Kitapçı: Thomas More – Ütopya

Dinsel reforma karşı çıktığı halde; Rönesans’ın öncüsü, vaktinden önce yaşamış bir Elizabeth Çağı adamı ve sözcüğün tam anlamıyla tam bir hümanist olan Thomas More, bu başyapıtı yazmasaydı unutulup giderdi. Bu konuda gerçekçi olmalıyız. Günümüzde onu; inançları uğruna can veren, erdemli ve idealist bir devlet adamı olarak anardık. Ancak bu başyapıt onu ölümsüz kılmıştır.

Kitabın birinci bölümü, More’u ileride ölüme götürecek olan kralın adıyla başlar; “Eşine az rastlanır üstün zekâsıyla tanınmış, yenilmez İngiltere Kralı Sekizinci Henry”* ve devam eder…

Kral Henry ile Kastilya Prensi’nin arası açılınca More bu durumu düzeltmek için Antwerp’e gönderilir. Orada dostluk kurduğu ve kitapta övgüler yağdırdığı Peter Giles’in yanında gemici olduğu güneşten yanmış teni ve uzun sakalından anlaşılan Raphael Hytloday ile tanışır. Raphael pek çok yolculuk yapmış ve neticesinde çok çeşitli anılara sahip bir gemicidir. More bu anıların canavarlar, ejderhalar ve çeşitli fantastik öğeler barındıran kısmı ile hiç mi hiç ilgilenmez. Onun ilgilendiği, Raphael’in doğrulukla ve akılcılıkla düzenlenmiş bir topluma rastlayıp rastlamadığıdır. Raphael ise Utopia Adası’nda tam da bu tarz bir düzene rastladığını belirtir.

Aslında açıkça biliniyor ki Ütopya’dan bahseden Raphael Hytloday değil, Thomas More’un ta kendisidir. More bu kitabı ve hayalindeki toplumu yazabilmek için kendisinin açıkça söylemeyi göze alamayacaklarını Antwerp’te tanıştığını varsaydığı Raphael’e söyletir. Raphael ile More arasındaki konuşmalar More’un kendi kendisiyle yaptığı eristikten başka birşey değildir.

Kitabın ikinci bölümünde, Raphael Hytloday -daha doğrusu Thomas More- sanki gerçek bir yermiş gibi ve orasını kendi gözleriyle görmüş gibi Ütopya’yı anlatmaya başlar.

More’un Ütopya’sı, o dönem yani Ortaçağ Dönemi dünyasından tamamiyle farklıdır. O dönemde kralların baskısından yılmış bir dünya varken; Utopia’da kralsız bir özgürlük vardır. Dünyada yönetimlerde kargaşa varken; Utopia’da kusursuz bir düzen vardır. O dönemin zorba dinsel yapısına karşın Utopia’da inançta hoşgörü vardır. O dönemde insanlar mal ve mülk kazanma çabasındayken Utopialılar ruh dinginliği ve bilgi peşindedirler. Utopia’da çalışan herkes ulusal servetten eşitçe yararlanabilmektedirler.  Herkes çalışır, herkes üretir ve herkes tüketir. Utopia’nın bu ve bunun gibi pek çok özelliğinden görüldüğü üzere aslında tam bir sosyalist düzen hakimdir. Ve bu sosyalist düzenin Tanilli’nin Marksist-Leninist Sovyet Rusya toplumsal düzenine aşırı derecede benzerlik göstermesi de dikkatleri çeken bir diğer konu!

More’un Ütopya’sı tabii ki çoğumuzun hayallerine çok ama çok yakın ancak, bu eserde içime sindiremediğim konular da yok değil!

Örneğin;

Sayfa 74’te belirgin olarak örneklendirilen kölelik, Ütopya’da çok yaygın. Genelde ağır suçlar işleyenler kölelik ile cezalandırılır ancak köleliğin tamamen kaldırılması daha temelleri sağlam bir düzen sağlayacaktır.

Sayfa 76’da belirtilen Ütopya’nın evlilik yasalarının da pek iç açıcı olduğu söylenemez açıkçası. More evliliği sadece ölümün bitirebileceğinden bahsediyor. Bu durum özellikle günümüz düzeninde pek normal gelmiyor. Bir evlilik ölüm dışında epeyce çok olumsuz etkiden dolayı bitebilmelidir pek tabii ki! Evlenmeden önce cinselliğin yasak olması da sorgulanması gereken bir başka konu. Tabii bu tarz konuları sorgularken, More’un Ortaçağ’da yaşamış ve Katolik inancına bağlı olduğunu da hafızaların bir köşesinde barındırmalıyız daima.

Bu nadir -ama önemli- konular dışında More’un Utopia’sı için “hayalleri süsleyen toplum yapısı” diyebiliriz gönül rahatlığıyla.

Toplumsal düzen, eğitim, iktisadi düzen, aile ve dostluk bağları, toplum psikolojisi, dinsel hoşgörü, temel özgürlük ilkeleri vb. gibi pek çok konuda herkesi aydınlatacak ve ufkunu genişletecek bu başyapıtı herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.

Sanatla kalın…

Selçuk Korkmaz

 

Notlar ve Kaynaklar

*Thomas More – Ütopya, İş Bankası Kültür Yayınları, 22. Baskı, Sayfa 3

Mina Urgan’ın Thomas More – Ütopya incelemesinden alıntılar yapılmıştır.

Bunu paylaş: