere çok şey anlatabildiğini gösteren romantik bir yapım…

Ben sevmenin ve sevilmenin her zaman için çok güzel bir şey olduğunu, aşkın her yerde her zaman var olması gerektiğini söylediğim, bu düşüncemi hep savunduğum halde ne yazık ki romantik yapıttaki sinema filmlerini pek severek izlediğimi söyleyemem. Çünkü genel anlamda romantik türdeki sinema filmlerine baktığımızda sonunu tahmin edebildiğimiz  konularının ise popüler kültürün etkisinden kurtulamadığını hep aynı klişelikte devam ettiğini söyleyebiliriz. Bin Jip’te ise yönetmenin hiç kimsede görülmeyen bir bakış açısı ve kendine has bir hikâye anlatım tekniği kullanmasıyla onu popüler kültürün etkisinden uzaklaştıran diğer yapımlardan farklı kılan bir yapıt haline getirmiştir. Hümanist bir mesaj vermeye çalışan yönetmenin kendine has anlatımı dışında oyunculuklarında bizi olağan üstü aşka inandırmaları bence başarının diğer bir yarısı olmuştur…

Bin Jip’te, kadının şiddet görmesi ve kendinden yaşça büyük bir adamla evli olması, Güney Kore’li yönetmenin var olan düzene karşı olduğunun temel göstergelerinden biridir. Diğer yandan ise Kore’nin kutsal saydığı değerlere yaptığı eleştirilerle ülkesinde ki bazı kesimler tarafından pek sevilmeyen bir sanatçı dönüşmüştür, Kim Ki-Duk.

Kendine özgü bir anlatım tekniği olması onu diğer yönet- menlerden ayıran en önemli özelliktir ve onun dünyaca tanınmasında etkili olmuştur…

Kim Ki-Duk’un filmlerindeki başarısının, farklı bir bakış açısı, gibi birçok önemli nedeni olsa da bence en büyük başarısı sinema eğitimi almayışı ve hiç bir yönetmenin yanında asistanlık yapmayışıdır.

*https://issuu.com/azizm/docs/azizmsanatedergi97

Bunu paylaş: