Şimdi Neredesin Sevgili Dostum? – Melih Öncel

Şimdi Neredesin Sevgili Dostum?* 

Sevgili dostum,

Bir şey oluyor ülkemde farkında mısın? Bir değişim, bir heyecan var havada; bunu hissedebiliyor musun sen de? Yoksa başını kaldıramıyor musun kendi hayatından? Bugüne kadar çoktan kemikleşmiş düşüncelerinden kurtulamıyor musun yoksa? Sana yazıyorum bu yazıyı, aklımdakileri, sana söylemek istediklerimi yazıya döküyorum. Türkiye’de yaşanan, CHP’de yaşanan; acı ve hüzünlü bir olayla başlayan gelişilmeleri; herkesin bildiği, takip ettiği olayları tekrar ele almaktansa bu durumun yansımalarını yazmak istiyorum sana. Diğer bir değişle senin düşüncelerini sana yazmak istiyorum. Ezber düşüncelerden sıyrılmak için yazıyorum. Senin, benim ve diğer herkes adına bu düşünce yapısının geri de bırakılmasını istiyorum. Arzuladığımız, özlem duyduğumuz bir düzen için, bu yapıya ulaşmak için çabalarımızın daha somut olmasını istiyorum artık. Sadece sözde kalmaması için isteklerimizin senin yardımına ihtiyacımız olduğu için yazıyorum bu yazıyı.

Nereden başlayacağımı düşünürken daha önce dile getirdiğin şeyler geliyor aklıma. Bir seçimden sonra nasıl da övünüyordun oy vermedim derken. Sahi neden oy vermemiştin? Seni temsil eden bir parti bulamamıştın öyle değil mi? O zamandan bu zaman bir şey değişti mi bu durumda? Ya da sen her hangi bir  çaba gösterdin mi durumu değiştirmek için? Daha ciddi bir arayış içine girdin mi kendini temsil edecek o partiyi bulmak için? Sanırım bir değişiklik yoktu değil mi? Çünkü bir sonra ki seçim sonrasını da hatırlıyorum. O zaman da boş oy atmakla övünmüştün. Sevmiyordun çünkü siyasetçileri, aynı yüzler içini sıkıyordu. Kemikleşmiş kadro, lider cuntası, koltuk sevdası sözlerini bolca tüketiyordun; ama demokrasi dersi veren sen, sanırım kendi aldığın dersler sırasında arada biraz uyumuş olmalıydın. Zira boş oy kullanmanın, ya da oy vermemenin övünülecek bir şey olduğunu ilk defa senden duyuyordum.

Hatırlıyorum da özellikle içkili masalarda yapılan sohbetler de çok dile getiriyordun politik sıkıntılarını. “Baykal orda olduğu sürece ben oy vermem” diye başlayan konuşmalar, vücutlardaki alkol oranı arttıkça daha sert bir tona

Türkiye’den adam olmaz, kaçmak lazım” sözlerine dönüşüyordu. Ama hani  seni temsil edecek bir grup arıyorduk, hani iyiye gidiş için bir şeyler yapacaktık, hani değiştirecektik her şeyi?! Oysa her zaman söylüyordum “değiştirelim o zaman” diye. Demokrasiden bahseden sense susuyordun o zaman. Demokrasilerde bizim ellimizde ki en büyük güçlerden değil midir oy vermek, değiştirebilmek, itiraz etmek? O zaman neden eleştirel ve kötüleyici ataklarını daha farklı platformlarda dile getirmiyorduk? Bir konuda haklısın tabi ki de; herkes politikacı olamaz, olmasına da gerek yok. Zaten sadece oy vermek de başlı başına bir çözüm değil ki. Önemli olan oylarımızın arkasında durmak,  takip etmek, sesimizi çıkartmak, yanlışlara hayır demek. Gerekirse mektublar yazmak, partilere üye olmak, beğenmediğimiz sistemi, beğenmediğimiz kişileri değiştirmek için çaba göstermek, seni temsil edecek birilerinin bulamamanın ilk sebeplerinden biri seçim barajını değiştirmek için savaşmak… Bizler sadece bir topluluk, bir kalabalık değilsek; kendimizi bir toplum olarak görüyorsak bu sorumlulukları da yerine getirmeliyiz. Evet, kolay olanın ezber sözler söylemek olduğunu biliyorum; ama bugüne kadar içinde bulunduğun bu tutum; sadece eleştirdiğin sistemin daha da büyümesine, eleştirdiğin insanların daha da yayılmasına yol açtığını emin sende görüyorsun.

Ve bak en sonunda gerçekten büyük bir değişim var. Demek ki kimse o koltuklara çakılı değilmiş, demek ki değişebiliyormuş kemikleşmiş durumlar… Sen hissedebiliyor musun bu değişimi? Çoğu insanın yüzünden okunan heyecan, sanki sende bir etki yaratmadı. Peki, sen bu değişimi hissetmiyorsan bu kimin suçu? Yine Deniz Baykal’ın mı? Örümcek ağı dolu kafaların mı? Senin mi? Şimdi hissetmiyorsan değişimi, o ezberci dediğin, tek tip olmakla suçladığın adamlardan ne farkın var? Sevgili ezberci olmayan arkadaşım, insanlara büyük heyecan yaşatan, sanatçısından politikacısına birçok farklı ismi tek bir kurultayla bir araya getiren bu değişimi takip ettin mi? Bu değişimin içinde yer alacak yeni isimlere baktın mı hiç? Yoksa aynı yorumlara devam mı ediyorsun? Aynı tutum içinde misin?

Tabi ki de sana her şeyin bir anda çok daha iyi bir hale geleceğini  söylemiyorum, hatta kesinlikle bir parti propagandası yapmıyorum. Görmeni istediğim tek şey eleştirdiğimiz şeylerin birer parçası olduğumuz. Hükümetleri, yöneticileri, otoriteleri yerden yere vururken, onları seçenlerin bizler   olduğunu hatırlatmak istiyorum sana. Hep eleştirdik bugüne kadar; geçmişimizi, bugünümüzü. Her fırsatta sorumlu olarak gördüğümüz kişileri yerden yere vurduk. Peki, artık biraz sorumluluk almamızın zamanı gelmedi mi? Kavga etmekten, bölünmekten, uzaklaşmaktan bıkıp bir araya gelip temel şeyler için beraber savaşmanın zamanı gelmedi mi?

*https://issuu.com/azizm/docs/edergihaziran2010

Bunu paylaş: