Iron Sky: Parodilerin Arasından Sıyrılan Liberaller – Can Önen

Iron Sky: Parodilerin Arasından Sıyrılan Liberaller*

Geçtiğimiz ay gerçekleşen İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde gösterilen filmlerin dikkate değer olanlarından bir tanesi de, Iron Sky (2012)  adlı  komedi  ve bilim kurgu filmiydi. Filmin yönetmenliğini üstlenen Finlandiyalı Timo Vuorensola, bir Star Trek parodisi olan Star Wreck (2004) adlı absürd komedi/bilim kurgu denemesinin ardından, yine benzer bir üslupla karşımıza çıkıyor. Film ele alınmaya değer, çünkü bir yandan Amerikan siyaseti topa tutuluyorken bir yandan da sinema tarihinde sıkça rastlanmayan bir şekilde, ‘‘faşizm’’ teması bilim kurgu ve komedi kodları birlikte kullanılarak  işleniyor.

Sinemada farklı tarihsel dönemlerde, sayısız kez işlenen ‘‘faşizm karşıtlığı’’, (temayı bu şekilde daraltıyorum çünkü işin içine sayısız faşist propaganda filmini de katmamıza gerek yok) genellikle, insanlığa getirdiği felaket ve  yıkımın  ön plana çıkarıldığı bir şekilde ele alındı. Bunda hiç şüphesiz bu akımın  aldığı  tarihsel yenilginin payı var. Ele alacağımız filmde ise, bu tema, bugün  dünyamızın başına bela olan bir başka siyaseti hicvetmek üzere  kullanılmış.

Iron Sky (Demir Gökyüzü), 2018 yılında dünyadan aya yolculuk halinde olan bir uzay mekiğinin görüntüsüyle başlıyor. Mekik aya ulaşır ve insanlık için ikinci kez ‘‘büyük bir adım’’ atılmış olur. Aya inen iki astronotu ve izleyicileri, burada bir sürpriz beklemektedir. Bu sürpriz, 1945’teki yenilginin ardından aya yolculuk eden bir grup Nazi’nin, ayın karanlık yüzüne inşa ettikleri gamalı haç şeklinde    bir üstür. Bu karşılaşma Naziler için pek de sürpriz olmaz; astronotlardan birini öldürür, diğerini esir alıp üsse götürürler. Bu astronot  daha  sonra  öğreneceğimiz üzere James Washington adında afro-amerikan bir modeldir. Astronot olmayan bu kişi, yaklaşan seçimlerde tekrar seçilebilmek için türlü  yollar deneyen Amerikan başkanı tarafından seçim kampanyasının reklam yüzü olarak aya gönderilmiştir.

İzleyici Washington’ın aydaki nazi üssündeki esareti boyunca buradaki yaşantı hakkında fikir sahibi olur. Uzay Nazileri, burada kendi ideolojileri doğrultusunda yaşamlarını sürdürmektedirler. Wolfgang Kortzfleisch adında bir Führer’leri vardır. Zamanı geldiğinde ‘‘dünyayı mikroplardan temizleyebilmek’’ için geri dönebilmeleri  için  gerekli  bilimsel  çalışmalar  yürütülmektedir.  Tesiste, doğan çocuklar için okulda eğitim verilmektedir. Eğitim çalışmaları, tesiste bulunan ve Einstein’a benzeyen bilim insanının kızı dünya uzmanı Renate Richter tarafından yürütülmektedir. Richter, burada Nazi ideolojisinin empoze edildiği  ve bu ideoloji doğrultusunda bir dünya algısının yaratılmaya çalışıldığı dersinde çocuklara Chaplin’in Büyük Diktatör (1940) filmini izletir. Film, Tomanya diktatörü Hynkel’ın dünya şeklindeki balonla oynadığı sahnenin bir kısmından oluşmaktadır. Richter, bunu izleyen çocuklara filmin gelmiş geçmiş en meşhur kısa filmlerden biri olduğu ve ‘‘bir gün bütün dünyanın, Büyük Führer’in bilgeliğinde ve nazik ellerinde olması dileğini’’ canlandırdığını anlatır.

Bu esnada, ABD Başkanı fiyaskoya dönüşen aya yolculuk kampanyasının sonuçlarıyla uğraşmaktadır. Film boyunca ismi hiç geçmeyen Amerikan Başkanı, Der Spiegel ve The Guardian’da yayınlanan eleştirilere göre, Alaska eyaleti valisi, Cumhuriyetçi Sarah Palin’in parodisidir.

Birleşmiş Milletler toplantısında ABD temsilcisi, aya  gerçekleştirdikleri  yolculuğun fiyaskoyla sonuçlanması konusunda açıklama yapmak  için  kürsüdedir. Üye ülkelerin  temsilcileri tarafından, ayda askeri falliyet yürütmek veya  helyum-3 adlı  enerji  kaynağını  aramakla ilgili  suçlanan ABD  temsilcisi, bu iddiaları kesin olarak reddeder.

Seçim kampanyasını yürüten ve bir modacı gibi  resmedilmiş  olan  Vivian Wagner, kampanyanın merkezinde, yardımcılarının hazırlamış olduğu bazı kampanya materyallerini incelerken, işler yolunda gitmediği için eli titreyerek gözlüğünü çıkarıp masanın üzerine koyduktan sonra, etrafında toplananların bir kısmını kovduktan sonra içeride kalanlara hakaretler yağdırmaya ve onları aşağılamaya başlar. Burada, sinema tarihinde Büyük Diktatör kadar önemli bir yeri olmasa da yeri gelmişken Çöküş (2004) filminin, Hitler’in çıldırdığı o meşhur sahnesinin bir parodisi vardır. Bu esnada sık sık seçim kampanyasının, Başkan’la Washington’ın birlikte poz verdikleri afişi görürüz. Afişte ‘‘Ayda bir siyah? Evet başarabilir’’ yazmaktadır.

James Washington bir Nazi haline getirilmek için üzerinde yürütülen deneyler esnasında Hitler’in ses kayıtlarına maruz bırakılır. Dünya bilimci olduğu için, deneği merak eden Richter, Washington’ı ziyaret eder ve onu eğer Nazi gibi davranmazsa öldürüleceği konusunda uyarır. Richter’in bilim insanı babası ise Washington’ı bir iğneyle beyaza çevirir.

Üsteki en rütbeli ikinci kişi olan genç subay Klaus Adler ise, genetik olarak uyuştukları için, Richter’i kendisine eş olarak istemektedir. Ona, birleşmek istediğini, mevcut Führer’i tasfiye etme ve dünyayı istila etme planından bahseder. Naziler aya yerleştikten sonra Götterdämmerung adını verdikleri bir zırhlı yapmaya başlamışlardır. Dünyaya  dönüşlerinde  kullanmayı  planladıkları bu aracın yapımı bir türlü tamamlanmamaktadır. Dünyadan  gelen  Washington’ın akıllı telefonu üzerinde deneyler yapan Richter’in babası, bu aletteki  teknolojinin  zırhlılarını  havalandırmak  için  ihtiyaç  duydukları teknoloji olduğunu fark eder. Bununla ilgili gerçekleştirilen  demonstrasyon  sırasında  zırhlı çalışmaya başladıktan hemen sonra, telefonun bataryası biter ve deneme yarım kalır. Adler, fırsattan istifade ederek, hemen bu akıllı telefonlardan daha fazla edinebilmek için dünyaya gitmek ister. Führer’i ikna etmeyi başarmasının ardından düzenlenen bir resmi törenle aydan bir UFO’yla ayrılırlar.  Adler,  yanına dünyada gerekirse koz olarak kullanabilmek için James Washington’ı da yanına alır. Dünyaya indiklerinde, dünyaya meraklı Richter’in de gizlice onlarla geldiği fark edilir. Adler, Washington’dan onları ABD başkanına götürmelerini ister. Bunun üzerine Washington’ın önerisiyle, başkana ulaşabilmek için onun kampanya şefi Wagner’i kaçırma girişiminde bulunurlar. Wagner’i bir araca bindirirlerken Washington onlardan ayrı düşer.

Adler, Wagner’e kendilerini tanıtır ve amaçlarını anlatmaya başlar, bunun bir şaka olduğunu düşünen Wagner, onlarla dalga geçmeye başlar, bunun üzerine Adler ona şiddet uygulamaya başlayacakken, ılımlı Richter  ona  nasyonal sosyalist partinin ‘‘dünyaya aşk ve barış’’ mesajlarını iletmek için geldiklerini, dünyaya bu değerleri yaymak için geldiklerini anlatmaya başlar. Bunun üzerine Adler aradan çekilir. Wagner ise birden bu insanların seçim kampanyaları için aradıkları mucize olduğunu fark eder. Hemen onları başkanın yanına götürür; Richter’in burada sergilediği küçük bir propaganda skecinin ardından hemen kampanyanın bir parçası haline gelirler. Richter’in sözleri başkanın meydanlarda yaptığı ve beğeniyle karşılanan konuşmaların parçası haline gelir. Nazi  sembolleri de bazı uyarlamaların ardından kampanyanın görsel materyallerini süsler.

Film  zamansal  olarak üç ay  sonrasına sıçradığında,   artık Nazilerin yakında dünyayı istila edeceği konusunda sokaklarda felaket tellallığı yapan James Washington’ı görürüz. Rengini ve kimliğini kaybetmiş  ve bir evsize dönüşmüş olan Washington, inatla insanlara sözünü dinletmeye çabaladığı  esnada  karşısına Richter çıkar. Richter, Washington’ın gönlünü  kazanabilmek  için, Vertov Sineması’nın önünden geçerlerken, film afişleri arasında Büyük  Diktatör’ü görür ve birlikte gösterime girmeleri için onu ikna eder. Filmden çıktıklarında Richter büyük bir hayal kırıklığı içerisinde, filmin  çok  uzun  olduğunu ve Führer’le alay ettiğini söyler. Yine de film, Naziler’i sorgulamaya başlamasına neden olur. O sırada sokakta takılan bir grup skin head’in yanına gider ve aslında nasıl pislik insanlar olduklarını, gamalı haçın aslında ‘’aşk’’ın sembolü olmadığını anlar.

Bu esnada Adler ile kafa kafaya vermiş başkanın iyi giden kampanyasını bir adım öteye taşıyabilmek için bir savaş çıkarma planı yapmaktadır. Wagner’e bunun  için istilayı daha erken başlatabileceğini söyler. Kampanya merkezinde Wagner’e ay führerini devirme planını anlatırken, başını kaldırdığında karşısında führeri ve bir grup ay nazisini görür. Führer, işgali başlatmak için, Richter ve Adler’i almak için geldiği dünyada bu manzarayla karşılaşınca Adler’i öldürmeye karar verir. Richter de bu esnada odaya girer, ve Naziler’in gerçek yüzünü öğrenmiş biri olarak Adler’in suratına tükürerek planlarının bir parçası olmayacağını söyler. Führer ve diğer Naziler Wagner tarafından katledilir. Adler, yeni führer olarak işgali başlatmak üzere, bu kez bir tablet bilgisayarla birlikte dünyayı terk eder.

Nazilerin dünyaya saldırısı başladığında, Amerikan başkanı buna çok  sevinir.  Artık bir savaş zamanı başkanıdır. Saldırıları püskürtmesi için sadık yardımcısı Wagner’i görevlendirir. Wagner’in komutasında Amerikan F-16’ları Nazi UFO’larını püskürtürken, Birleşmiş Milletler’de işler karışıktır. Herkes ayda bir askeri varlığı bulunmadığı konusunda deklarasyonda bulunmaktadır. Amerikan Başkanı kürsüye çıkar ve işgalcilerin Nazi olduklarını, onları durdurmak için bir planları olduğunu anons eder. Bu sırada bir uzay gemisinin görüntüsü toplantı odasındakilere gösterilir. Görüntüde USS George W. Bush adlı bir uzay gemisi vardır. Geminin komutası ise, Star Trek mizansenine  uygun  olarak  dekore edilmiş güvertede, mürettebatıyla birlikte, yine bir Star Trek karakteri gibi giyinmiş olan Wagner’dedir. Diğer ülkelerin de silahlı uzay gemileri filoya katılır ve birlikte Nazi alayını yok ederek aya doğru ilerlerler. Uzaydaki alaya  son  adama dek direnmelerini söyleyen Adler de, tablet bilgisayarıyla birlikte savaş makinesi Götterdämmerung’u aktive etmek üzere aya gider. Dünyalı savaş  filosu, aya geldiğinde, Wagner nükleer füzelerle ayı vurmaya başlar ve ayda yaşayan çoluk çocuk tüm halkı yok eder.

Washington’ı tekrar siyah yapabileceği vaadiyle kendisiyle gelmeye ikna eden Richter ise, Adler’in dünyayı yok etmesini engellemek için aya, Götterdämmerung’a gelir. Burada yürütülen mücadelenin sonunda Nazilerin yenilmesinin ardından, ayda gerçekten de helyum-3 denen enerji hammaddesinin bulunduğunun anlaşılmasıyla birlikte Birleşmiş Milletlerde temsilciler birbirine girer ve film, orasına burasına nükleer füzeler düşen ve yok olan dünya görüntüsüyle sona erer.

Cumhuriyetçiler ve Naziler vs. Liberaller

Film Nazi temasını bilim kurgu ve komedi kodlarıyla ele alarak, Amerikan siyasetinin, yayılmacılığını, insan yaşamını hiçe saymasını vb. yönlerini karşısına alıyor demiştik. Filmde resmedilen Amerikan Başkanı, mevcut Alaska valisi ve 2008 genel seçimlerinde cumhuriyetçi Mccain’in başkan yardımcısı olarak seçimlere giren Sarah Palin’dir. Palin, üyesi olduğu Alaska Petrol ve Doğal Gaz Muhafaza Komisyonu ve Ateşli Silahlar Derneği’yle nam salmış, muhafazakar bir politikacı. Palin’in filmdeki temsili, başından beri halk düşmanı bir karakter  olarak resmediliyor. Bir siyasetçi olarak Palin’in kendi halkı için  düşündüğü  hiçbir şey yokken, kafasında yalnızca tekrar seçilmek var. Bu amaç uğruna siyah bir modeli adeta uzay maymunu haline getiren Palin, tam anlamıyla bir Bush karikatürü gibi. ‘‘Eğer 2018’de Naziler tekrar dünyaya gelse ve ABD’nin cumhuriyetçi bir başkanı olsa, kesinlikle seçim kampanyası için onları kullanır çünkü tekrar seçilmek için bir mucizeye ihtiyacı vardır.’’ Filmde aşağı yukarı söylenmek istenen budur. Gerçekten de, Palin’in kampanya sloganları ve yaptığı konuşma Richter’in nazi propagandasında kullandığı sözler ve argümanlardan oluşuyor. Bununla, cumhuriyetçi parti, nasyonal sosyalist partiyle  özdeşleştirilmiş oluyor. Nazilerin dünyayı istilaya  dönük  saldırılarını öğrendiğinde Başkan, bunu başardığı için Wagner’i tebrik ediyor ve ‘‘neredeyse Avustralya’yı falan bombalamak zorunda kalacağımı sandır’’ diyor. Aya yapılan saldırı sırasında Wagner’in nükleer füzeleri kullanma yönündeki emrine  karşı şoke olan ve itiraz eden mürettebata karşı Wagner ‘‘Amerika Birleşik Devletler’i teröristlerle asla pazarlık etmez’’ diyor ve saldırı emrini yineliyor.

Filmde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda geçen sahneler de dünya siyasetine yapılan göndermeler olarak okunmalı. Burada kürsüde sürekli ABD temsilcisi ya da başkanını görüyoruz. Diğer üyelerse ABD karşısında ikincil bir konumda kalıyorlar ve ABD’nin yarattığı gündemler konusunda  tavır  almakla  yetiniyor, fikir belirtiyor, sonunda da, yine ABD eliyle dünyanın sürüklendiği felaket karşısında çözüm üretmeye çabalıyorlar. Bu sahnelerde, ABD’nin uluslararası ilişkilerdeki lider pozisyonu, BM üyelerinin laf sokmaları ve ABD temsilcisinin ve başkanının kürsüden yaptığı komik çıkışlarla yeriliyor.

Burada bir parantez açıp, daha önceki yazılarımda aktardığım bir tezi yinelemekte fayda var. Bilimkurgu türü, bugüne dönük müdahalelerde  bulunmak için, geleceğe dönük göndermelerde bulunularak kullanılıyor. Bu filmde, geleceğe dönük göndermeleri, 2018 yılında Nazilerin yıllardır  saklandıkları aydan, geri gelmeleri ve ABD yönetimindeki cumhuriyetçilerin onlarla işbirliği yaparak hem ayın hem de dünyanın yok olmalarına neden olmaları şeklinde özetlersek, bugünde dönük müdahalenin öyle ya da böyle cumhuriyetçilerle ilgili olması kaçınılmaz. Filmde, Amerikan siyasetinin kirli yönleri, cumhuriyetçilerin karikatürize edilmesi üzerinden ve onlarla özdeşleştirilerek ele alındığı için, film bir Bush parodisi olmanın ötesine pek geçemiyor ve sonuç itibarıyla cumhuriyetçiliğin alternatifi  olan  liberalleri aklıyor.

Cumhuriyetçilerle, Liberaller arasında ciddi farklar bulunsa da, son tahlilde Amerikan siyaseti, verili toplumsal/sınıfsal kompozisyonun, tekellerin ihtiyaç duyduğu uluslararası dengelerin ve ABD’nin dünyadaki konumunun gerektirdiği ihtiyaçlar  tarafından  belirlenmektedir.  Tüm  bunlar,  Amerikan  siyasetine belli kalıcı normlar ve kalıplar getirmiştir. ABD kapitalist bir ülke olmaya devam ettiği sürece, saydığımız nedenlerden dolayı, uluslararası sermayenin jandarması olmaya, bir emperyalist ülke olmaya devam etmek zorundadır. Kaldı ki bugün Ortadoğu’da tırmanmakta olan savaş çığırtkanlığı başta olmak üzere, filmde eleştirilen pek çok Amerikan politikası, Obama iktidarı tarafından yürütülmekte. Bu nedenle, kanlı emperyalist politikaların sorumluluğunu tek başına cumhuriyetçilere yüklemek haksızlık olur, rol çalmak  olur.

Büyük Diktatör’den Çöküş’e, Nazilerden Sarah Palin’e pek çok parodinin iç içe geçtiği film, sinema tarihine dönük sağlam referanslara sahip olsa da, ve birbirinden uzak iki türe ait kodları kullanırken post-modern bir bulamaca dönmese de, çubuğu cumhuriyetçilere doğru büktüğü için, bütünlüklü bir Amerikan siyaseti eleştirisinden çok uzak kalıyor. Yine de özgün bir deneme olarak incelenmeye ve üzerine kafa yormaya değer denilebilir.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergimart2013

Bunu paylaş: