ParaNoya – Taner Duran

ParaNoya* 

-Otuz beş yaşımda evlendim, biraz geç sayılabilir ama doğru eş bulmak zor olduğundandır belli ki. Eşim Sena benim istediğim hayattaki her şey için ideal bir araç halindedir, sadece sevgi yetmez ki hem tamamlama durumu da olmalı.

Biz nasıl mı tamamlıyoruz birbirimizi? Ben aşırı sorumluluk hastası biriyim, sürekli bir uğraşım olsun isterim, öyle dizi film izlemek ters gelir bana. Sena ise bir trafik kazasında ayaklarının kullanma yetisini kaybetmiş. Bu durumda ben hep onunla ilgileniyorum, her gece onu kucaklayıp yatağımıza götürüyorum, uyumadan önce bir saat kitap okur, kitabını getiriyorum, yemekleri yapıyorum ve benzeri şeyler insan hayatı içersinde ne varsa.

Böylece tamamlıyoruz birbirimizi (Kapıdan giren çocuk bir anda…)

O: Baba yine kime neyi anlatıyorsun?

B: Oğlum arkadaşlara Anneni ve kendimi anlatıyorum. Aslında anlatmamı Annen istedi.

O: Baba bırak artık bu saçmalıkları! Annem öleli 12 sene oldu. O kahrolası trafik kazası olduğundan beri 12 sene geçti ve direksiyondaki sendin Baba! B: Hayır hayır hayır. Annen yanımda işte sadece ayakları sakat.

O: Baba, annem öldü sakat olan sadece sensin her gece seni yatağına götürmek zorunda kalan da benim!

B: Peki nasıl oluyor da her gece annen ile aynı yatağı paylaşıyorum? O: Paranoyak mı oldun şizofren mi oldun anlamadım ki yaa!

-Biliyorum sevgilim biliyorum, onunki de gençlik işte Evet ne diyordum arkadaşlar,

Evet evet tamamlamak!

Dünyada gördüğünüz her şey tamamlar birbirini, düşünün bir kere elmanın diğer yarısı olmadığında ne olur? Evet çürür.

(Faruk o an başlar düşünmeye elini kafasına koyar, gözleri havada uçuşan ve güneşin parlattığı bir toz zerresine takılır. Devam eder konuşmasına…)

 

-Evet dostlar çürür demiştik, kazadan önce biz de ayrıydık, hayatımızda hani bilirsiniz yahu bir gecemiz beraberdi.

 

(Tam bu cümleleri söylerken oğlu geçer önünden. Birden duraksar Faruk’un oğlu Emre…)

 

Emre: Baba Allah aşkına bir söyle ya sen kimle konuşuyorsun ya? Faruk: E insanlarla(eliyle ilerisini göstererek)

Emre: (Babasının işaret ettiği yere bakarak) Nerde hangi insanlarla orada insanlar mı var?

Faruk: Yok mu?

Emre: Duvar lan orası duvar olum duvar duvar!

Faruk: Annende orada insanlar olduğunu söylüyor. Peki buna ne diyeceksin şaşkın evlat?

Emre: Ya hadi hadi yatalım ya bıktım ulan her gün aynı eziyetten!

Faruk: Sevgilim hadi kalk gel kucağıma da gidelim (Oğul babasını kucaklayarak yatağına götürüyordur.)

Faruk kafasını tekrar gördüğünü zannettiği insanlara doğru çevirir ve iyi geceler diler.

Oğlu o an sinirlenerek babasını yere bırakır kafası çarpmıştır kanıyordur.

 

Faruk: Sevgilim bir şeyin var mı? Çok özür dilerim hayatım çok üzgünüm benim hatamdı.

 

(Kendi kafasındaki kan gözünün önüne aktığında boşluğa doğru bakarak)

 

Faruk: Aşkım kanıyorsun. Emre çabuk oksijenli bez getir bant getir. Emre çabuk!

Emre: Of lan! Kafayı yedirticen sen bana da…

 

 

Babasının kafasında bandaj onun kollarında babası tekrar yatak odasının yolunu tutmuştur Emre.

Babasını yatak odasına bırakır ve kulağına inceden konuşmalar gelir.

 

Faruk: Biliyorum sevgilim beni sevmiyor istemiyor ama ben onu seviyorum o benim ciğerimden bir parça o benim üçüncü dilimim hayatım. Sana da iyi geceler sevgilim.(boşluğa bir öpücük kondurur)

 

Gün doğduğunda Emre babasını tekrar aşağıya indirir kucağına alıp. Akşam saatlerine kadar bu günde önceki günlerin aynısı olarak devam eder ta ki Faruk televizyonu açıncaya kadar.

 

Televizyonda oğlunun trafik kazasında ölüm haberini duyan Faruk donup kalır haberin devamında ise şu cümleler geçer:

 

-Tam 12 sene önce bu gün yine bir trafik kazası geçirmişti Emre, o kazayı Emre küçük sıyrıklarla atlatmıştı fakat Annesi’ni kaybetmiş ve babası bacaklarından engelli kalmıştı…

 

Bir den ayağı kalkıp dışarıya koşan Faruk nasıl ayağı kalkabildiğini düşünmeden hastaneye doğru koşar, son anında onu görme imkânına kavuşur oğlunun son sözleri şöyle olur.

 

Emre: Baba, annemi öp yerime…

Faruk: Neden kendin öpmüyorsun evlat, yanında oturuyor şuan? (Emre kafasını çevirdiğinde annesini görüyordur)

Emre: Baba beni doğrultur musun?

Faruk: Tabi evlat(elini ermenin beline koyarak kaldırır) Olayı gören hemşireler şaşkınlarını gizleyemiyorlardır.

Oğul ve baba aynı noktaya bakarak konuşuyorlar bazen boşluğu öpüyorlardır.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergikasim2009

Bunu paylaş: