Guernica’nın Anlamları – Onur Keşaplı

Guernica’nın Anlamları *

Kasım ayında Pan’ın Labirenti filmini incelediğim “Fantastik Öğelerle Bezeli Faşizm Labirenti” adlı yazımın sonunda filmin bir anlamda sinemanın Guernica’sı olduğunu belirtmiştim. Aralık ayında yazdığım “Sinemada 12 Eylül’le Yüzleşmek”te ise Beynelmilel filminin Halkevi sahnesinde duvarda Guernica tablosunun bulunduğunu aktarmıştım siz sevgili sanatseverlere. Bunun dışında yine Aralık ayında, aziz Gökhan Baykal dostumuz ilgi çekici denemesi “Sanat ve Şeytan Üzerine”de Guernica’dan bahsetmekte. Peki, ama nedir bu çeşitli yerlerde karşımıza çıkan Guernica? Bu kadar önemli yapan nedir O’nu? Sıradan bir kasabadan ya da tablodan öteye nasıl geçer?

Guernica kasabası İspanya’nın Atlantik Okyanusu kıyısında uzanan Bask bölgesinin Fransa sınırına yakın bir bölgesinde yer almaktadır. Stratejik açıdan öyle pek de önemli bir konumda olmayan Guernica tarih boyunca Avrupa’nın en eski dillerinden olan Euskera’yı (Bask dilini) konuşan topluluklar bakımından önemli bir merkez olmuştur. Yüzyıllar boyunca kasabanın önde gelenleri ve yöneticileri, simge haline gelmiş Meşe Ağacı altında toplumları için adil olacaklarına dair yeminler etmişlerdir. Bölge halkı için her zaman manevi değeri yüksek olmuş olan kasabanın adını insanlık literatürüne geçiren olay ise kanlı İspanya İç Savaşı olmuştur. Seçimle iş başına gelen Cumhuriyetçileri, Faşist Franco’ya karşı destekleyen Bask Bölgesi direnişin önemli bölgelerinden biri haline gelmiştir. Ve elbette Guernica’da bu bölgenin kalbi. Bu koşullar sırasında direnişi kırmakta zorlanan General Franco en büyük destekçilerinden Adolf Hitler’e kendi ülkesini ve insanlarını bombalaması için istekte bulunur. 1937 yılının 26 Nisan’ında Hitler’in en seçkin birliklerinden olan Kondor Lejyon’una bağlı ağır bombardıman uçakları 5000 civarında nüfusa sahip Guernica’ya doğru yola çıkarlar. Hitler, ilk defa deneyeceği bombardıman uçakları için bir test sürüşü olarak görmüştür bu kanlı operasyonu. Ve olaydan sadece birkaç yıl  sonra 2. Dünya Savaşı’nda, Guernica katliamını sessizce seyreden emperyalist Fransa ve İngiltere aynı uçaklar altında ezilecektir. Guernica’yı haritadan silmek için seçilen gün kasabanın pazarının kurulduğu pazartesidir. Konumundan  dolayı herhangi ağır bir saldırıyı beklemeyen Guernica halkı o gün insanlık tarihinin en kanlı saldırılarından birine maruz kalır. Tam 1654 kişinin öldüğü ve binlercesinin yaralandığı bu saldırıda kasaba kelimenin tam anlamıyla yerle bir olur, adeta haritadan silinir. Binalar ve evler yok olmuştur. Guernica’yı ve direnişin kalbini ezdiklerini düşünür faşist liderler. Evet, kasaba somut olarak yok olmuştur ancak sağlam kalan efsanevi Meşe Ağacı ve Guernica’nın ruhu asla yıkılamamıştır.

Kimilerine göre gelmiş geçmiş en büyük resim sanatçısı olan kübizm akımının sembolü Pablo Picasso, “Guernica” adlı ünlü eserinde, işte bu kanlı saldırıyı resmetmiştir. Geçtiğimiz yüzyılın en önemli resmi kabul edilen bu efsanevi çalışma aslında yine aynı adla Cumhuriyetçi Hükümet tarafından 1937 yılında Paris’te gerçekleşecek Dünya Fuarı’nda İspanya’yı temsil etmesi için Picasso’ya sipariş edilmiştir. Aslında boğa dövüşleriyle tasarlanıp sergilenmeyi bekleyen bu yapıt kanlı saldırı sonrasında Picasso tarafından tekrar ele alınarak son halini almıştır. Sanatına politik görüşlerini aktarmamayı prensip haline getirmiş büyük sanatçı için “Guernica” tablosu adeta siyasi anlamda savaşa, Franco’ya ve temsil ettiği tüm değerlere karşı bir duruş niteliğindedir. Tüm bu ağır duygularını resmetmek için Picasso tuvalini 3,5 metre yüksekliğe ve 7,8 metre genişliğe taşımıştır. Siyah-beyaz kontrasın etkisini daha ilk bakışta hissettirdiği bu büyük eser aynı zamanda Kübizmin doruk noktalarından birini oluşturur. Belki de parçalanmışlık, dağınıklık hissini uyandıran Kübist sanat tam da bu durumun verilmek istendiği çalışmada daha derine inmiştir. Picasso’nun çalışmasında geniş bir oda haline getirdiği “Guernica” şok hissini tüm objelerinde izleyiciye hissettirir. Yüzler, at ve boğa başta olmak üzere hayvanlar, bebekler, binalar kısacası her şey ani bir şokla, baskınla yüz yüzedir. Şokun hemen devamında gözlerimizi ve bedenimizi saran parçalanmışlık ve acı hissini alırız resimden. Çocuğunu emziren annenin feryadını duyarız sol tarafta. Altında atmakta olan askerin gözünde çaresizlikle birleşmiş acıyı görürüz. Elindeyse kırılmış bir kılıç  ve hemen yanında sanki toprağa gönderdiği canıyla yeşermekte olan ve saldırıya inat canlanan bir çiçek görürüz. Hemen üzerinde İspanyol kültürü için son derece önemli olan Boğa ve At figürlerini görürüz. Saldırı olmasaydı muhtemelen daha  az ünlü olacak tabloda özgürce, capcanlı koşturacak olan hayvanlar burada parçalanmış ve dehşete kapılmış bir şekilde acı çekmektedirler. Picasso özellikle bu bölümde yaşanmakta olan vahşeti küçük ve gizli figürlerle  aktarmıştır insanlığa. Acıyla haykıran atın burnu ve üst dişleri küçücük bir kuru kafayı meydana getirir. Ölümü küçük ama etkili bir şekilde sembolize eden sanatçı kurukafanın hemen altında gizli bir başka kafatası figürü yerleştirmiştir. Atın, boğanın ve kırık bir mızrağın birleştiği bu bölümde adeta tanınmayacak hale gelmiş bir kafatası bulunmaktadır. Picasso katliamı olabildiğince acımasız ancak yine sanatın inceliğiyle vermektedir izleyiciye. Eser, boğanın kuyruğu olmanın yanı sıra dumanları tüten tepeyi de simgeleyen sol uçtan başlayıp, sağ uçta yanmakta olan binayla tamamlanır ve sanatçının büyük bir oda olarak tasarladığı resimden çıkılır. Ancak yukarıda bahsettiğimiz figürlerin dışında can çekişmekte olan insanlar Kübizmin tekniğiyle değişik açılardan ve bölümlerden meydana geldiklerinden çektikleri acılarda bu kadar farklı boyutlarda görülmektedir. Bu karanlık resimde güneş bile odayı aydınlatmakta yetersiz, çaresiz kalmıştır. Öyle bir vahşet ki gökyüzündeki yaşama can katan kuşlar tabloda görülemeyecek kadar siliktirler çünkü Guernica’da gökyüzünü Nazi bombardıman uçakları ele geçirmiştir. Guernica’da olan vahşeti izleyenin canını sıkmak pahasına gerçeklikle veren Pablo Picasso modern sanatın zor anlaşılır duvarlarının bile bu vahşeti kapatmaya yetmeyeceğini kanıtlamıştır bu efsanevi eseriyle. Ancak resim sergilendiği  sırada  oraya  gelen  Nazi  subayları  burun  kıvırırcasına  Picasso’ya sorarlar: “Bunu sen mi yaptın?” Büyük ressamın cevabı unutulmazdır: “Hayır, siz yaptınız!” Sadece geçtiğimiz 20. yüzyılın değil belki de tüm zamanların en önemli resmi olan “Guernica” Paris’te sergilenişinden sonra çeşitli şehirleri dolaşır ve New York Modern Sanat Müzesi’nde konuk olur yıllarca. Ünü git gide yayılmaya başlayan efsanevi tablo, Franco tarafından da İspanya’ya getirilmeye çalışılır. Ancak Picasso buna izin vermez. İspanya’da faşist rejim yıkılmadan tablonun anavatanına gitmesine razı olmaz. Ve nihayet 1981’de Franco ölümünden sonra Sosyalist Parti iktidarında “Guernica” İspanya’ya, Franco’nun ve rejiminin başkenti Madrid’e gelir. Reina Sofia müzesinde dev bir salonda sergilenmekte olan “Guernica”, efsanesini yaymaya devam etmektedir.

Peki, tüm bunların sonucunda Guernica, Picasso’nun bile adını aşan bir üne sahip resim midir yalnızca? Hayır! Guernica tarihtir, Guernica derstir, Guernica insanoğlunun en vahşi hayvan olabileceğinin kanıtıdır, Guernica sanattır, Guernica sevimli bir kasabadır, Guernica direniştir, Guernica soldur, Guernica militarizme karşı hümanizmdir, Guernica savaş karşıtlığının simgesidir,  Guernica barışa duyulan özlemdir, Guernica insandır… İşte bu yüzden Guernica’nın bir kopyası bugün her ne kadar bilincinde olmasalar da   Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin duvarında asılıdır. İşte bu yüzden Guernica ülkemizin faşistlerince kapatılan Halkevlerinde büyük devrimcimiz ve “Yurtta Barış, Dünyada Barış” sözünün mimarı Atatürk’ün resminin yanında duran eserdir. Tüm insanlık için büyük ve derin bu simgeyi, Guernica’yı daha fazla incelemek isteyenlere “nişancı anarşist” lakaplı Juan Antonio de Blas’ın sürükleyici romanı “Guernica’da Ağaç Var mı?”yı şiddetle tavsiye ediyorum.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergiocak2008

Bunu paylaş: