Balinalar ve Müzik – Özgür Keşaplı Didrickson

Balinalar ve Müzik*

Küçükken, kulağıma deniz kabuğu dayadığımda duyduğum gizemli sesin, denizin sesi olduğuna inanırdım. Denizlerin kirlendiği, balıkların tükendiği haberleriyle kasvete boğulmadığımız zamanlarda deniz kabuğu, doğayla bizi düş gücü ve coşkuyla birleştirirdi. Şimdilerde çocuklar büyürken yalnızca düş gücünü değil coşkuyu da kaybediyor. Parçası olduğumuz doğayı sadece bilim insanları sahiplendikçe kaygı, coşkunun yerini alıyor. Müzik, bilime göre daha geniş kitlelere ve daha etkili dokunabildiğine göre, müzisyenler bizleri doğayla yeniden coşkuyla buluşturacak deniz kabukları olabilirler mi?

Benim deniz kabuklarım doğanın tüm sesleri yanında okyanus müzisyenlerine, balinalara da kulak veren Pearl Jam, Björk ve Kate Bush.

Okyanusla aralarındaki güçlü bağ hem müziklerinde hem de eylemlerinde hissedilen Pearl Jam, 1999’da, o dönemki davulcuları Jack Irons’ın mavi balinanın kalbinin Volkswagen kadar büyük olduğunu duymasından ilhamla “Whale Song” isimli bir şarkı yapmıştı. Balina seslerinin de yer aldığı bu ilginç şarkı birçok müzisyeni bir araya getiren “Music for Our Mother Ocean” projesi kapsamında çıkmıştı.

Önümüzdeki aylarda Biophilia projesiyle doğa ile müzik arasında yeni bir köprü kurmaya hazırlanan Björk ise geçtiğimiz yıl, Dirty Projectors ile birlikte Mount Wittenberg Orca isimli bir albüm çıkardı. Grup üyelerinden birinin balinalarla karşılaşma anını hem onun, hem orka balina ailesinin gözünden anlatan albümde Björk anne balina olarak şarkı söylüyordu!

Son albümü Aerial’a karatavuk sesini çok etkileyici biçimde yerleştiren Kate Bush’un balinaları albümüne konuk etmesiyse, kamuoyunun balinaları tanımaya başladığı ve şarkılarıyla ilk tanıştığı dönemlere denk geliyor.

Yunus ve balinalar bizlerden farklı olarak işitme duyularına dayalı bir yaşam sürüyorlar. Güneş ışığının yok denecek kadar az olduğu derinliklerde, karanlık ve bulanık sularda ses, yaşamsal önemde onlar için. Hem avlanmak ve tehlikelerden korunmak, hem de iletişim kurmak için. 1960’lı yılların sonunda biyolog Roger Payne ve şair Scott McVay kambur balinaların şarkı söylediklerini keşfettiler ve çalışmaları sırasında elde ettikleri kayıtları National Geographic dergisinin eki olarak Kambur Balinanın Şarkıları adıyla yayımladılar (10 milyon üzerinde kopya ile bu kayıt hâlen kayıt dünyasının tek seferde en fazla kopyası basılan kaydı!). Bu keşif ve sonrasındaki araştırmalara göre kambur balinalar hayvanlar dünyasının en uzun ve en karmaşık şarkısını söylüyordu! Büyük ilgi gören, hattâ dünyayı temsil etmek üzere aya dahi gönderilen bu albüm, kamuoyunun balinalara olan bakışını da etkiledi. Yerliler ve denizciler balinalar hakkında çok önceleri bazı bilgilere sahip olsa da,  kamuoyunun balinalarla tanışması ancak bu dönemki bilimsel çalışmalar sayesinde oldu.  Katil Balina olarak bilinen orkalar da dâhil, balinaların insana zarar vermedikleri, oldukça zekî oldukları birtakım çalışmalarla ortaya çıkmaya ve kabul görmeye başladı. Kısa süre öncesine kadar nerdeyse nesillerini tüketecek bir ticarî avla karşı karşıya kalan balinalar şimdi yavaş yavaş doğa koruma hareketinin simgelerinden biri hâline geliyordu.

Kambur Balinanın Şarkıları albümüne ve balinaların ses dünyasıyla ilgili araştırmalara müzisyenler de doğallıkla büyük ilgi gösterdi. Hattâ Rolling Stone dergisi balina şarkılarından oluşan bu albüm için “Bu iyi bir albüm ancak umarız kafa bulucu değildir!” diyordu. O yıllardan günümüze, poptan rock’a, klasikten caza kadar pek çok farklı müzik türünde çalışmalar yapan birçok müzisyen, şarkı sözlerinde ya da bestelerinde balinalara yer verdi. Pete Seeger, Judy Collins, John Cage, Paul Winter, PJ Harvey, Alice in Chains, Tom Waits bu müzisyenlerin yalnızca bir kısmı. Kate Bush’un 1978 tarihli ilk albümü The Kick Inside ise içinden balina geçen albümlerin en etkileyici örneklerinden biri.

Bu konuda en ilginç çabayı balinalarla müzik aracılığıyla iletişim kurmaya, dahası düet yapmaya çalışan müzisyenlerin verdiğini söylemek ise herhalde abartılı olmaz. Kimi zaman tek başına, kimi zaman bir orkestrayla, kimi zaman bir teknenin üzerinde, kimi zaman deniz kenarında balinalar için çalan müzisyenlerin günümüzdeki temsilcileri arasında öne çıkanlardan birisi David Rothenberg. Balina müziğinin hikâyesini bilim ve sanat arasında köprü kurarak anlattığı Thousand Mile Song isimli kitabında ayrıca, sularımızda da görülen tehlike altındaki kaşalottan (nam-ı diğer Moby Dick), denizcilerin yıllar önce ses repertuvarları nedeniyle “ deniz kanaryası” olarak adlandırdıkları beyaz balinaya (kutuplara özgü olmasına rağmen ülkemizde de tutsak bulunan) kadar birçok farklı balina türüyle yaptığı düetlerinin yer aldığı bir CD yer alıyor. Bazı parçalarda Türk klarnetinin (sol gamlı klarnet) kullanıldığı albümden bazı düetleri thousandmilesong.com adresinde dinleyebilirsiniz.

Bu örnekler balinalardan esinlenen ve albümlerinde balinalara yer veren müzisyenlerin çalışmalarından yalnızca bir kısmı; şüphesiz bunlara yenileri eklenecek. Birçok müzik festivalinin de temasını oluşturan, şarkılarıyla festival programına dâhil edilen balinalar, bilim ile sanat arasındaki en güçlü köprülerden. Ancak ne yazık ki balinalar ve evleri olan denizler günümüzde büyük tehditlerle karşı karşıya.

Tüm okyanus ve denizler, içindeki canlılarla birlikte, madde kirliliği, ses kirliliği, yaşam alanı kaybı, deniz trafiği, iklim değişikliği, aşırı ve yasadışı balıkçılık gibi tehditlerle karşı karşıyalar. Bizim denizlerimiz yapıları nedeniyle daha da zor durumda. Akdeniz ve Karadeniz’in sularının yenilenmesi sınırlı denizler olması, iklim değişikliğinin deniz sıcaklığını, tuzluluğunu ve kimyasalların ve besinlerin hassas dengesini değiştirerek yarattığı tehdidin de sularımızda daha ciddî boyutlara ulaşabileceğine işaret ediyor. Denizlerimiz hakkında bilgilenmek, koruma çalışmalarına aktif olarak yardım etmek isterseniz Greenpeace Akdeniz Ofisi (greenpeace.org/turkey/) ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (tudav.org) ile iletişime geçebilir ve bağışta bulanabilirsiniz.

Yunus ve balinalar ile ilgili dünya genelinde bilgilenmek ve bağışta bulunmak içinse ülkemizdeki çalışmalara da uzun süredir destek veren dünyanın bu konuda saygın kurumlarından Whale and Dolphin Conservation Society en doğru adres (wdcs.org).

Bu tehlikeler karşısında deniz kabuğu müzisyenlerim de harekete geçerek benden yine tam not aldılar. Pearl Jam geçen yıl, ilk albümleri Tende yer alan büyüleyici “Oceans” şarkısıyla aynı ismi taşıyan bir site açtı (pearljam.com/oceans/). Son albümleri  Backspacer’den “Amongst the Waves” şarkısı çok hoş bir video ile sitede yer alırken, şarkının geliri okyanusların korunması için bağışlanıyor.

Björk’ün eşsiz sesinin takipçilerinin yanısıra özellikle acapella müziği sevenlere seslenen Mount Wittenberg Orca albümü gelirleriyse deniz koruma alanlarıyla ilgili çalışmalara bağışlanıyor. İzlanda’nın ticarî balina avına yeniden başlamasıyla dünya gündeminde olduğu sıralarda çıkışıyla da önemli bir uyarıcı rol üstlenen albümü internet üzerinden indirebilirsiniz (mountwittenbergorca.com).

Hayranlık uyandıran birçok ilginç özellikleriyle balinalar, koruma çalışmalarımızı kaygı yerine coşkuyla, müzikle yapmamızı sağlayabilirler. Ülkemizin deniz kabuğu müzisyenleri de destek olursa neden olmasın? Düş gücü ve coşku için Hawaii kambur balinalarını whalesong.net adresinden canlı olarak dinleyebilirsiniz. Kambur balinaların ses dünyasıyla ilgili en kapsamlı bilgiler ve ses örnekleri ise whaletrust.org adresinde müzikseverleri bekliyor.

*Bu yazı Bant Dergisi‘nin Mayıs-Haziran 2011 tarihli 65. sayısında yayınlanmıştır.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergiekim2011

Bunu paylaş: