Haneke’nin Ölümcül Oyunları – Ümit Hüseyin Girgin

Haneke’nin Ölümcül Oyunları*

Ann, George ve oğulları Georgie kısa bir tatil için göl kenarındaki yazlık evlerine giderler. Vardıklarında komşuları Fred ve Eva’de bir gariplik sezerler. George ve Georgie yelkenli teknelerini tamir ederken, Ann de yemek yapmaya koyulur. Bu sırada Eva’ların misafiri olarak tanıştıkları genç ve kibar görünümlü Peter, Ann’den yumurta istemeye gelir. Peter’ın içeriye girmesi gerilim dolu saatlerin başlangıcı olur.( KAYNAK: İNTER SİNEMA.COM)

Haneke 97 yapımı ağırlığı Fransız oyunculardan kurulu filmin ikinci devamı ile birlikte şiddetin bir kez daha hayatımızda kapladığı öğelere yere vermek istemiştir buradaki şiddet aslında sadece ötekinden gelen değil aynı cevreden de gelebilecek olan bir tepkidir.

Funny games aslında müthiş bir amerikan uygarlığı , püritenizm ve savaş karsıtı bir filmdir.

Funny games filminin açılış sahnesi arabalarının arkasına taktıkları bir deniz motorunu çeker . ve arka fonda kalsik bir müzik çalmaktadadır. Arabanın içinde mutlu bir aile göze çapar , birbirlerine sıradaki sarkınnı hangisi olduğubna dair sorular sormaktadırlar. Eğlenceli gözükmemektedir. Bir süre sonra ertesi gün ün planlarını yaparlar bugünü yaşamktan acizdirler. Ve golf oynayacakları ndan bahsederler. Bu kadarcık bir sahne bile filmin devamı adına fikir sahibi olmamıza yeterli olabilir. Bu aile tatile giderken ne yapabileceğini bilerek gider. Motorları elbiseleri golf takımları alınmıştır. Her şey önceden planlanmıştır. Bunun ışında hiçbir yaratıcı sürecin işlerine karışmasını istemezler. Yani baudrillard ın kavramı ile burjuva yaşamının insanlarının boş zaman  etkinlikleri sistem tarafından çok önceden belirlenmiştir. Yaşanılan hayat boş zaman etkinlikleri yaratabilmek için çalışmak anlamına gelir tıpkı aynı paradoksun reklamların izlenmesi için tv de dizilerin filmlerin programların vb…inin yayınlanmasına bağlayabiliriz. Çalışmak ve üretmek de boş zaman yaratmak ve iş hayatından uzaklaşmak için harcanan zaman dilimidir. Yani tatiller çalışma hayatının bi r hediyesi değil, çalışma hayatı tatilerin arasındaki zamanı doldurma amçlı dır. Bununla beraber tüketim sistemindeki edilgin insan aynı funny games deki burjuva aile gibi boş zamanlarında herhangi bir üretici ve sanatsal faaliyetden , düşünmeye dayalı faaliyetten uzajk durur çünkü , hiçbir  şey yapmadan durmak bile bir statü göstergesidir. Ve bu statü göstergesine  önem veren insanlar hayatlarında her şeyi sistemetikleştirerek soğurarak ne yaşayacaklarını önceden belirlerler. Tıpkı olaylara verdikleri sistematik tepkiden hiçbir farkı yoktur bu davranıslarının….

Haneke filmlerinde insanlar birbirlerinin imgesinde yaşıyorlar , ve orada öyle hatırlanmaktan mutlular , golf sporu ve tekne turu insanları birleştirici unsurlar içeriyor insanlar birbirleri ilişkilerini filmde metalar üzerinden yapıyorlar bir  golf sopası bir tekne turu sistematikleşmiş bir akşam yemeği ve klasik bir yemek menüsünün ruhsuzlığunda mutluluğu aramaya kendilerini öyle adamışlarki bunların dışındaki hiçbir kullanım onları şaşırtıyor. Ayrıca maddelerin gözümüzdeki anlamını değiştiren ve nesnelerini işlevselliğini göstermesi açısından da önemlidir funny games , bir yumurta bazen kodlar aracılığı ile kültürel bir iletişim aracına bazen onun kırılması insanlar arsındaki gerilimin ortaya cıkmazına ve anlaşmazlığa ve bazen de bir beyzbol sopası hangi maddeden yapıldığını hatırlayabilmekte ( titanyum: demirden daha sertdayanıklı ve hafifi bir madde) tüketim nesnesinin gözümüzdeki değerini değiştiren sopa ölümcül bir silaha da dönüşebilmektedir.

Funny games de ki zengin ailelerin davranış kalıpları da aşırı derecede birbirine benziyor . tehdit altında olsa dahi suskunca olayı yaşamaktan başka bir tepki vermiyorlar , aciziyet ve tepkisizlik bu insanların en büyük davranış belirtileri… bu da aslında bireylerin kendi vahşi özlerinden ne kadar uzaklaştıklarına dair yeni bir ipucudur bize… tepkisizlik ve iletişimsizlik kendi sınıfları arzsında dahi bu kadar belirgin görünen bireyin öteki üzerinden kendisini anlamlandırabilmesini ummak bir hayal olsa olsa naif bir aldanmaca olur o zaman su saatten sonra….

Ayrıca film klasik holywood sinema kalıplarına da savaş açıyor filnmde .. korku filmlerine uyan kalıpların burada kullanılmıyor korkulan istenmeyen yaratık i.çimizdeki yada toplumumuzda ki öteki değil , ta içimizden birsi burjuva yaşantısına ait ve buda gerilim ve şaşakınlığı iki katına cıkaran bir nokta…. Eğer birbirini sevmeyen ve alt tabakadan gelen bireyler birbirlerine bunu yapsa bu durumu onların vahsiliğine ötekiliğine medeni olamayaısına rahatca bağlayabilecek olan egosantrik burjuva düşüncesi bu film karsısında tüm kalkanlarını indirmek zorundadır. Çünkü aynı statüden gelen okumus eğitimli insanların birbirine bu şekilde sadistce davranmasını hiçbir şekilde kendiklerine açıklayamazlar?

Dolayısıyla bu film burjuva yaşantısının tüketilmişliğine kültürel kodlarına ve  bu kodlara koyun gibi uyarak yerine getiren sözde insanların pervasızlığına ve tepkisizliğine karşı bir duruş olarak görebiliriz. Kısacası bu film hanekenin diğer filmleri gibi tepkisizliğin tepkisine karşı bir karşı tepkidir. Ayrıca sinemasal kodlarlada oynamaktadır haneke bu filmde beyaz giyinen temiz yüzlü temiz elbiseli insanlar nasıl bu kadar sadistce davranıuslarda bulunmaktadır. Yine korku filmlerine özgü karanlık ve siyahın ölüğmü ve bilinmezi çağrıştıran  tersten bir anlam paradigması ile tüm anlamları yeniden inşa eder haneke… ancak yine adamlardan birisinin tam anlamı ile beyaz diğerinin ise sadece şortunun siyah olmasının sebebini bu kişinin imlenmesi olarak adlandırabiliriz. Çünkü klasik holywood filmlerini andırı biçimde hayatı daha cok deşifre edilen , uzun boylku olan tarafından hakkında dedikodusu yapılan ve biraz da dalga geçilen yine kendisi gib i vb.. olduğu söylenir oysa ki bunlar bile oyunun parcasıdır bu filmde anlamlar tesine dönmüş bile olsa siyah renk bile burjuva ailemizi kurtarabilecek saklayabilecek kadar yardımsever olmayı başaramamaıştır. Karanlık her zaman tehklikedir ancak bu filmde siyah ve karanlık bir şans gibi görünür oysaki onlar sadece oyunun bir parcasıdırlar. görünmektedir.

Ancak her şeye rağmen sadist gençlerin bireylere karşı nazik davranırlar. Amacları incitmek değil gibidir. Sadece farklışlaştırmaya uğrasırlar. Hayatlarına farklılık katmak isterler. Sistemin dışınacıkıp cıkmayacaklarını merakederler… bunu başaramayan zaten yarı ölüdür. Bari tam yok olarak serefli bir ölüm almış olabilirlerdi.

Klasik Hollywood anlatısına ve özellikle klişe haline gelen bir sil sahne de gösteriliyorsa mutlaka patlamalı dedirten düşünceye tezat bir biçimde duran filmin başında ve sonunda teknede bulunan ve dönüm noktası olabilecek durumlarda kullanılabilecek bıcak hiçbir işe yaramamıstır. Kurtuluş simgesel boyutlarda dahi gerçekleşmeyecektir.

Yumurta metaforik anlamlarda kullanılan bir öğe insanın aklına eğer yumurtatyı alıp gitselerdi hiç kimse ölmyecekti düşüncesini getiren bir film ! belki … ama yumurta işin bahanesi olarak düşünülebilirde…tüketim toplumunda muhatabını bulamayan duygular ve hiçbir zaman uzlaşmadan yana olmyan idsel bir içgüdüye sahip insanın yapabileceği tek şey etrafındaki nesnekler üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmaktır. İnsanların dostu köpek te bu duyguların ve iktidar hissinin hedefi olmaktan, kurbanı olmaktan coğu kez kendini kurtaramaz, lucky yani şanslı da kendisine düğşeni her zaman alır. Çocuğun köpeğe emredici ve sevgsiz bir şekilde bağırması sonrada içinden bir pişmanlık duygusunuı(  halen çocuk olduğu için ) buna kanıttır.

Filmde burjuva figürünün edilgin durumu erkek karakterler üzeirnden de çok iyi ifade edilmiş , naomi wats sapkından korkarak komsularına bir şey söylemez ve biz izleyiceilerde içimizden ona az da olsa hak veririz . çünkü arkadasının eşi bu olayı çözecek baskın bir karktere hiç benzememektedir( dış görünüm her zaman yanıltıcı olsa da ) yönetmenin burada bilincli bir tercih yaparak seyirciyi ve dolayısı ile aieiyi iyice çarsizlik iöçine iitğini düşünüyorum. Olay örgüsü ve evreni hiçbir çözüm bulunamayacak derecede yapılanmıstır. Katarsisiin sapğlanacağına inadığımız noktalarda da bu hissiyatı kursağımızda bırakmıştır denilebilir. İlk olarak aklıma kumanda sahnesi geliyorki ileride tekrar değineceğim…

Ayrıca bu burjuva idealini tersde cevirirsek uşağın her zaman katil olmadığını  da fark edebiliriz. Burada yönetmenin en üst statüden kimselerin inanılmaz derecede ve nedensiz olarak birilerini yok etmek istemesi hiçbir asil ruha yakışmayacağını düşünenler olabilir. Oysa ki bu üdşüncenin temelinde belli bir hristiyanlık , püriten ahlak ve savaş karşıtlığı vardır. Bu iki genç adam nasıl bembeyaz kıyafetler içinde cinayetler işleyip hala temiz ve pür-i pak görünebiliyorsa , yıllardır amerikan sinemasında ki rambo lar rocky ler terminatörler , Vietnam savaşlarında ki oyuncular , western klasiklerinde kızılderileri öldüren kowboylarda gözümüze aynı saflık ve güzellikle görünebilmişlerdir. Burada tek fark filmin öldüren kahramanı ile özdeşleşme kuramamaız çünkü bu sefer tehdit altında olanın biz ve filmin sonunda ölüp gidenin yine biz olacağının bilmemizdir.

Varoluşun boşluğu midesini bulandırıyor o yüzden böyle davranıyor( uzun olanın şişman ve aptal görünen ile ilgili açıklaması)

Ayrıca haneke filmde burjuva sınıfının yanında olarak gördüğü seyirci ile de devamlı oyuncularını kameraya döndürerek oynar. Buda seyircinin  zaman zaman filme istemediği bir öznellik penceresinden katılımını sağlar.yine klasik film anlatımında kötü karakterlerden daha az baskın olanının, ezilen zayıf görünen kişinin filmin sonunda bir pişmalık duyarak zor durumda ki kişilere yardım etmesi onları kurtarması görğlebilen şeylerdendir. Böylece o klişide yaptığı hatadan geri dönerek sisteme katılımını sağlayacak tamam hiçbir zaman kurtardığı kişilerin sıfatına statüsüne ulaşamayacak ama onların kurtarıcısı belki de en iyi dostu olma payelerini yakalyaycaktır. Oysa ki yumurtaların kırılarak halı üzerine düştüğü sahnede naomi watts ın yalvarışlarına karşı verdiği cevap hiç biir şeyin onların istediği gibi gitmeyeceğidir.

-lütfen bunu bana yapma, kendini neden alçaltıyorsun ? benim için olduğu kadar senin içinde acı verici? Kısacası karşısındaki kişi burjuva ansanının ondan daha iyi tanıyabilmektedir.

Günümüzde içi doldurulmaış boş terimlerle karşıkarşıyayız.  Post-modernizm gibi modernizmin karsısına konmus oysa ki gerçeklikte hiçbir anlamı olmayan sadece gerçeğin simulesinin oluşturulmasıan yarayan bu kavram insanları etkişleyerek de hissizleşmesine yol açmıoştır. Kitle iletişim araçlarının göstergesel yollarla gerçekleştirdiği bu tepkisizlik ve hissizlik temelinde tv aracı önemli bir rol oynar. Tv simulasyon evreninde dış dünyaya acılan bir penceredir ve bugün savaşları , cinayetleri ters açıdan bize büyülü bir düzende gösteren bu alet belirli kodlarla sistemin egemneliğine girmemize yol acar bizi gerçeklikten uzzaklastıtır. İnsanlar arasındaki iletişimi koparır. Artık göstergeler yolu ile sistemin dili tarafından konuşulmaya muhatap alınmaya mecbur kalan biereydir. Birey edilgin ve güvendedir çünkü evinin odasına acılan şidedet sahneleri ona bi r çikolata reklamının naifliği gibi sunulmaktadır göstergeler demokratikleşmekte aynı konuma indirgenmektedir. Böylece sanatın sonundan , insaniletişiminin sonuna kadar bir çok şey daha açıklanabilir olmaktadır. Haneke çocuğun öldürülme sahnesinden sonra kullandığı tv metaforundan ise bu sefer tv nin konumunu tersine çevirmiştir. Hep bize kendini izleten kodlarını uygulatan tv bu seer tüm çıplaklığı ile hayatımıza tanık olmaktadır. Şiddet tv ekranından mutlu aile sofralarımıza en sıcak yer olan sohbetlerin paylasımların yapıldığı salonumuza değil , bu naif ortamlardan tv ye yansımaktadır ve bu yüzden gerçeklik artık tv ekranındaki kanlardır. Tv nin bir arac olduğu ve kanayabileceği de ilk kez anlaşılır ve bundandırki naomi watts kurtulkuduktan sonra ilk olarak tv yi kapar. Bu erotizm ile porno arasındaki ince ayrıma da  işaret eder erotizm biz insanların hayatına misafirizdir fark ettirmeden izlemenin verdiği haz duygusunu tadarız oysa ki porno cinselliğin de sonudur bu sefer onlar bizim hayatımıza davetsiz bir giriş yapıp cinsellikle ilgili tüm düşüncelerinizi yıkıma uğratmışlardır. Sanki normal olan onlardır .

Filmde teknoloji aletlerine bağımlılık da yine tv den bağmsız telefon üzerinden işlenmiş bir telefon olmazsa hayatımızda ne kadar aciz duruma düşebileceğimizi gösteriyor bize ayrıca kadının ve adamın caresizlikleri kaçmaya    uğraşmayarak hala bir nesneden yardım ummaları uzun bir zaman bu iş için oyalanmaları , çaresizliklerini gösteriyor. Ayrıca Nokia müzik sesiyle her defasında acılan telefon  sesi  iletişimsizliğinde  çok  güzel  bir  göstergesi  oluyor  film boyunca…

Film tüketim toplumunun bireyine ayrıca şuı mesajı veriyor . biz sisin yerinize düşünebilir öyleki siz ne düşündüğünüzün farkında bile değilsiniz? Bugün sizin sandığınız bilinc dısınız ve bilinçaltınız bile sistem tarafından şekillendirilen bir arzular yığını… bizim yönlendirmemiz olmadan tür filminden bile almanız gereken zevki alamazsınız ?!!

Yine ikinci bir şansın yoktur. Bir kere korkarsan ikinci araba seni yakalar ve dua bilmezsen de nasıl inanclı olduğunu savunabilrsin tanrıyı öldürmeyi başaran bu zihniyetin neden seni iki tane kibar saldırganın elinden kurtaramadı?

Ve yönetmen burjuvanın kazanmasını istemez filmin sonun da çünkü yaşanılan yalan bir hazdır .olmaması gereken bir şeydir sisteme uyumluluğu sağlar , çatışmaları çözer… bu yüzden naomi watts ın silahla sapkın ı  öldürmesi  uzaktan kumanda ile geri alınır. Böylece seyirci ile bir kez daha oynar… ve    bu filmin yönetmeni benim ve bu film benim istediğim gibi bitecek der… bu insanlar işlerini hep başkalarına yaptırdıklarından pratik zekalarını kullanamaz hakle, aciz hale geliyorlar…

Sonuç olarak haneke filmlerine korku türüne girdiğini söyleyemeyiz ancak tam anlamıyla bu türden etkilenmediğini de söylemek yanlış olur haneke filmleri hem oyunculuarını korkusuzca oynaması hem de kötücül eylemlerden çok bunları yapanların nasıl ıslah edileceği , katilin yada suçlunun nasıl yakalanacağını düşündürtmesi( Nilgün abisel , popüler türler ve sinema) yada düşündürtmemesi açısından gerilim filmleri türü içine girer.

KAYNAKLAR: POPÜLER KÜLTÜR VE SİNEMA , NİLGÜN ABİSEL . DOKUZ EYLÜKL ÜNİVERSİTESİ YAR DOÇ ZUHAL ÇETİN

*https://issuu.com/azizm/docs/edergisubat2009

Bunu paylaş: