Dirimbilim Günlüğü: Nimfalis, Sitka, THY, Ecibücü

25 Ağustos 2018

Didim

Deniz sabahtan akşama şekilden şekle giriyor. Sabah dalgalı dediğiniz denizin akşama nasıl olacağını tahmin etmeniz pek mümkün değil sanki. Hani bazen deniz dümdüz olur gökyüzü denizle birleşir ya, biz de “deniz çarşaf gibi” deriz; Yunanlar ise “deniz yağ gibi” diyorlar. Bizimkiler “çarşaf gibi oldu” dedikçe, ben “deniz yoğurt gibi” derdim. Meğer Yunanlar da “deniz yoğurt gibi” diyorlarmış. Bunu duyunca çok şaşırmıştım. Genelde gün batımında deniz bu hale geliyor. Böyle bir denizde yüzmek tarifsiz. Süzülür gibi oluyor insan.

Fotoğraf: Yeşim Öndül

Yeşim Öndül

26 ağustos

Burhaniye

Kuzenim ve eşi bizde kaldı birkaç gün. Bir gece günlüğümüzden, börtü böcekten söz ederken bir süre önce gördükleri bir kelebekten söz ettiler. Kanatlarını yaymış haldeki fotoğraflarına bakınca bildiğim hiç bir kelebeğe benzetemedim. Kelebek kitabına göz attığımda da böyle bir tür bulamadım zaten. Çoğu güvenin aksine çok desenliydi ama antenleri kelebeklerin ucunda topuz bulunan antenlerinden değildi; tüylüydü yani bu bir kelebek değil, güveydi. Bazen kanatları yayık olunca bir an duraklıyorum. Güveyle ilgili rehber kitabım yok ama üzerindeki göze benzer büyük benekleri tavus kuşunu çağrıştırdığı için internette böyle arama yaptık. Gerçekten de adı “tavus güvesi” imiş. Tavuskelebeği diye bir tür de var ama ondaki geniş benekler tavus kuşuna o kadar çok benzemiyor.

Tavus Güvesi. Fotoğraf: Entomolo

Dogalhayat.org sitesinden öğrendiğime göre  tavus güvesi 10-16 cmlik kanat uzunluğu ile ülkemizin ve Avrupa’nın en büyük güvesiymiş. Bu görkemli güveyi ben de bir gün yakından görmeyi çok isterim. Kim istemez?

Çevremizde yaşayan türleri öğrenince onlarla karşılaşmak isteğiyle tüm duyularımız keskinleşiyor. Dogalhayat.org sitesi, bilgilenmek isteyenler için çok güzel bir site. İncelemeye tavus güvesiyle ilgili sayfadan başlayabilirsiniz;

 http://dogalhayat.org/property/tavus-guvesi-2/

Özgür Keşaplı Didrickson

27 Ağustos

Burhaniye

Denizin her halini çok seviyorum ama kıyıda birikmiş çöp yığınları içerisinde beslenmeye çalışan balıkları görmesem iyi olurdu sabah sabah. Yeşilken yenemeyen iğdeler için de bilgi panoları mı koysak acaba? Alt dallar boşaltılmış şimdiden.

Perihan Keşaplı

Annem bugün kaktüse takılmış bir martı tüyü görmüş. Martıların her yerde iz bıraktıklarının böylesine ilginç bir kanıtını daha önce hiç görmemiştim.

Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Annem çevrede gördüğümüz, günlüğümüzde de birkaç kez yer verdiğimiz Atalanta  kelebeğiyle (Vaness atalanta) karşılaşmış yeniden. Bu kez kanat altını da fotoğraflayabilmiş. Kanat çok şey simgeleyen güçlü bir imge. Kelebekler her yüzü birbirinden farklı güzellikteki kanatlarıyla düşşel güzelliğin sınırsızlığını mı imliyor?

Atalanta. Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Özgür Keşaplı Didrickson

28 Ağustos

Burhaniye

Bu aralar genelde akşamüzerinin geç saatlerinde yürüdüğüm için yarasalarla karşılaşıyorum. Denizin üzerinde uçmaları çok hoşuma gidiyor.  Onlar gibi sonara sahip memeli akrabalarına, yunuslara bir ses ediyorlar mıdır acaba?

Özgür Keşaplı Didrickson

31 Ağustos

Teyzemler Küçükkuyu’da oturdukları apartmanın bodrum katında bir kelebeğe rastlamışlar. Hareketsiz, yana yatmış haliyle ölü sanmışlar ilkte ama kanatlanmış, uçmuş bir süre sonra. Acaba sersemlemiş miydi yoksa ölü taklidi mi yapıyordu?  Ölü taklidi yapan hayvanlar biliyorum ama kelebeklerle ilgili olarak duymamıştım. Az tanıyorum onları, araştırmalı.

Apartmanın bodrumuna nasıl girdiği de muamma olan kelebeğin fotoğrafını çekebilmiş teyzem. Turuncumsu, üzeri kara beneklerle dolu kanat üstünü değil de bambaşka güzellikteki kanat altını yakalamış teyzem. “Karaağaç nimfalisi” isimli tür ( Nymphalis polychloros) olduğunu düşündüğüm, ağaca benzer deseninin üzerindeki mavi-lacivert bant çok etkileyici geldi bana. Baktıkça kalemtraştan çıkan tırtıklı kurşun kalem parçaları geldi gözümün önüne. Şiir yazılası güzellikte bir kelebek olduğu için olsa gerek.

Fotoğraf : Figen Kurtoğlu

1 Eylül

Burhaniye

Bugün facebookta gezerken çok ilginç bir videoya denk geldim. Eşimin babasının memleketi olan Sitka’da  (Alaska) bir geceyarısı yolda bir denizaslanıyla karşılaşmışlar.

Aslında çok şaşırmadım çünkü  9 bin nüfuslu bu küçük şehirde uçağın kalkmasını beklediğim anlarda pencereden  bir denizaslanı görmüşlüğüm var. Beni en çok gülümseten anılarımdan birisi. Bunun nasıl mümkün olabileceğini bir uçağın kalkış ve inişinin kaydedildiği bu video anlatıyor ;

Özgür Keşaplı Didrickson

2 Eylül

Burhaniye

Yenilenenlerin arasında sıkışmış kalmış ,yenilenmeyi bekleyen çocukluğumun evleri arasında yürüdüm. Tanıdıklarım yoktu hiçbirinde. Beton yığınına döndü her yer ve yağmur yağdığında kokusunu duyamaz olduk.

Perihan Keşaplı

Bugün bir kısmı halâ çiçekle kaplı çalıdan yılın ilk böğürtlenlerini yedim. Tatların en güzelinden ama nerdeyse boğazımda kalacaktı. Elimi çalıya uzattığım an bir kuş kaçtı, gitti. “Evet, biliyorum bu güzel meyveleri size de bırakmalıyız. Doğada da bir huzur yok!” diye  mırıldandım gülümseyerek.

Kuş göçü araştırmaları için halkalama yaparken kuşları taşıdığımız torbalar, defterler, kitaplar mor lekelerle dolardı. Göç yolculuğu için besin depolayan kuşların meyveyle beslenenlerinin dışkısı böyle renkli olurdu zaman zaman. Güzelce beslendiklerini görünce sevinirdik.

Böğürtlenleri vahşi oldukları için de çok seviyorum. Marketlerde yok; pazarda bile çok az bulunuyor. Poşete girmiyor, tadını para karşılığı sunmuyor ve dahası…

Fotoğraf: Özgür Keşaplı Didrickson

Yürüdüğüm yerlerde boş araziler de var. Birkaç yerde, örneğin bir zeytinin hemen dibinde güzelce yayılmış kapari bitkileri gördüm. Türkçesi “kebere” olarak da geçiyor.  Ne güzel çiçekleri var.

Özgür Keşaplı Didrickson

3 Eylül

Burhaniye

Amerika Açık Tenis Turnuvası’nı izliyorum keyifle. Önceden de düşünmüşümdür, artık iyice eminim; bizim spikerler gerçekten çok özgün bir dille anlatıyorlar maçları, sıklıkla gülümsüyorum. Güzel bir puanda ne söyleyeceklerini heyecanla bekler oldum. Özellikle birisi çok ilginç benzetmeler yapıyor. Bir maçta Rafael Nadal için “Düştüğünüzü hissederse köpekbalığı gibi peşinizden gelir” dedi!

Balinaların ticari olarak avlandığı dönemde tenis raketlerinde balina tendonları kullanılmış.Kimi türleri yok olmanın eşiğine getiren, olumsuz etkileri hala hissedilen, kâr isteğiyle katliam yapılan bu dönemde margarinden, piyano tuşuna kadar pek çok şeyin yapımında balinalar kullanılmış (yağları, kemikleri vs). Yaşadıkları yerde ne varsa onu yiyen, onu avlayan yerli halklar da avladıkları hayvanların her şeyinden yararlanmışlar. Beslenmenin dışında giysi, türlü eşya ve hatta ev yapmak için. Ancak yalnızca geçimleri için avlanıyormuş o insanlar ve avladıkları hayvanın kültürlerinde saygın yeri varmış. Örneğin Amerika Yerlilerinde klan isimleri sıklıkla hayvanlardan gelir.

Geçtiğimiz yıllarda gösterime giren Moby Dick filminden çıkarak ticari avı anlattığım yazıma şu adresten ulaşabilirsiniz;

Denizin, Akdeniz’in ortasındaki Mocha Dick – Özgür Keşaplı Didrickson

Özgür Keşaplı Didrickson

5 Eylül

Burhaniye

Güneş çok güzel batıyor Burhaniye’de, tam denizin üzerinde. Bu akşam Ören kumsalının biraz ötesinde batırdık güneşi.

Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Moby Dick romanındaki balina türü olan “kaşalot” sularımızda görülüyor. THY,  Amerika Açık Tenis Turnuvası sırasında yayımlanan reklamında bu balinanın çarpıcı görüntülerine yer vermiş. THY ne zamandır böyle pahalı, sahtelik kokan reklamlar yapıyor. İyi ki emekçilerini nasıl sömürdüğünü biliyoruz çoğumuz. AKP ile yakınlığını da. Ayrıca pek çoğumuz türlü rezillikler yaşadık sayelerinde. Ben de çok ciddi bir mağduriyet yaşadım sayelerinde.

Doğa alanı pek gözde son yıllarda. THY balinalara belki bu nedenle yer vermiştir. İmaj çalışması yapan ekipleri böyle yönlendirmiş olabilir. Üstelik ilk izlediğimde farketmemişim, reklamın adı “Beş duyu” imiş ve kaşalotlar işitme duyusuna karşılık olarak kullanılmış. 230 desibele ulaşan sesleriyle kaşalotlar dünyanın en sesli hayvanları. Sahteliği daha da keskinleştiren bu bilim vurgusu karşısında öfkem daha da arttı. Balinalarla ilgili bu bilgileri edinen ve kullanma önerisi yapan kimdir acaba, çok merak ediyorum.

Denizlerimizde kaşalotların yaşadığını bilmeyen çok sayıda insan var. Bilenlerin de bir kısmı yalnızca kaşalotların değil, genel olarak balinaların işitme duyusunun ve vokalizasyonlarının çok gelişmiş olduğunu bilmiyor olabilir. Reklam bu açıdan denizleri tanıtan önemli bir iş yapmış oluyor. Gerçi bilgisiz  izleyici reklamı izlerken bu balinaların ülkemizde olduğunu falan düşünür mü bilemiyorum. THY sonuçta bu reklamla bir kesimin gözünde saygınlık kazanabilir. İnsan sevmeyen, onların yaşadığı zorluklara karşı duyarsız olan doğaseverler var. Bu reklam nedeniyle THY’yi alkışlayanlar arasında onlardan da olur mu acaba?

Sosyal yapılarının gelişmişliğine uygun şekilde karmaşık iletişim sistemine sahip olan kaşalotların çıkardığı sesler binlerce kilometre öteden duyulabiliyor. Eski yıllarda denizciler gemilerin içinden duydukları çekiç sesine benzer sesleri nedeniyle onlara “marangoz balıkları” derlermiş.

Kaşalotların çıkardıkları seslerin bir kısmını bu videoda bulabilirsiniz;

Kaşalotların Akdeniz’deki popülasyonu “tehlikede” – Kırmızı Listeye göre “endangered”. Bu duruma neden olan tehditlerin başına akıntı ağlarına takılma, gemi çarpması ve deniz trafiği geliyor. Kaşalotlarla ilgili daha ayrıntılı bilgi için şu yazımı okuyabilirsiniz;

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ozgur-kesapli/akdenizin-marangozu-63605

Özgür Keşaplı Didrickson

6 Eylül

Burhaniye

Kahvaltı yaparken annem karşımızdaki parkın lavantaları arasında uçan bir beyaz kelebek gördü ve kalktı, gitti. Biz de onu uzaktan izledik gülümseyerek, fotoğrafla gelir mi acaba diye de heyecanlandık. Günlüğümüz için muhteşem fotoğraflar çeken annem bizi şaşırtmadı, fotoğraflarla geldi. Kanatları biraz zedelenmiş olan bu beyaz kelebek “Beyaz ve sarı kelebekler ailesi”ndenmiş. Tam olarak emin olmasam da Büyük Beyaz Melek (Pieris brassicae) olduğunu düşünüyorum. Kelebeklerle ilgili sayısız güzel fotoğrafın yer aldığı trakel.org adresinden siz de bakabilirsiniz.

Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Betondan patlayan bitkilerin hayranlarındanız biz de, annem eve dönerken bahçe duvarının kenarındaki çiçeğin fotoğrafını da çekmiş.  Annemin netliği yakalayamadığı bir fotoğrafı daha çok sevdim. Beklenmedik yerlerde karşımıza çıkıp bize güç veren bu bitkiler bir yanıyla düşseldir ya, o fotoğrafta bu hissi buldum.

Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Annem gelir gelmez, yan bahçedeki çiçeklerde bir atmaca güvesinin ( Macroglassum stellatarum) gezindiğini gördük. Kanatlarından ses çıkmasına neden olacak kadar hızlı kanat çırpışları ve ağızlarından uzanan dil benzeri emici yapılarıyla beslenme tarzları nedeniyle sinekkuşlarına benzetiliyor bu büyük güve. Zaten İngilizcede de “sinekkuşu atmaca güvesi” olarak geçiyor. Sinekkuşlarının yalnızca Kuzey ve Güney Amerika’da görüldüğünü bilmeyenler olduğu için bu güve nedeniyle sinekkuşlarının ülkemizde de yaşadığını sananlar oluyor.

Fotoğraf: Iron Chris

Atmaca güvelerini çiçekten çiçeğe dolaşırken izlemek çok ama çok zevkli. Öğrendiğime göre hafızları çok iyiymiş, her gün aynı saatte aynı çiçek kümesine gelirlermiş. Yağmurda bile uçabilirlermiş. Görme duyuları bayağı incelenmiş, renkleri öğrenme yeteneğine sahiplermiş.

Erzurum’da duvara konmuş, gri-mavi renkte bir güve görmüştük, galiba o da atmaca güvesiymiş. Aynı tür mü bilemiyorum çünkü tür isminde “atmaca güvesi” geçen başka büyük güveler de varmış; örneğin Hyles cinsinden olanlar. Güvelerle ilgili rehber kitabım olmadığı için biraz kafam karıştı ama bu karışıklık güvelere daha dikkatli bakmak için iyi bir yakıt.

Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Bahçeye gelen “sinekkuşu atmaca güvesi” çok hızlı kanat çırptığı için fotoğraflamak kolay değil. Annem uzun uğraş sonucu birkaç fotoğraf ve bir video çekebildi ama en başarılı örnekler için daha çok çabalamak gerekiyor.

Pelitköy sahili

Öğleden sonra denize gittik. Kuma ayak basar basmaz kırmızı kanatlı birkaç çekirge uçtu ayaklarımızın yanından. Gözlerimiz ancak kondukları yeri takip edince bulabildi onları, kumla birdi desenleri.

Köpekler olurdu ama ilk kez bir sürü kedi gördük kumsalda. En az beş tane vardı. Suyu sevmeyen kedileri şnorkelimin yakınında fotoğraflamak istedim ama başarısız bir tane çekebildim sadece. En azından doğal oldu, hiç bir şeyin yerini değiştirmemiştim. Denize böyle yakın çok sayıda kedi görünce Van Gölü’nde yüzdüğü bilinen Van Kedilerini getirdi aklıma.Birkaç ay önce Van’da onları görebildiğim için ne şanslıyım.

Fotoğraf: Özgür Keşaplı Didrickson

Bugün imbattı ve elbette bununla da ilgili ama bu sene genelde berrak olan bu deniz sık sık bulanık. Yakınımızdaki, çocukluğumun Öğretmenler Mahallesi plajına eskisi kadar sık gitmeme nedenim de bulanık ve kayalığın olmadığı sularında balık görememek. Ekolojik olarak yakındaki dururken arabayla denize gitmek sorumsuzluk elbette ama balık aşkına bu sorumsuzluğu yapıyorum. Bulanık suda daha da dikkatli oluyor gözlerim ve bugün armağanım bembeyaz bıyıklarıyla kum savurarak beslenen bir tekir oldu. İngilizcede “barbel” olarak adlandırılan bu beyaz ağız uzantılarının Latince karşılığı “küçük sakal”mış.  Bıyıkların, balığın hemen farkedilmesini engelleyecek beden desenleriyle büyük zıtlık oluşturan beyazlıkta oluşu çok ilginç. Neden böyle acaba?

Fotoğraf: Roberto Pillon

Özgür Keşaplı Didrickson

7 Eylül

Bozcaada

taş nerede biter, kelebek nerede başlar?
hayat nerede biter, ölüm nerede başlar?

Fotoğraf: Gevher Gökçe

Gevher Gökçe

Not: Bu kelebek de büyük olasılıkla Karaağaç nimfalisi

Burhaniye

Sabah çoktandır görmediğim küçük kargaların çok sevdiğim seslerini duydum. Özlemişim bu sesi, onları.

Erzurum çayırlarında adını bilmediğimiz sayısız çiçekle karşılaşmıştık. Bugün  Flora grubuna türünü bilmediğimiz çiçeklerden birinin fotoğraflarını gönderdim. Bilimsel adı Silene vulgaris olan bu güzel bitkinin Türkiye Bitkileri (turkiyebitkileri.com) sitesindeki Türkçe ismi çok hoşmuş; “Ecibücü”.  Bitkinin diğer adlarından birisiyse “gıvışgan otu” imiş. Farklı yerel isimlerle birlikte yaban hayatının ilham verici güzelliği daha da zenginleşiyor.

Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Özgür Keşaplı Didrickson

8 Eylül

Bugün yürürken yol kenarında, içinde köpek dışkısı olan bir poşet gördüm. Juneau’da (Alaska) beni delirten, hiç anlayamadığım şeylerden birisiydi bu durum. Juneau’da nerdeyse her patikanın başında ücretsiz poşetlerin olduğu bir kutu bulunur. Sorumlu insanların işini kolaylaştıran bu hizmete rağmen bir sürü insan için görevleri köpeklerinin dışkısını bu poşetlere yerleştirdiğinde bitiyor ne yazık ki. Arkalarından görevli birisi yere bıraktıklarını toplayacak gibi davranan bu insanlar nedeniyle çok sulak olan bu bölgede dışkılar kimbilir ne zaman çözülecek poşetlerin içinde karışıyor doğaya. Hani dışkıları olduğu gibi bıraksalar daha iyi olacak. Juneau’da çok sayıda insanın köpeği var ve elbette bir kısmı da dışkıları hiç toplamıyor. İdrar izlerinin de gözü çok rahatsız ettiği karlı zamanlarda gördüğüm manzaralara inanamazdım. Ekolojik kaygıları bırakalım, böylesine görkemli bir doğayı nasıl böyle kirlettiklerini anlamam mümkün değil.

Bugün gördüğüm poşet beni öfkelendirdi ve kaygılandırdı. Böylesi anlaşılmaz davranışlar evrenselleşince hem doğa hem de insanlık adına gerçekten çok kaygı duyuyor insan.

Fotoğraf: Özgür Keşaplı Didrickson

Dere kenarında yürürken sarı yapraklı küçük bir ağaç gözüme çok hoş gözüktü. Yakındaki köprü çok estetik değil ama bana banliyölerde geçen yerli, yabancı filmleri birbirine bağlıyor gibi gelir böyle köprüler, bir ruhları vardır en azından. Eskiden köprü yoktu, nehir taştığında  değdiğimizde sallanan uzun taştan blokların üzerinden atlayarak giderdik Ören’e. Bunlar aklımda, ağaçla birlikte köprüyü de kareye almaya çalışarak fotoğraf çekeyim derken bir de ne göreyim; koca köprünün ayakları altında birkaç eski koltuk varmış ve uzun olanına oturmuş bir adam. Dışarıya atılmış eski koltuklar bol öykülü gelir hep bana. Oldukça sık rastlanıyor, bir süredir ne zaman görsem fotoğraflarını çekmeye çalışıyorum. Biraraya geldiklerinde özgün bir dünya yaratırlar gibi geliyor. Fotoğraflarını çektiğim süre boyunca köprünün altındaki koltuklarda oturan adamın başı eğikti. Öyle değildiyse bile aklımda sinema, ben onun kitap okuduğuna inanmak isterim.

Fotoğraf: Özgür Keşaplı Didrickson

Özgür Keşaplı Didrickson

Not: Kuş türleri için trakus.org; kelebek türleri için trakel.org adreslerine bakabilirsiniz. Bitkiler konusunda facebooktaki Flora grubu dışında, turkiyebitkileri.com adresinden yararlanıyoruz.

Azizm Sanat Örgütü olarak doğadan zannedildiği kadar uzak olmadığımızı düşünerek, bu düşüncenin yarattığı umutla “Dirimbilim Günlüğü” köşesini açmaya karar verdik.

Dirimbilim Günlüğü’nün her yaştan herkesin katkısıyla oluşmasını arzuluyoruz. Günlüğümüzde yer almak için yer ve tarih bilgisiyle bize gözlem ve düşüncelerinizi aktarabilirsiniz. Notlarınıza fotoğraf, çizim, video da ekleyebilirsiniz.

Bunu paylaş: