Dirimbilim Günlüğü: Abdestbozan, Tsikoudia, Space Oddity, Charlie Parker

18 Kasım

Burhaniye

Geçen hafta kumsalda gördüğümüz, tohumlarını dağıtmaya başlamış olan bitkinin adı Boruçiçeği imiş (Datura stramonium). Çiçekleri upuzun gerçekten ama daha değişik bir ismi olacağını düşünmüştüm. Biraz araştırınca bitkinin başka dillerde daha uygun isimlerle  anıldığını gördüm. Hatta sayısız isminin içinden “şeytan” kelimesi geçiyormuş. Şeytan kapanı, şeytan trompeti, şeytan elması, şeytan salatalığı, şeytan esrarı…

Astım için ve türlü tıbbi müdahalelerde analjezik, ağrı kesici olarak anestezide kullanılırmış. Halüsinojenik etkileri nedeniyle kimi yerli halklarca siyah tohumları, bazı kısımları; tanrılarla iletişim için, daha iyi öğrenmeyi, daha yaratıcı düşünmeyi sağlaması için yenirmiş.

Boruçiçeği. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

https://www.turkiyebitkileri.com/tr/foto%C4%9Fraf-galerisi/view-album/5655.html

Özgür Keşaplı Didrickson

19 Kasım

Burhaniye

Ancak hava kararmaya başlayınca atabildim bugün kendimi dışarıya. Deniz kenarında çevresi 20 kadar martıyla sarılı bir gri balıkçıl vardı. İzledim, bir adım yaklaştım, birkaç martı uçtu, izledim, bir adım daha yaklaştım balıkçıl uçtu, bir adım daha…Neden bu kadar tedirgin oluyorlar bilmiyorum. Bir iki martı kaldı en sona. Onları diğerlerinden farklı yapan ne acaba?

Özgür Keşaplı Didrickson

21 Kasım

Burhaniye

Bir süredir yağmurlu, bulutluydu hava. Böyle günler bana yağmur ormanı Alaska’sında yaşarken, özellikle günlerin kısaldığı dönemde ne kadar zorlandığımı hatırlatıyor. Bazen oldukça uzun bir süre bulutlu olurdu hava, günlerce güneş ışığı görmezdik. Alaskalıların bile kasvete boğulduğu, “mevsimsel duygudurum bozukluğu” yaşadığı dönem, Ege’de doğmuş, büyümüş biri olan beni çok etkilemişti. Hoş, Avrupa gezilerinde de bu açıdan zorlandığım olmuştu. Günışığı görmeden döndüğüm birkaç günlük Brüksel ziyaretini, daha uzun kaldığım Londra’da kış olmamasına rağmen içimin nasıl daraldığını hiç unutmam. Üstelik güneşi böyle az gören yerler olarak mimarileri de korkutmuştu beni. Pencereleri küçücük olan evlerde insanların nasıl yaşadıklarını aklım almamıştı.  Yazın kavrulmak hiç hoş olmuyor ama ne şanslıyız ki Türkiye kışın bile oldukça güneşli bir yer. Kardeşimin yaşadığı Erzurum da kışın çok güneşli oluyor.

Alaska’da ev değiştirmemiz gerektiğinde ormana gömülü bir eve taşınmamız gerekirse diye çok korkmuştum. Oturduğumuz apartmanın açık alanına, arabaların park ettiği kısmına bakıyordu ilk apartman dairemiz. Ormana bakan tarafta oturan komşumuzu ziyaret ettiğimde çok şanslı olduğumuzu düşünmüştüm. Zaten yağmur ormanı Alaska’sında ormandan birkaç adımdan daha fazla uzaklaşma olanağı pek yok.  Bu durumda ağaçların gölgesinden olabildiğince uzaklaşmayı istemek ağaçları sevmemekten çok güneşe ihtiyaç duymak anlamına geliyor.

Bugün geç kalktığım için kafamda bu düşüncelerle bahçeye çıktığımda bir kelebek görünce çok sevindim. Güneşe kelebekleri getirdiği için de teşekkür etmek gerekiyor.

Oldukça yakınımda uçuşan kelebek Lampides türündendi. Asma yaprağına konduğu bir an fotoğraflayabildim. Fotoğrafı küçültürken bir insan yüzünün belirdiğini farkedince durdum. Siz de görebiliyor musunuz?

Lampides. Fotoğraf: Özgür Keşaplı Didrickson

Özgür Keşaplı Didrickson

Güzel Ören Sahil Sitesi

Yağmurdan sonra, muhteşem bir gündü. Dirimbilim Günlüğü ekibimizle gurur duyuyorum. Teyze yeğen daldılar suya. Elleri boş dönmediler de, yavru yengeç çok hızlıymış, kaçıvermiş.

Fotoğraf: Perihan Keşaplı
Fotoğraf: Figen Kurtoğlu

Perihan Keşaplı

İtiraf etmeliyim ki yeğenim ve ablamla son zamanlarda yaptığımız doğa gezileri bana çok şey öğretti. Üzülerek söylüyorum ki bu zamana kadar sadece baktığımı anladım. Şimdi ise artık görmeye başladım kelebeklerin renklerini, desenlerini; ağaçların çeşitlerini…Çiçeklere daha yakından bakmaya başladım ve doğanın bize bahşettiği her bitkinin nakış nakış özenle işlenmiş olduğunu gördüm. Aslında uzaktan baktığımız “Aaa ne güzel” dediğimiz bitkiyi yakından incelediğinizde onun çok daha derinliklerini görüp, hayretler içinde kalıyorsunuz. İnanın bunu ben de defalarca yaşadım ve bugüne kadar çok şey kaçırmış olduğumu gördüm. İnanın her bitkinin ayrı ayrı, kendine has güzellikleri var. Ben her defasında şaşkınlıkla inceledim ve doğa ananın muhteşem bir yeteneğe sahip olduğunu düşünmekten kendimi alamadım.

Son olarak, yeğenim sayesinde adının “sandal ağacı” olduğunu öğrendiğim bitkiyi inceleme şansım oldu. Eğer sizin de yolunuz bir ormana düşerse bu ağaca sadece bakıp geçmenizi değil onu görmenizi, incelemenizi tavsiye ederim. Muhteşem!

Sandal Ağacı. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Figen Kurtoğlu

Uzun bir süre sonra hava ısınınca termosa çay doldurduk, şezlonglarımızı aldık ve yaz sonlarında keşfettiğimiz güzel manzaralı tepeye gittik. Annemlerin bir süre önce yaptığı kırma zeytin, peynir, simit, güneş, deniz, iç ısıtan çay ve Kaz Dağları manzarası bile yeterdi ama elbette güne keyif katan bitki, böcek, çiçeklere de rastladık. Daha önce güneş batımında ve kısacık uğramıştık zaten.

Fotoğraf: Perihan Keşaplı

“Sandal ağacı” Arbutus andrachne görünce çok heyecanlandım. Ağaçları pek tanımayan dikkatsiz gözümden de kaçmış belki ama memlekette ilk görüşüm. Gövdesinin kızıllığıyla zıtlık oluşturan yapraklarıyla tropiklere özgür bir ağaç gibi geliyor bana. Dallarına türlü renklerde kuş yakıştırıyorum. Kırmızı meyvelerle dolu ağaçlar uzaktan kiraz ağacı izlenimi de yaratıyor sanki biraz. Bir iki genç ağaç dışındakiler daha çok çalı halindeydi.

Sandal ağaçlarının hemen yanıbaşında akrabası olan “Kocayemiş” Arbutus unedo çalıları vardı. Küçükken yediğimi, pazarda satıldığını gördüğümü hiç hatırlamıyorum oysa bir süredir hayatımızda. “Dağ çileği” olarak da biliniyor. Akrabası sandal ağacı da İngilizce’de “Yunan Çilek Ağacı” olarak bilinirmiş. Dağ çileklerinin kırmızı olanlarını yedik. Daha bir sürü sarı renkli meyve vardı dalların üzerinde. Çan biçimli çiçeklerine, oluşturdukları salkımlara bayıldık.

Kocayemiş. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Kanatları hırpalanmış bir atalanta kelebeği gördük salkımların üzerinde. Bu mevsimde Kuzey Avrupa’dan güneye göç edenlerden olsa gerek. Güneşten solmuş renkleri ve parçalanmış kanatlarıyla kimbilir nasıl bir öyküsü vardı? Yorgun olduğu da belliydi ki annemin üzerine kondu, bir süre uçmadı. Günün en hüzünlü anıydı. Bir yandan da kelebeklerin ne kadar güçlü olduğunu anımsatan bir an.

Kocayemiş üzerinde atalanta kelebeği. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Deniz kenarına indiğimizde ise kocaman kirpiye benzer çalı öbeklerinden gördük. Tanım için uygun fotoğraf çekememişim ama bir tanesinin türünü öğrenebildim. Türkçe ismi “Abdestbozan” Bilimsel ismi Sarcopoterium spinosu.

Abdestbozan. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

https://www.turkiyebitkileri.com/tr/foto%C4%9Fraf-galerisi/view-album/5415.html

Bir de menengiç Pistacia terebinthus gördük bir sürü. Menengiç kahvesi içmiştim. Beğendiğimi hatırlıyorum. Kıbrıs’ta bir tür ekmeğin, Girit adasında da “tsikoudia” olarak bilinen bir tür brendinin yapımında da kullanılırmış menengiç. Antep fıstığının akrabası olduğu için fidanlarına antep fıstığı aşılanırmış. Siirt bölgeseinde sabun yapımında da kullanılıyormuş. Bu sabunlara “bıttım sabunu” deniyormuş.

Dağ çilekleri ararken ara ara menengiç de topladım, ağzıma attım. Ağzımda hoş bir aroma, ellerimde de güzel mor lekeler bıraktı. Kara dut ve böğürtlende de olduğu gibi, ağaçların, çalıların içine girmişliğin izleri olan bu lekeleri çok severim. Uzun süre geçmiş ve hatırlamıyor olabilirim ama ellerimde bu denli kocaman, koyu menengiç lekesi olmamış gibi geldi. Menengiçten esinle bir şeyler yazıp, çizmeden ellerimi yıkamamaya karar vermiştim ama ne yazık ki unuttum. Ayazların ortasında belirip kemiklerimize kadar ısıtırsa güneş, bir güne bu kadar güzel şey sığarsa menengiç de o yazı, çiziyi daha özel bir güne saklar elbette. Tek başına güzelleştirebileceği bir güne…

Menengiç. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Özgür Keşaplı Didrickson

22 Kasım

Burhaniye

Annemin bugün fotoğrafını çektiği o güzel böceğin parlak çizgili kabuğu, çocukluğumun çokomellerinin kağıdına benziyor sanki?

Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Özgür Keşaplı Didrickson

24 Kasım

Burhaniye

Soğuk hava ve yağmur gelmeden, güneşli güzel günün keyfini çıkaran kelebekler…

Not: Annemin bugün karşılaştığı kelebek büyük olasılıkla “Benekli bakır kelebeği” Lycaena phlaeas. Trakel.org sitesinden siz de bakabilirsiniz.

Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Perihan Keşaplı

26 Kasım

Burhaniye

İlgi çekmek adına bilimsel araştırmaların medya tarafından yanlış anlaşılmalara olanak verecek şekilde haberleştirilmesini ne yazık ki en başta yaban hayatını olumsuz etkileyecek sonuçlar doğuruyor. Sözcü gibi gazetelerin bile kullandığı “İnsan yiyen ayılar geliyor!” başlığı, tek başına korkunç, kaygı verici bir örnekle karşı karşıya olduğumuzun kanıtı oldu.

Ne iyi ki arkadaşımız, yaban hayatı veteriner hekimi Ahmet Emre Kütükçü, sorumluluk sahibi bir bilimci olarak bir akademisyenin akıl almaz açıklamaları ve bu sözlerden yola çıkan akıl almaz habercilik örnekleri hakkındaki Bianet’e açıklamada bulundu;

https://bianet.org/bianet/hayvan-haklari/202954-ayilar-insanlara-saldiriyor-haberlerinin-riskleri?fbclid=IwAR1lrNtkjSkqVu9cTqzxQ102jYaR2DiAZhro17Dn5Tgt4aSrlIt-PCA7S9A

Uzun yıllardır ayılar hakkında çalışmalar yapan Hüseyin Ambarlı‘nın konuyla ilgili açıklamasını da şuradan okuyabilirsiniz;

https://bozayi.blogspot.com/2018/11/insanla-bozaylar-niye-catsr-cozum.html?m=1&fbclid=IwAR0LqbYrNLEJbstgmejYZGVM1xqo9VUzwqvpxyIEhTchWUu3n4iCpYS3P2I

….

Mars’a gönderilen keşif aracıyla ilgili bir şeyler okurken Chris Hadfield isimli bir astranotun David Bowie‘nin “Space Oddity” isimli şarkısını uzay aracı içindeyken çalıp, söyleyerek bir klip çektiğini öğrendim. “Major Tom” isimli bir astronottan söz eden şarkıyı Bowie Stanley Kubrick‘in “A space Odyssey” filminden esinle yapmış (ismi de bu yüzden benzer olsa gerek). Genel olarak o şarkı ve o sanırım o albüm uzaya ilginin doğallıkla çok olduğu dönemde hatta aya insan gönderilmesinden sadece 5 gün önce yayımlanmış.

Özgür Keşaplı Didrickson

27 Kasım

Burhaniye

Birkaç gündür medyada kelaynakların durumlarının iyiye gittiğiyle ilgili haberler dolandı, sevinçle karşılandı. Kelaynaklar yok olma tehlikesinin simgesi haline gelmiş kuşlardan. Kimi örneklerde, soyu tükenmekte olan davranışlarda bulunan insanlardan da “kelaynak” olarak söz ediliyor.  Yabani olarak dünyada yalnızca Fas’ta yaşayan bu kuşların bizde de bulunduğunu (Birecik’te) duymuş olanların medyaya yansıyan sevinçli haberi yanlış anlama olasılığı üzerine ülkemizin en donanımlı kuş bilimcilerinden Kerem Ali Boyla’nın “Kelaynak: Bir başarı hikayesi mi, yoksa bir kümes hayvanı mı?” isimli yazısı Yeşil Gazete’de yayımlandı;

Kelaynak: Bir başarı hikayesi mi, yoksa bir kümes hayvanı mı? – Kerem Ali Boyla

Özgür Keşaplı Didrickson

28 Kasım

Burhaniye

Annem bugün Kısmet Ağacı’nın fotoğraflarını çekmiş. Ülkemize özgü olmayan bu çok ilginç ağacın kırmızı taç yaprakları, içindeki meyvesi, meyvenin mavi renginin tonu…hepsi, neşeyle mırıldanarak oynayan çocukların oyun hamurlarından yaptığı şekillere benziyor sanki. Aynı ağaçta farklı yaşam evrelerini de bulmuş annem. Taç yapraklarının aşağıya sarktığı hallerini kollarını ardına almış yüzen ahtapotlara benzettim.

Kısmet Ağacı. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Annem bir de çok güzel bir süne fotoğrafı çekmiş. Hangi tür acaba? Yoksa sünelerden biri bile değil mi?

Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Özgür Keşaplı Didrickson

29 Kasım

Burhaniye

Beat ve müzik ilişkisiyle ilgili bir şeyler okurken Bebop caz saksafoncusu Charlie Parker‘ın “Ornithology” isimli bir şarkısının olduğunu öğrendim şaşırarak. “Yardbird/Bahçe kuşu” ya da “Bird/kuş” lâkabıyla anılan Parker’ın bu ismine selam eden şarkılarından biriymiş. “Birds gets the worm / solucan yiyen kuşlar” ve “Cennet kuşu” isimli şarkılarının isimleri daha doğal geliyor kulağa “Ornitoloji/Kuş bilimi” ismi ise fazla teknik… Bestesi ders falan kokmuyor ama belki müzik bilgisi olan için bestenin omurgası, saksafondan çıkan seslerin yapısı farklı şeyler söylüyordur. Şarkının öyküsünü öğrenmek için araştırmalarda daha derine inmeli.

Özgür Keşaplı Didrickson

30 Kasım

Burhaniye

Bu sene ablamın bahçesindeki limon ağacından limon toplamak bana da kısmet oldu. Hep pazardan aldığım, sapsarı, mis kokan, salatalarımızın olmazsa olmazı limonu toplamak ne zor ne meşakkatli bir işmiş anlatamam. Ağacının dikenleri elime battıktan sonra anladım; “gülü seven dikenine katlanır”. Dalları arasına zorlanarak da olsa girip topladığım bu ağaç, hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını düşünmemi sağladı. Ben bir ağaçta verdiğim uğraştan sonra, her zaman baştacı ettiğim çiftçiyi bir kez daha selamlıyorum. İyi ki varlar.

Limon çiçeği. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Burhaniye – Selçuk yolculuğuna başlarken

Yağmur yok ama hava çok soğuk. Göçmen kuşlar gibi göçe hazırlanıyoruz biz de. Aralık ayı hoş gelsin, kışımız güzel geçsin.

Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Perihan Keşaplı

1 Aralık

Selçuk

Bu akşamüzeri Pamucak Sahili’ne gittik. Kum zambağı Pancratium maritimum ve kumteresi Cakile maritima gördük. Burhaniye gibi, deniz mevsimi bitince kumsalların asıl sakinlerinin kim olduğu daha belli oluyor.

Kum zambağı. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

https://www.turkiyebitkileri.com/tr/foto%C4%9Fraf-galerisi/view-album/818.html

Kumteresi. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

https://www.turkiyebitkileri.com/en/photo-gallery/view-album/1876.html

Özgür Keşaplı Didrickson

2 Aralık

Dilek Yarımadası Büyük Menderes Milli Parkı

Bugün sevgili yeğenimin görmemi istediği Dilek Yarımadası Milli Parkı’na gittik. Denizle ormanın içiçe olduğu son derece doğal bir ortamda nefis bir gün geçirdik. Sahildeki taşların her biri ayrı ayrı işlenmiş gibiydi. Renkleriyle, şekilleriyle harikaydı. Daha sonra, ne kadar doğal bir ortamda olduğumuzu kanıtlarcasına birden çevremizde yavru yaban domuzları belirdi. Çok büyük bir heyecan yaşadım. İlk kez gördüğüm, biraz da korktuğum domuz yavruları günüme ayrı bir heyecan kattı, çok etkilendim. Oldukça zevkli anlar yaşadık. Sanırım onlar da bizim için aynı şeyleri düşünmüşlerdir ve sanırım onlar bizim değil biz onların misafiri olduk. Yine muhteşem bir gündü. Doğaya ve doğada yaşayan canlılara çok daha fazla değer vermemiz gerektiğini düşündüm.

Figen Kurtoğlu

Teyzemin de bu güzel parkı, yaban domuzlarını gördüğüne çok sevindim. Ağaçlı yol boyunca ve özellikle sahilde çöp yoktu nerdeyse. Ormanın kimi bölgelerinde, o da biraz bir şey gördük. Belki içlerde kirli yerler vardır bilemiyorum. Hepimiz böyle bir yerde bir gün geçirsek, çöplerden söz etsek acaba davranışlarımızı etkiler mi?

Günün güzelliği 3 yaban domuzu yavrusunun denizin kenarından koşuşturması, artık ne bulmayı umuyorlarsa çakıl taşlarını eşemeleriydi. Koştururken çakıl taşlarının çıkardığı ses çok hoşuma gitti.

Özgür Keşaplı Didrickson

 

Not: Kuş türleri için trakus.org; kelebek türleri için trakel.org adreslerine bakabilirsiniz. Bitkiler konusunda facebooktaki Flora grubu dışında, turkiyebitkileri.com adresinden yararlanıyoruz.

Azizm Sanat Örgütü olarak doğadan zannedildiği kadar uzak olmadığımızı düşünerek, bu düşüncenin yarattığı umutla “Dirimbilim Günlüğü” köşesini açmaya karar verdik.

Dirimbilim Günlüğü’nün her yaştan herkesin katkısıyla oluşmasını arzuluyoruz. Günlüğümüzde yer almak için yer ve tarih bilgisiyle bize gözlem ve düşüncelerinizi aktarabilirsiniz. Notlarınıza fotoğraf, çizim, video da ekleyebilirsiniz.

Bizi birleştireceğini, yaban hayata olan sevgimizle güç birliği yapmamızı sağlayacağını umduğumuz günlüğümüze katkılarınızı bekliyoruz. Notlarınızı dirimbilimgunlugu@gmail.com adresinden yayın kurulumuza gönderebilirsiniz.

Bunu paylaş: