Aydınlanma – İbrahim Kılıç

Aydınlanma* 

Barışmasını bilmeyen hiç kavga etmesin. Aydınlanmayı bilmeyen hiç karanlıkta cehaletle kavga etmesin. Ama kavgayı başkalarına mı bırakmak gerekir?

Karanlık; soğuktur, ürkütücüdür, korkutucudur, ölüm kokar, donuktur, riya, esaret, yalan, cehalet, sahipsizlik, kokudaki kokusuzluk, bilimsizlik, ışıksızlık, olumsuzluk, çapsızlık, sessizlik, şekilsizlik gibi ilk anda akla gelen kavramlar karanlığı tamamen açıklamaya yetemiyor. Karanlıklardan çıkmaya aydınlığa ulaşmaya dönük bir çaba söz konusudur. Aydınlık karanlığı örttüğünde örtünün altındaki yaşanmışlık örtü dışında bir başka yaşanmışlığa geçmiş oluyor. Önce düşünce vardı, sonra eylem koştu, hedef yerinde duruyordu. Güneş battığında karanlıkta küçük yıldızlar göz kırpar büyük yıldızlara yer gösterirken. Karanlıkta yer bulmak zor olduğundan teşrifatçılar el fenerlerinin ayarlarını yapıp ışığı topluyorlardı. Karanlıkta yürüyen karıncanın ayak seslerini duyan bir hassasiyet, örümcek ağına takılan bir DNAyı gören göz, kendine dokunduğunda tenindeki kuruluğu, gözündeki yaşları, çiçek tomurcuğundan çıkarken ortaya çıkardığı ses ve renk, bu ve bunun gibi şeyler karanlığı dışsal etkilerden arındırarak, içsel gerekçelerindeki yine de var olan kendi dinamizmini bir parça açıklar. Karanlık insanın içini karartır sesi ise soğuktur. Karanlığın ellerinde mahkum kalmak yobaz, köhne, cahil anlayışların yer bulması her ne kadar bizim suçumuz  değildir desek bile yine bizi ilgilendirdiğinden yarınki karanlıklardaki nedenlerden biri olmuyor muyuz? Karanlık özür dilemeye hazır mısın? Verdiğin harabiyet, yıkıntı, mutsuzluk, olumsuzluk sana ne kazandırıyor? Sensizken de mutlu olabiliyorlar. Sensiz de tanımlanabiliyor bir çok şey. Bu nedenler seline dahil olmamak için; karanlıktan kurtulan aydınlanan ışığı ellerinde tutup her yöne veren döndüren ışığın aydınlatıcı özelliğinde kalıp sürekli göz kamaştıran, bakılan yerde bir şeylerin seçilemeyeceği nitelik kazanması ışığın fayda yerine zarar getireceği, kontrolsüzlüğün kimseye fayda sağlamayacağı açıktır.

Aydınlık, seçilebilirlik, seçkinlik, gözün gönül gözünün görmesi, karanlıktaki ışık, yolun yürünebilir olması, yolun niteliği, eğitimin insana yüklediği sorumluluk, bilgelik, bilinç, dokunmak, görmek, iyilik, güzellik, koşmak, durmak, bulunmak, bulmak, bakmak, anlamak, algılamak ve bunlarda olmak, soruların  cevaplarını  bulmak  ve  bu  cevapları  buldukça  da  tekrar karanlığa dönmek, orada tekrar aramak ve tekrar bulmak bir şeyleri gerekli olsa da gerekli olmasa da. Alında akan terin kuru bir ısıya yer bulmadan boncuk boncuk şekil alması. Emeği aydınlatan yüreğin evreni kaplaması evren durdukça durmayan  bu aydınlık tüm varlıklar üzerinde üretken niteliğini de bürünerek yarınlardaki bilenlerin üzerinde olacaktır.

Evrendeki bilgi sarhoşluğu, bilgisizlik gündeme geldiğinde bilgi kendim içtiğinden ona da belli estetikte sunarak onu da sarhoş edecektir. Cehalet yeri bilgiye bıraktıkça çirkinlik yerini güzelliğe bıraktıkça düzenin amaçları araçlarına uyumlu olmaya başlayıp idealler dünyasına doğru gittikçe mükemmeliyet ağırlık kazanacaktır. Hatasızlık eksiksizlik istense de gerçekçilik zemini bulamadığından limitsel düzeydeki değerleri olabildiğince yaşamak daha tutarlı. Yaklaşık kelimesi bunu betimleyen en güzel ve en sade kelimelerden biri olsa da o bile yetersiz kalabilir.

Karanlıkta çalan gitarın sesi bir insanın kulağına nasıl gelir? Her karanlık loşluk olumsuz mu? Birçok karanlık olumlu olabilir mi? Sıra dışı karanlığın sessizliğindeki sesi insan kendi kulaklarında nasıl hissedecek? Karanlıkta el yordamıyla piyano çalınır mı? Karanlıkta tarihsel kritik yapılamaz, tarihin karanlık sayfalarında aydınlatıcı ışıkları serpiştirirken sırlar kendini keşfetmeyi bekliyor, kâşifler kollarını sıvazlayıp bir an önce işe başlayabilmenin heyecanı içindeler. Sırtlarını gerçeklere dönmeksizin gerçeklerin içinde yol alırlar. Suyun üstünde yürürken çıkan sesler, suyun üzerindeki izler karanlıkta hissedilmezler ve kalıcı da olmazlar. Ancak bu da su üzerinde yürünmediği anlamının taşımaz. Suyun üzerinde yürünmüştür izleri kalmasa bile, suyun üzerinde yürünmüştür sesi duyulmasa bile!

Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından zevk alır. Güzellik yaşamın her aşamasında aranması ve bulunması gerekli hedeflerden biridir. Her şeyde bir güzellik, her güzellikte bir anlam bulmak mümkün. Yine bunu karanlıkta değil ancak ve ancak aydınlıkta bulmak mümkün olacaktır. Estetiğin tüm değerlerini aydınlanmış beyinlerde, aydınlanmış gözlerde, aydınlanmış düşüncelerde, aydınlanmış duruşlarda, aydınlanmış emek ve üretimlerde, aydınlanmış başkaldırılarda, aydınlanmış sanatta, aydınlanmış değerlerde, aydınlanmış estetikte bulmak olanaklıdır.

Aydınlanma, aydınlatma, aydınlanan, aydınlatan etken ve edilgen konum. Hangi durum olursa olsun, istenen hangi şartta gerçekleşirse gerçekleşsin, istenen hep o, hep ışık, hep aydınlık. Cesaretin varolduğu, başkaldırının varolduğu, isyan eden yüreğin dile gelmesi, eğitilmiş olgunluğun yön bulduğu, aydınlık yolunda iken ayaklarını yere vurduğunda çıkan sesin bile bir ahenginin olduğunu bilmek bize coşku veriyor. O yolun kenarındaki gelincikler kendi hallerinden memnun ve gelip geçenlere yolun güzelliğine verdikleri katkıların bilincinde olup bu güzelliğin sonsuza kadar sürmesini, kırmızı olan renklerinin aydınlık yolunu ayrıca neşelendirmesini istemektedirler.

Bilgiyi aydınlatmak gerekir. Bilgi ham karanlık ise insanlığa fayda yerine zarar getirecektir. Potansiyel bilgiyi hareketli hale dönüştürüp oluşacak yapıyı faydalı bir şekilde en hızlı ve en yaygın düzeyde insanlığın hizmetine vermek yine bilginin tarihsel görevidir.

Peki, potansiyel bilgiyi kinetik hale dönüştürmek zorunlu mu? Potansiyel faydalı bilgi harekete geçmeden fayda unsurunu üzerinde taşımaz mı? Mutlaka taşır, buradaki amaç zamanı en uygun şekilde kullanmak olduğu için hareket yine de zorunlu şart haline dönüşüyor. Aydınlanmanın kendisi dönüşerek farklılaşarak değişiyor. Fayda unsurunu başkaları zorlamasa da kendisinin doğal görevi  olarak görüp yerine getiriyor. Aydınlanma sürekli kendini yenileyip, değiştirip, cilalanıp, makyajını tazeleyip, sunuşunu canlı ve istekli yapıp, kabul göreceği ortamlarda yerini sağlama almaktadır. Özgür düşüncenin aydınlanmanın motoru olduğu şartta; güzel bir gülüşün hiç eksik bırakılmadığı derin düşüncelerin üstünde her zaman üst yorum gücü ile kendisini ve kendisi dışındaki her şeye bakan gözün göreceklerinden yine de yorum sorumlu olacaktır. Cehaletle kavgada en önemli araçlardan biri aydınlanma.

Geçmişi aydınlatanlar geçmişteki sorumluluklarının bilincindeydiler. Şimdiyi aydınlatanlar günümüzün olaylarını ve değerlerini yorumluyor ve çağdaş olmanın zorunluluğunu ifade ediyorlar. Geleceği aydınlatanlar şimdiye kadar yapılanların yeterli olmadığı şimdiye kadar olan aydınlanmanın olması gereken aydınlanmanın yanında çok az olduğunu düşünenlerdir ve bunu her şartta bıkmadan usanmadan yerine biz getirebiliriz diyenlerdir. Aydındaki ertenlik, özlem, sevgi, emek; bedel ne olursa olsun geri dönülmeyecek, bu yolda mücadele etmenin zorunluluğu bu yola çıkan herkesin bilincinde olacaktır. Bu boşluk kabul etmeyen özenin eksildiği yerde karanlığın ortaya çıkacağını bildikleri için aydınlık yoluna girenler her zaman tetikte bekleyip dolu dolu kendilerini inançlarını tazeleyerek karanlıkla kavgalarını daha çok yapmak zorundadırlar.

Aslında baktığımızda, gördüğümüzde bir başka şeylerin farkına varabiliyoruz. Bir başka bakışta karanlık ile aydınlık arasında fark da kalmayabilir. Her ikisinin de sonuçlarına yöntemlerine bakarak değerlendirebiliriz. Işıl ışıl parlayan yıldızlar ancak karanlıkta kendilerini belli edebilirler. Mağara diplerinde yaşayanlar ancak aydınlıkta kendilerinin karanlıkta olduğunu bilirler. Demek ki her şartta cıvıl neşeyle uçuşan kelebeklerin kanat çırpışındaki heyecan, ışığa yönelme ihtiyacı kendinde bunu istemesinden kaynaklanan güçten almaktadır. Söylediği şarkıya, çizdiği resme, yaptığı kahramanlık heykeline kendisi inandığı için ya önder olup kendisi yolu gösterecektir ya da kendi gibi düşünenlerle aynı yolda yürüyecektir veya bir başka birinin önceden çizdiği aydınlık yolda kendisi tek başına yürüyecektir. Ona aydın dediklerinde; bu yolda birçokların olması gerektiğini sabırla anlatmaya eyleminde estetikle sunmaya kabul etmeye açmasını karşı tarafa ifade edecektir. Aydın olmanın yüksek maliyetinde o yola girenler inanılmaz özgüvenleri ile başkalarıyla birlikte veya yalnız dönüşü olmayan bu yolda kendilerini feda etmeye her an hazırdırlar.

Düşünen insanların kendi tercihlerinde aydınlanmanın zorlayıcı motor görevi kendilerini sorumlu görmeleri için yeterlidir.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergimayis2012

Bunu paylaş: