Bauhaus’un Başardıkları ve Başaramadıkları – Derviş Ergün

Bauhaus’un Başardıkları ve Başaramadıkları* 

Sanayi devrimini gerçekleştiren İngiltere, standart ve kalitenin bir arada estetik beğeniyi de karşılayan, sürdürülebilen seri üretimle, emperyal bir ekonomiye geçti. Londra’da (School of Desing, 1836) zanaat ve sanatın(Crafts and Arts) birlikte uygulanmasını destekleyen ilk tasarım okulu açıldı ve devamı geldi. Bu okullar, geleneğe bağlı üretim şeklini, yeni teknik ve yöntemlerle, tasarımın, endüstriye dönüştürülmesinde başarılı oldular. Bu gelişme modernleşmenin sınırlarını genişletti. Etkilenen ülkelerin başında Almanya (1919-1933) kültürün endüstrileşmesini, tasarımın sanayileşmesini ve bu ilkelerle iş birliğine gidilmesini öngören Bauhaus birliğini kurdu. Modernist bir hareket olduğunu, mimarlık, resim, heykel ve zanaatkarlığın iç içe bir tasarım ilkesi etrafında hareket etmesi gerektiğini savundu. ‘Sanayileşmek ve ilerlemek’ insanın önündeki yeni ufuklardı.

Mühendisliğin, endüstriyel anlamda tasarlanabilir alan olarak gördüğü her şeyi, yeniden inşa edebileceğini düşünmek olanaklıydı. Mohol-Nagy (R-1) ‘eğer tanrı öldüyse, onun yerine mühendis var’ diyerek, yeni yaradan mühendis, sanat ise dinin yerini dolduran seküler bir teolojiye dönüşüyordu. Makineler, insan eliyle yaratılan tasarımlardı ve kutsanıyordu. Bu kavrayış diğer gelişmekte olan ülkelerde de heyecan yarattı. Hollanda da De Stijl üyeleri ‘doğmakta olan çağın konstrüksiyon çağı olduğunu’ ilan ettiler. Fütürizm zamanı ‘makine çağı’ olarak yorumlamıştı. Her şey insan mutluluğu için yapılmaktaydı. Konstrüksiyon düşünce öğretisi, estetiğin, makinede kusursuz bir şekilde tasarlandığına göre bu başarı toplumun tasarlanmasında da olabilir düşüncesi olgunlaştı. Sanatın teorisi kapitalizmin ideolojisine dönüştü ve bu nedenle sanatın makinenin hizmetinde olmasının gerekliliğine   inanıldı.   Marinetti   fütürist   ilkeleri   Avrupa   başkentlerini dolaşarak anlatmaya çalıştı. Kusursuz tasarım yeni ideallerin habercisiydi. Aslında mühendislikle yeni bir dünya kuruluyordu. Birbirini izleyen tanımlar, endüstrinin, sanat üzerinden, çağdaş uygarlığın biçimlenmesi olarak modernlik adına, sömürgeci imparatorlukların nüfuz alanını meşrulaştırmaya yönelik ilerliyordu.

Bauhaus hareketin pratiğine bakıldığında; tasarım uygulama ve yöntem bilgisi, tasarım kuralları üst başlığında toplanarak başvuru niteliğinde, bilime dayalı doğrulamayı da içermektedir. Ayrıca ‘tasarım’ kavramı kendini ‘ürün eser’ üretim kavramından ayrı niteliyor olsa da tasarım ve tasarlanabilir olgusu, bir eser üretmenin dışında (R-2)endüstriyel bir ürünü de kapsar. Tasarım süreci eldeki tasarım ölçü ve kurallarına göre matematiksel bir kurgulamayla ilerleyen bir yapıdır bir bakıma. Burada ‘estetik ‘ kavramından söz etmek gerekir. Çoğu zaman ‘estetik’ güzellik bilimi olarak adlandırılır, ancak güzelliğin bilim olarak tarif edilmesi onun alanını daraltır.

Estetik kuram genel olarak sanat bilimi yada sanat felsefesi değildir. Daha çok sanatı tanımlayan bir kuramdır. Daha çok 19 yy. sonları ve 20yy. başlarını kapsar, modern sanatın form ve tekniğine bağlı olarak ortaya çıkan sanatın özerk alanını belirler. Ancak 20yy. sonlarına doğru yok olur. Bunun sebebi, modern sanatın sınırlarının genişlemesiyle sanat ürünü, teknolojik ürün yada meta kültürü ürünleri arasındaki sınırın ortadan kalkmasından kaynaklanmaktadır.

Sonuç olarak, 19,yy, İngiltere’de Ruskin ve Morris’in karşı  durduğu modern akılcılık  ve rasyonalizm anlayışı, 20. yy’ da Muthesius’un uygulamalarıyla sanat kuramı, form ve biçim, malzeme ve teknoloji denklemine dönüştü. Estetik kuram, tasarım ölçü ve elemanları, sanat okullarında yöntem ve içerik bilgisi olarak görüldü. Derinde yatan ideal, modernleşme adına yeniden tasarlamak, ortak ve çağdaş bir beğeni  oluşturmak ve bu elde edilen kazanımları sahiplenecek yeni insan tipi yaratmaktı.

Tasarım kavramından doğan sanat biçimi,eser olarak maddi bir biçimlendirme olarak görülebilir. Aynı zamanda endüstri ürünleri tasarımı içinde geçerlidir. Ancak tasarlanabilirlikle, sanat eseri arasındaki maddi içeriğin oluşmasındaki farkı görmek gerekir. Sanat biçiminin niteliklerini kavramak için, biçimin yapısı, biçimin kuruluş yasaları, biçimin içerik karşısında görece bağımsızlığı, biçimin kendine özgü işlevleri gibi bir çok konular, diyalektik maddeci açıdan ele alınmamıştır. Örneğin sanatçının biçim üstünde çalışması gerekmemektedir, çünkü biçim kendi başına var olmakta içeriğe kendiliğinden boyun eğmekte, içerikte otomatik olarak var olmaktadır. Gerçek sanat yapıtları bilinçli, amaçlı, ve görecelikle bağımsız bir süreç olarak biçim kurulmasını da aynı zamanda kendi içlerinde barındıran yapıtlardır. Burada kuramın görevi, kendi içinde kapalı sanat etkinliğini iç bütünlüğünü kuran sanatın biçimi ile bunun öbür süreçlerle olan ilişkisini açığa çıkarmaktadır. Biçimin bütün öğeleri birbiriyle ‘yükümlüdür’ var olan değintiden hiç biri çıkarılamaz.

Bauhausda yer alan sanatçılar, estetik kuram bilgisini, soyut düşünce elemanları olarak sanat eğitimi diline dönüştürmek ve kavramları kendi mistik düşünceleriyle teorikleştirmeyi denediler.Temel sanat eğitiminde bir araç olarak kullanılan bu yöntem bilgisi, tasarımın kurgulanabilirliğini göstermeye yöneliktir. Ve bu sanatçılar, soyut elemanların gerçekliğini ispatlamak için bir çok uygulama yaptılar. Soyut düşüncenin nesneleri, tasarım öğretisiyle yeniden üretilirken somut olarak var olan nesneyle bir tutulması yanlışlığını, Paul Klee, nesnel dünyanın görünümü yerine onun platonik idelerini tarif eder. Geometrinin, kesinlik arz eden etkisini Malewitch, Moholy-Nagy, formülleştirdi. Doğal görünümleri basit formlara indirgeme doğayı arkatektonik yapı içinde soyutlama olarak gördüler.

Bazı deneyler sonucunda açık renkli nesnelerin, aynı boyutta olmalarına rağmen, siyah-koyu nesnelerden daha büyük algılandığı ortaya çıkmıştır Vassily Kandinsky, niçin sarı bir çemberin resimde merkezinden çevresine doğru sürekli yayıldığını, oysa mavi renkli bir çemberin ise giderek küçülüp merkezine doğru çekildiğini iddia ettiği düşüncelerini, (Resim -3) Kandinsky, ‘Sanatta Ruhsallık Üzerine’ adlı kitapta topladı. Sanat kuramı üzerine mistik görüşlerini ve renk algısının psikolojik etkilerini yazdı. Sanatın gereklilik içeren bir yapı olmadığı, özgür, form ve renk üzerine kurulu olduğunu ileri sürdü. ‘Formların uygulanabilir olması, organik ve ruhsal varyasyonları, resimdeki hareketleri, somut forma mı eğilim gösteriyor, birbiriyle teke tek ve bir bütünün parçaları olarak ilişkileri,resimdeki farklı unsurların uyumu ya da uyuşmazlığı, grupların nasıl kullanıldığı, örtük ve açıkça ifade edilmiş etkilerin birleşimleri, ritmik ya da ritimsiz ve ya geometrik ya da geometrik olmayan formların kullanılması, formların birliktelikleri ya da ayrıkları…’ tüm bunlar resim kontrpuanın malzemesidir diye görüşlerini açıkladı.

Soyut sanat dilinin sekteye vurması ve giderek soyut sanatı eleştiren bir tabanın varlığı yüksek sesle, ‘soyut sanat gericiliğin sanatıdır, kitlelere yaslanmıyor, hiç bir şekilde toplumsal ilerlemeye hizmet etmiyor’ diye haykırıyordu. Bu eleştiriye, ‘soyut sanat’ platformu, sanatta her türlü demagoji kaçınılmaz olarak tapınmayı doğurur ve tapınma, insanları köleliğe götürür, diyerek karşı görüşlerini ifade ettiler. Aslında soyut sanatın hep var olduğu, Müslümanların geometrik sanatlarında, Vikinklerin, Gallerin barok süslerinde, görülebilir. Merovenjiyen, Prekolombiyen sanatlarda, Afrika ve Okyanus Tabaları ve diğer yerli halk sanatlarında da soyut sanat görülebilir. Bauhaus girişiminde figürsüz resimlerin, Kübizmin figür bozmalarına yenik düşmesi, sadece Hitler yönetimine bağlı olmamakla beraber, Paris’in bir sanat merkezi olması da başka bir etkendir. Lianelle Venturi bu durumu ‘bu gün soyut sanattan söz ettiğimiz zaman, Kübizm’i yada ondan türemiş sanat akımlarını kastediyoruz’ diye özetlemektedir. Figürsüz resmin geçiştirildiği, modern sanatı tek bir nedene dayandırma yanlışlığına düşüldüğünü ileri sürmektedir.

Kaynakça:

Sanat Siyaset,(Editör) Ali Artun,İletişim, İstanbul, 2008

Estetik ve Sanat Notları, S. Moıssej Kagan, Karakalem Yayınları, İzmir, 2008

Wasily Kandinsky, Sanatta Ruhsallık Üzerine, Altıkırkbeşyayın, İstanbul, 2013

Görsel Algılama, Adem Genç, Ahmet Sipahioğlu, Sergi Yayın evi, İzmir, 1990

Bauhaus, Modernleşmenin tasarımı, (Editör) Ali Artun, Esra Aliçavuşoğlu, İletişim,İstanbul, 2011

Modern sanat, Michel Ragon, Hayalbaz Kitap, İstanbul, 2009

Çağdaş Sanat Kuramı Paul Klee Dost yayınevi, Ankara, 2006

Kandinsky, Fraçoıs le Targat, Ediciones Poligrafa,S.A, Spain, 1986

*https://issuu.com/azizm/docs/edergisubat2014

Bunu paylaş: