Değişmemeye Meyilli – Umut Saim Balkır

Değişmemeye Meyilli *

Sabahın ilk umutlarıyla ıslanmıştı çimenler, kristal meşalelerdi üzerine basılmadan önce.

Geçmişti, akşamdan kalma mide bulantısı ve baş dönmesi, ağrı kesici kahvaltıdan sonraydı…

Kirli lavaboya dayanmış yarı uyanık, yarı bitkisel, güne ayıldığının bilincinden çok uzaktı bir adam…

Ayaklarından yukarıyaydı kan akışı ve beyninden geçenleri savururdu, yoğun müzikten bunalmış kafatası.

Bir şişeye bastı, sonra birine daha… Yolundan çekilmiyordu sanki şişeler bitmelerine rağmen dün gece.

İçmeye kasa kasa neden varken, kanı sek akamazdı, yalnız kalamazdı, yaşlanamazdı, algılanamazdı, ağlamazdı…

Eline baktı, avucuna yazmıştı, ne yazmıştı, kimi yazmıştı hatırından kaçtı… Zaten hepsi bir kaçıştandı, o kadar hızlı koşardı ki geriye baktığında hala bir umudu vardı…

Bugünse kayıptı, başarmıştı, kendinden kayıp bir adamdı ve kahvaltıda ne yemekten hoşlandığını hatırlayamadı…

Vazgeçti kahvaltıdan da ağrıyı kesen ilaçtan da, acıyı çekmeliydi ruhu, kanı çekilmeliydi ki yakınlığını hissetsin toprağa…

Telefon çaldı, açtı… Sesi bir hırıltıydı ama karşı taraf alışkındı, verdi adresi… Bir sonraki gecenin unutkanlık sofrasında ayrılmıştı yeri, geriye doğru sayması gerekliydi…

Saçları karaydı, gözlerinde itaatkar bir köpeğin bakışları; gece geldiğinde hazırdı bedeninden uzaklaşan ruhunun çığlıklarına…

Zaman, sen bizi atla, sil, boz, kır, dağıt ama gel sen bizi atla…

İçimizde değişmemeye yeminli çocuklarla koşmalıyız biz uçurumun ardına.

 

Yorgun Tür

Sek votka da yüzmek, aklın ötesi bir durakta dinlenmek, Sevmeyle sevilmenin olmadığı ıslak yatak birlikteliği,

Can sıkıcı anlamları tümüyle atmalı, hazda karar kılınmalı. Bunca manasız hayatın görüntüsünü antenle oynayarak bozmalı.

Birbirini tanımaya gelmemiş bir dolu insan, hızını almamalı hayattan. Türünün son örneklerini veren yaşam yükü deneylerini sürdürmeli.

Birilerinin hayatına teğet geçerken ilk el birey,

 

Evriminin dur umduğunu ortaya koymadan arada bir derin uyumalı. Bıkkınlık hiç olmamalı, devam ya da tekrar sadece ziyan.

Tufanından önce gemilerini kemirenler omuzlarda, Uyuşturucu, televizyon, gelenek ve biraz da ödenek olmalı ki, İçimizin paslı yollarından gelme bu çığlık sussun, bu isyan.

Devrim, devrim, devrim insanın cılk yarasından durmadan akan.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergiaralik2009

Bunu paylaş: