Hata – Fırat Tunabay

Hata* 

Yönelimlerinde bir hata vardı. Payına düşeni kabul edememişken hata payını hesaplamamanın sonuçlarıyla uğraşıyordu. Birden bire ve ikiden ikiye olduğu yerde sayıklıyordu; bu daha başlangıç diye. Sınıflandırmalar yapabilmek için kendini her şeyden farklı konumlandırması gerekiyordu. Ama her şeyle eş olduğunu düşünürken küçük burjuva hayallerinden sıyrılamamıştı. Yaşadığı yaşam ile yaşamak istediği yaşam arasındaki uçurumu gördüğünde nefesini tuttu. Başının dönmesini engelleyemiyordu uçurumdan düşme korkusuna yenik düşerken. Oturduğu koltukta ağır bir kütle gibiydi. Belki de bu kütlenin ameliyatla alınması gerekiyordu iyi huylu olmaması ihtimalini gözardı etmeden. Elinde tuttuğu kitabı bıkkınlık halinde bırakıp kaldığı sayfayı unutmak istercesine ayracın sayfalar arasından düşüşünü izledi. Koltuktan kalmak düşündüğünden daha kolay olmuştu.

Peki, zihnindeki belirgin olarak ortaya çıkan belirsizlikleri ne yapacaktı. Banyoya  doğru yöneldiğinde evde yalnız olmadığını hatırladı. Mutfaktan güzel kokular geliyordu ona acıktığını hatırlatan. Evde yemek yapan birinin olması onu güvende hissettiriyordu kimseye güvenmediği şu günlerde. Bırakılıp gidilmesi endişesi yalnız olma mutluluğu ile çatışıyordu. Tıpkı mutfakta ki ile arada bir çatıştıkları gibi. Yemek yaparken kendinden geçmişti ve geldiğini duymadı. Acıktım hem de çok acıktım dedi ve ekledi eminim harikalar yaratıyorsun yine. İrkildi genç kadın bu sözleri duyduğunda evde birisinin olduğunu unutmuştu. Kendinden emin cevapladı harikaları sadece mutfakta yaratmıyorum biliyorsun. Bu cevaba karşılık ona ne şüphe dedi ve gülümsedi. Gülümseme değildi hatta pis bir sırıtış demek daha doğru olur. Banyoya doğru yöneldi yine. Banyoya geldiğinde aynaya baktı ve neden banyoya geldiğini  sorguladı.  Yüzünü  yıkadı  soğuk  su  ile.  Sakallarının  uzunluğunu   görünce birden yabancıladı kendini. 2-3 haftalık sakal yakışmamıştı kendine. Sakallardan kurtulmak istedi tüm olumsuzluklardan kurtulmak isteyerek. İçinde biriken cevapsız soruların kaynağı uzayan sakalları olabilir miydi. Belki de diye düşünerek sakallarını kesme konusunda tereddüt içine girdi. Akşam yemeğinde güzel görünmek istedi bir teşekkür yerine. Tıraş olmanın angaryası düzenli tıraş olmasını gerektiren bir işte çalışmamanın şanslı durumunu hatırlattı ona.

Tıraş olduktan sonra mutfağa doğru yöneldi. Mutfakta kimseyi bulamayınca salona. Salonda sofra kuruluydu. Salonda onu göremeyince adını seslendi. Cevap gelmeyince sesini daha da yükseltti. O olmadan sofraya oturmak istemiyordu. Gözü koltuğa takıldı ve biran oturup da ya kalkamassam endişesi içini sardı. Yerde duran kitabı alarak herhangi bir sayfadan okumaya başladı. Varmak istediği bir yer yoktu ya da varılabilecek bir hedef. Adının seslenildiğinin farkına vardığında sabrının sonuna gelmiş bir sesin öfkeyle yükseldiğini duydu. İki saattir sana sesleniyorum duymuyor musun beni diyordu genç ve öfkeli kadın. Gerçekten de duymamış mıydı ne kadar zaman olmuştu koltuğa oturalı? Anlamsızlıklarına sürekli bir yenisini eklerken kendisine seslenen kişiyi tanımadığını fark etti. Hızlıca kalkarak mutfağa doğru yöneldi kendini evde yalnız olarak düşünürken. Mutfakta yemek yapan birini görmek ona mutluluk ve güven verdi biran için. Ama yine de durumun  boşluğuna kapılmamak için genç kadını arkadan kavrayarak kendine döndürdü. Bu farkındalıkla birlikte hata payının büyüklüğü altında ezildi. Sonuçları ile başedemeyeceği bu hatayı yıllar önce yaptığını hatırladı. Hatta okuldan gelmek üzere hatadan kaynaklı küçük hataların ona yönelen sesleri kulağında çınladı. Hatalar birbirini izler ve büyük sürprizleri içinde gizler diye düşündü.

*https://issuu.com/azizm/docs/ocak_2014

Bunu paylaş: