“Kafkas Tebeşir Dairesi” ve Epik Tiyatronun Dönüşü – Onur Keşaplı

“Kafkas Tebeşir Dairesi” ve Epik Tiyatronun Dönüşü* 

Antik Yunan’dan bu yana sanata ve sanatçıya egemen olmuş algıları kıran ve yalnızca sahne sanatlarında değil tüm sanat disiplinlerinde devrimci bir dönüşüme imza atan Bertolt Brecht‘in, en önemli yapıtlarından olan “Kafkas Tebeşir Dairesi”, Sadri Alışık Kültür Merkezi‘nin güçlü kadrosunca hafızalardan çıkmayacak özgünlükle sahneleniyor.

“Bir çocuğu doğuran mı annesidir, yoksa onu yetiştiren mi?” gibi izleyicinin duygularına hücum ederek ajit-popvari bir dramatizasyona meyilli bir sorunsalı, felsefenin tümevarım yöntemini çağrıştıracak bir açılmayla emek, toprak, mülkiyet, sınıf çatışması gibi evrensel ve tarihsel üretim ilişkilerine çeviren Brecht, oyun içinde oyun tercihiyle, sahne-seyirci ilişkisini akılcı bir çizgiye çekiyor.

Brecht’in epik tiyatro kuramının başat kodlarından olan yabancılaştırma efektleri, “Kafkas Tebeşir Dairesi” gibi büyük bir yapım söz konusu olduğunda hem oyuncular hem izleyici için kolaylıkla yıpratıcı bir sürece dönüşebilecekken, SAKM’nin sahnelemesinde oyun son yılların en güçlü deneyimlerinden birine dönüşüyor. Barış Erdenk‘in dengeli yönetiminde kalabalık oyuncu kadrosu, ritmi yüksek ve değişkenli bir metni başarıyla canlandırıyor.

Sosyalizme ve diyalektik materyalizme inanan Brecht’in, tarafını emekten yana koyan oyunlarında olduğu gibi, “Kafkas Tebeşir Dairesi”nde de, emekçi  sınıfların daha minimal bir temsille canlandırıldığını, öte yandan aristokrasi ve burjuvaziyi temsil eden karakterlerin oldukça abartılı canlandırmayla gerçeklikten koparıldığını, özdeşleşilemez hale taşındığını söyleyebiliriz. Kostüm ve gestuslarla (jest) yükselen yabancılaştırıcı seyir, yine Barış Erdenk imzalı “çok amaçlı” dekor ile en üst noktaya varıyor. Metindeki mekansal geçişlerin hepsini küçük dönüşümlerle yakalayabilen ancak  hiç bir mizansende oyuncuların ve daha  da  önemlisi iletinin önüne geçmeyerek sanat yönetimi açısından ders niteliğinde bir somutluk kazanıyor. Oyunun diğer artılarından biriyse müziğin izleyicinin gözü önünde icra edilerek yapıta üst perdeden tesir edecek bir ses kanalı yerine doğrusal bir müdahaleyle gerçekleştiriliyor oluşu.

Üç saate yaklaşan süresiyle bu dev eser, Levent Ülgen‘in ikinci perde boyunca sahnede adeta hegemonya kurması ve genç kuşaktan Onur Bilge ve Serhat Parıl‘ın ona ayak uydurabilen üst düzey oyunculuk becerileriyle tam olarak sözcüğü karşılayacak şekilde epik bir başyapıtına dönüşüyor. Toğrağın onu işleyenlere, emek verenlere ait olduğu önermesine sahip “Kafkas Tebeşir Dairesi”nin kaçırılmaması gereken bir oyun olduğunu hatırlatırken, hedef kitlesi açısından Brecht’in mirasını ve Haziran Direnişi’ni karşılayacak şekilde emekçi kitlelerle bir an önce buluşması gerektiğini belirtmek gerek.

 *https://issuu.com/azizm/docs/ocak_2014

Bunu paylaş: