Kelepçelenmiş Derinlikler – Erdem Danyer

Kelepçelenmiş Derinlikler* 

Veteriner fakültesini bitirmeme çok kısa bir süre kala iki yunusun tutsak oldukları, bir havuzdan kurtarılmaya çalışıldığını ve ancak Türk veteriner hekimle sağlık kontrolü yaptıracaklarını söyleyen bir haber aldım. Öğrencilik yıllarımın başından beri deniz memelileriyle çalışmış ve ilk hekimliğimi de yunuslarla yapabilme fırsatını yakalamıştım. Mutluydum.

Yunuslar, basında geniş yer tutan Tom ve Mişa’ydı. İki erişkin erkek yunus  olan Tom ve Mişa 2007 yılında o zamanki adı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, şu anki adı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olan kurumun izinliyle yakalanmış otuza yakın yunustan ikisiydi. Yunusların iyilik melekleri (Dolphin Angels) olan grubun ricasını kırmayarak 22.07.2010 tarihinde Işıl Aytemiz ile birlikte Fethiye’ye doğru yola çıktık.

Fethiye’ye vardıktan sonra ilk toplantıyı Nichola Chapman ve Doğan Eraslan’ın işlettikleri restoranın bahçesinde yaptık. Dawne Büyükkoca ve  Cath İnanır’da bizimleydi. Kısaca yunusların durumlarından, yapılanlardan ve sonraki günün planlarından bahsettik. Küçük bir grup için kocaman işler yapmışlardı. Bir sürü insanı yunus parkının önüne yığmış, çalışmalara destek vermek için organizasyonlar yapmış, tur şirketlerinin yunus parkı  programlarını satmamasına ikna etmişlerdi. Bu işe gönül koydukları ve yunusları çok sevdikleri ortadaydı.

Sabah erkenden ilk beslemeyi görmek ve sıcağa kalmadan incelemeleri yapmak için havuzun kapısındaydık. Dışarısı mavi brandayla kapatılmış, duvarlarda Tom ve Mişa’nın fotoğrafı vardı. Düşük prodüksiyonlu bir film izleyeceğimizi daha o an anlamıştım. Araba yoluna iki cephesi olan havuzun etrafında geceleri yüksek sesli müzik çalan barlar vardı. Kapıyı açıp içeri girdiğimizde sağımızda tuvalet, solda büro, önümüzde havuz vardı. Büronun yanında derin dondurucu ve bir mutfak tezgâhı sabitlenmişti. Kenardaki çimento torbalarıyla gelişmekte olan bir tesiste olduğumuzu hemen anladık. İçinde tedavi yapılan ve canlı barındıran yerlerin gelişme durumunda olması kabul edilemez. Tüm şartların yeterli şekilde hazırlanması, sonrasında faaliyete geçmesi doğrusudur. Hareket halinde dört tekerlikli olması gereken arabayı üç tekerlekle başlatıp dördüncüyü sonra takmaya kalkarsanız araba yoldan çıkabilir. İçeriye doğru ilerledikçe  bir elektirik motoru sesi duymaya başladık. Kafamı biraz kaldırıp tentenin ardına baktığımda yunus nefeslerinin kestiği sesin havuzda suyu çeviren pompa olduğunu anladım. Tiz, metalik ve sürekli bir sesti duyduğumuz. Kafayı kaldırıp yukarı baktığımızda havuzun tepesinde mavi bir branda geriliydi, tıpkı tesisi çevreleyen duvarlar gibi. Tesisin sorumlusu da geldikten sonra yunusları muayeneye başladık.

Vahşi hayvan pratiğinde gözlem çok önemlidir. İnsanlara normalde alışık olmadıkları için insan gördüklerinde normal dışı davranıp, aşırı reaksiyonlar verebilir, heyecanlanabilirler. Bunun için bir kenara çekilip bize alışmalarını bekledik. Normalde günlük kat ettikleri yol 70 km civarı iken bir anda 15m’lik havuzlara     kapanan     yunuslar     tabii     ki     nereye     hareket    edeceklerini şaşırmaktadırlar. Git gel aynı duvarlara bakmaktan hapiste gibi hissetliklerini biraz empati kurduğumuzda anlayabiliriz. İki yüz metre derinliklere dal, hayatının %90’ını suyun altında geçir, sadece nefes için suyun üstüne çık, kilometrelerce yüz. Derken, bir gece balıkçı ağına takıl en iyisinden on metre derinlikli havuza koyul, yemek dışarıdan geldiği için kafan dışarıda kalsın, yirmi metrede volta atmaya başla.

Gözlem sonuçlarımız: yunusların suda diklemesine durduğu, sürekli yeni yüzme öğrenen çocuklar gibi batıp çıktığı, yüzmeye çalıştıklarında ise Tom’un bir gözü dışarıda kalacak şekilde hareket etmeseydi. Tutsak yunusların yan yüzmesinin birkaç nedeni vardı: Her hangi bir organında kanama, apse, hava birikmesi olabilir. Bir kanama ya da apse varsa akciğerlerde biriken kan/apse ağırlık yapacağından o tarafa doğru yatması beklenir. Feribotta kamyonların hep aynı tarafta durduğunu düşünün. Bir nedende en nazik organlarımızdan olan gözün rahatsız olmasıdır. Eğer suya soktuğunuzda gözünüz yanıyorsa suya sokmak istemesiniz. İlk izlenimlerimizden sonra yunusların antrönürü ile yunusların yemlenmesine geçtik. Yunuslara birkaç sardalya verdikten sonra kondisyonlarını göstermek için küçük bir gösteri yaptırdı. Baya güzel zıplayıp hopladılar çünkü sonunda yemek vardı. Hareket bitince tekrar ödül olarak balıklarını aldılar.

Arama kurtarma köpeği de insanların emirleriyle hareket eder yunuslar da. Arada ne fark var ki? Hemen anlatayım: Arama kurtarma köpeğinin eğitiminde daha önceden hazırlanmış enkaza sokulur. Enkazda elinde köpeğin sevdiği topla bekleyen bir temsili kazazede vardır. Köpeğin bakıcısı komutu verir, köpek yıkıntıya girer, kazazedeyi bulur. Kazazede oyuncağını köpeğe verir ve köpek oynamaya başlar. Ödülü “oyundur”. Yunuslarda ise durum biraz farklıdır. Yunuslar insanları eğlendirmek için oynar ve sonrasında antrenörlerinin önüne geldiğinde ağızlarını açıp yemek beklerler. Oynamazlarsa aç kalırlar. Ödül “yemektir”.

Oyun ve beslenme faslından sonra sıra örnek almadaydı. Yunus sahipleri yunusları dışarı çıkartıp tam bir muayene yapmamamızı istemedi bizde saygı duyduk ve alabildiğimiz örnekleri aldıktan sonra sudan muayene yapmak için örnekler aldık. Su mavi renkte ancak solgundu. Suyun üstünde ölmüş arılar, yaprak parçaları vardı. Yurt dışındaki yunus havuzlarının yapılışına dair yönetmelikler yunus havuzlarının etrafında ağaç olmamasını ve etrafının kapalı olmasını bildirir çünkü bu yaprakları yunuslar yiyip zehirlenebileceği gibi havuzun filtre kısmını da tıkayabilir. Bunu havuz sahipleri de pek istemez çünkü balık yağı zaman içinde filtreleri yeterince tıkamaktadır. Yaptığımız testlerden sonra bu maviliğin havuzun mavi badanalı duvarları ve mavi brandasından kaynaklığını anlayacaktık. Dip temizleme fırçası ile dipten su örneği almaktı amacımız daldırdık ve ne görelim dışkı dolu bir fırça çıkarttık. Biraz çevreyi kesmek kullandıkları ilaçları görmek istedik. İlaç dolabında  vitamin katkılarından ağrı kesicilere kadar geniş bir yelpaze vardı. İki tane ilaç ise yunus gösteri merkezlerinin olmazsa olmazıydı. Mide koruyucu ve diazem. Mide koruyucu ülserli midelerde insanlarında kullandığı bir ilaçtır. Veteriner hekimlikte at pratiğinde sıkılıkla başvurulur. İlk neden atların midesi çok hassastır ikincisi ise yarış çok streslidir. Stres mide asidini artırır ve mide duvarı zedelenir bu da yara açılmasına sebep olur. Yunuslarda da durum farklı değildir. Ait olmadıkları bir ortamda, sosyal ilişkiden yoksun, av avcı ilişkisi bitmiş, doğalarına göre daracık bir yerde ve yaradılış sebepleri olmayan bir işi yapmak zorundayken streste olmamak mümkün müdür? Stres, asosyallik, baskı tüm canlıları agresifleştirmektedir. Agresifleşmeyi çözmenin kolay bir yolu küçücük bir hapı yediği balığın solungacına iliştirmektir. Diazem! Beşeri ve veteriner hekimlikte genel anestezi verilmeden önce kullanılan bu ilaç canlıyı yatıştırır ve dinginleştirir. Sinir krizlerinde de kullanılır. Üreme isteği, herhangi bir şeye sinirleme sonucu agresifleştiren hayvanı sakinleştirmek gerekir çünkü randevusu alınmış müşteriler vardır, o gün boş bile olsa yunus kendine zarar verebilir. Yarası olan bir yunusla insanlar yüzmek istemeyebilir. Yeterli örneğimizi aldıktan sonra biraz sohbetten sonra havuzdan ayrıldık.

Havuzdan aldığımız örneklerin değerlendirilmesinde suyun toplam koliform açısından insan yüzme havuzu şartlarına uymadığını ve havuzun suyundan yapılan parazit muayenesinde insana bulaşabilen parazit yumurtalarına rastladık. Meğersem mavi tente tepede boşuna durmuyordu. Pazarda domatesçilerin domatesleri güzel göstermek için kırmızı şemsiye kullanmaları gibi mavi tente kullanılmıştı. Durum pek iç açıcı değildi. Yunusları bir kenara koyalım bu suda küçücük çocuklar yüzmekteydi. Yunusların sağlık durumlarını daha çok merak etmeye başlamış ve Tom’un yan yatış sebebini öğrenmek istiyorduk.

İkinci ziyaretimizi 7-8 ağustos 2010 tarihinde yaptık. Bu ziyaretimizde Born Free Vakfı’nın hekimi John A. Knight’ta bizimleydi. Birkaç gün önce yağan yağmurdan dolayı havuzun kenarındaki kilit taşlar çökmüştü. Başka ülkelerdeki yunus parkı yönetmeliklerinde havuzların çift kat duvarlı olması deprem, sel  gibi felaketleri azami suretle dayanıklı yapılması istenirken, bu havuzda biraz fazla yağmur zemini çökertmişti. Tom’u yakalayıp karada detaylı muayeneye edebildik. Öncelikle yan yatmasının sebebinin dışarıda tutuğu gözünün sudaki kimyasallardan rahatsız olduğuydu. Korneasının üstünde doku erezyonu başlamıştı. Suya girdiği zaman gözü yandığından dışarıda tutuyordu. Kan sonuçlarına baktığımızda streste olduğu ve enfeksiyon olduğunu tespit ettik. En acısı ise susuz kalmıştı. Yunuslar tatlı su ihtiyacını yedikleri balıklardan karşılarlar. Az balık yediklerinde sadece aç kalmaz, susuz da kalırlar. Yunus parklarında bunu engellemek için suyu verdikleri balığın içine enjekte ederler ya da geleneksel yöntem olarak balıkları su dolu kovada bekletirler. Balıkların içine su girer ancak bu seferde balığın içindeki vitamin ve mineraller suda çözünür gider.

Yukarıda otistik çocukları tedavi etmek amacıyla yakalanan iki yunsun  hayatının üç ayını anlattım. Yunuslar rehabilite edilmek üzere Marmaris’te deniz havuzuna aktarıldılar. Hala daha rehabilitasyonları sürmekte.

Bu tür yerler beşeri ve veteriner hekimliğin birleştiği ve iki canlının da iyi durumda olmasının gerektiği yerlerdir. Hem birbirine hastalık bulaştırabilirler hem de ruhsal durumları iyi olmaz ise fiziksel yaralanmalar olabilir.

Yunus gösteri merkezlerinin eğlenceli şov dünyasının yanında bir de bu yanı olduğunu unutmamalıyız. Yapılan çalışmalarda hasta çocukların tedavisinde tam olarak yunusun işe yarayıp yaramadığı hala tartışılmaktadır. Suda yüzmek, farklı çevre, ilginin artması, iklim farklılığı, çocuğun yaşının ilerlemesi gibi birçok değişenle beraber yunuslar kullanılmaktadır. Yunusların bu kadar etki arasındaki tam katkısı hala bilinememektedir. Bu bilinmezlik için de aslında vahşi hayvan olan yunusun yanına fiziksel engelli bir çocuğu bırakmak ne kadar doğru? Düşünmek gerekir. Eğlenmek için yunus parklarına giden insanlara bulaşabilecek bunca hastalık ve strese sokup eziyet ettiğiniz bir canlı varken on dakikalık eğlenceniz için yıllarca bir canlıyı hapsetmek hak mıdır diye sormadan edemiyorum.

Hata yapılarak ülkemizde on bir adet yunus gösteri merkezi kurulmuştur. İçindeki canlılar vahşiliğini, avlanmasını unutmuş birer oyuncak halinde. Bari bundan sonrası için bir şeyler yapalım. Havuzlardaki yunusların soy kütüklerini çıkartalım. Yerine yenilerini getirmeyelim. Şu anki şartlarını iyileştirmek için konuya müdahil herkesi toplayıp standartlar belirleyelim. Ticari olarak değerleri sona erdiğinde bu yunuslara ne olacağını planını da yapalım. Şu anda yunus sahipleri için yunuslar para ediyor çünkü devletin verdiği kiralama ve satış hakkı var elerinde. Peki, gösteri yapamayacak kadar yaşlanınca ne olacak? Öylece denize, ölüme mi bırakacağız? Emeklilikleri için bir koy kapatsak ve burada vahşi doğaya alıştırsak. Tesisi, veteriner hekimi, bakıcısı olan bilir kişilerden oluşan bir ekiple rehabilitasyon gerçekleştirsek. Yavrularından, annelerinden, babalarından kopardığımız yunuslara vefa borcumuzu bir nebze ödeyebilir miyiz?

Tüm yunuslar özgür doğup vahşi ölmeyi hak ediyorlar.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergisubat2012

Bunu paylaş: