Söyleşi: Ertuğrul Karslıoğlu

Ertuğrul Karslıoğlu, Türkiye’nin nadir belgesel yönetmenlerinden. Sırtını Anadolu’ya vermiş, gözleri her daim ufka ve çağdaşlığa adanmış bir yaşayan çınar. Taraklı’da Mühürlenmiş Zamanlar, Keçe’nin Teri, Fırat’ın Türküsü gibi dev yapımlar onun imzasını taşıyor. Kendisi aynı zamanda bir eğitimci, genç nesillere belgesel ve sinema sektörünü öğretmekle kalmayıp, onlardan birer sanatçı yaratabilmenin gayesinde.  Ödülleri arasında kendine en çok yakışanlar hiç şüphesiz ki TRT Onur Ödülü ve Keçenin Teri ile aldığı Yüzyılın Belgeseli ödülüdür.

***

Sayın Karslıoğlu, kariyerinize ve sektördeki faaliyetlerinize değinmeden önce, sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?

Yaklaşık 44 seneden beri sinema ve televizyon sektörünün içindeyim. 1973 Yılında TRT kurumuna sınavla kurgucu olarak girdim. Kısa bir süre sonra da programlar üretmeye başladım. 1992 yılında kurumdan ayrılarak özel sektörde televizyonlara diziler, reality şovlar hazırlayan bir şirketin ortaklığını yaptım. 1999 yılından bu yana da çeşitli yüksekokul ve üniversitelerde Sinema Dili, Belgesel Sinema, Kısa Film dersleri verdim ve vermekteyim.

Sizi belgesel alanına yönelten şey neydi?

Sinemayı ben sevmiyorum diyene rastladınız mı? Sinemanın büyüsüne kapılmayan çocuk ya da genç düşünebilir misiniz? Bu ilgi eğer içinizdeki heyecanı giderek yükseltiyor ve sizi o alana çekmeye zorluyorsa mutlaka sinemanın çekim alanındasınız demektir. Bu da sizi kaçınılmaz olarak öğrenmeye, araştırmaya, hatta üretmenin yollarını aramaya iter. Benzeri düşünceler içinde TRT kurumuna girdim. Gerçekliği yansıtmaya sinemanın tüm araç gereçlerini en verimli biçimde kullanarak, sayıları o dönem az da olsa (1974-75), üretilen projelerle Belgesel Sinema’nın önemini kavradım. Bilindiği üzere kurmaca sinemanın başarısı, fantastik yapımlar bile olsa hayal gücünüze dayalı senaryonuzun gerçeğe en yakın, inandırıcılığının yüzdesiyle ölçülür. Bu oran belgesel sinemada yüzde yüz olmalıdır. O dönemin BBC üretimleri ve Jacques Cousteau’nun denizlerdeki yaşamı konu alan dizi belgeseli tam bir “Belgesel Sinema” örnekleriydi. Kurgucu olarak çalıştığım dönemlerdi. Bu belgesellerin Türkçe seslendirmesini kurgu masasında senkronluyordum. Olağanüstü yapımlardı. Özellikle BBC’nin Afrika yerlileriyle ilgili sözü neredeyse olmayan bir belgeseli beni çok etkilemişti. Ancak Her iki yapım da kendi ülkelerinin dışından örnekleri sergilemekteydi. Konu mu bulamamışlardı kendi topraklarında! Bu düşüncelerle kurguya devam ederken bir taraftan da Anadolu coğrafyasını, geleneklerini, tarihini, üzerinde yaşamış medeniyetleri, kültürünün zenginliğini notlamaya başladım. Bir ömre sığmayacak kültürlerin varlığını bir yerden başlayarak belgelemenin, belgesel sinemaya ilişkin örnekleri çoğaltacağına inandım çünkü o kadar çok değerler vardı ki! İşte sinemaya olan tutkumun belgesel sinemaya yönelimi böyle başladı diyebilirim.

Auter bir yönetmenin izinden gidilerek özgün bir yol bulmak mümkün müdür?

Tabii ki. Sektörde iseniz, bir biçimde sektörün herhangi bir kulvarında çalışıyor ve çalışma koşullarının ağırlığına aldırmadan, yılgınlığa düşmeden işinizi sürdürebiliyorsanız ve de sinemaya olan tutkunuzu bir taraftan okuyarak bilgi dağarcığınızı genişletirken, bir taraftan izleyerek görselliğe ilişkin altyapınızı geliştirirseniz bu kulvarda yetkin olmamak için bir neden göremiyorum.

Türkiye’de belgeselcilik nasıl algılanıyor?

Belgeselin, belgesel sinemanın ne olup olmadığı, hem akademik çevrelerde hem de sektörde çalışanlar tarafından sürekli tartışılıyor. “Şu yapım belgeselin kategorilerinden şuna girer” diyerek bir televizyon ürününü belgesel sinemayla tanımlamak bana göre hatalıdır. Gerçeği yaratıcı biçimde yorumlayan ürünler belgesel sinemanın ta kendisidir. Yani yaratmanın, sanatsal yaklaşımın, estetiğin vazgeçilmez olduğu yapımlardır belgesel sinema ürünleri. Daha ileri gideyim sinema salonlarında oynatabileceğimiz, olgunun içindeki dramayı, gerilimi ortaya çıkaran yapımlardır.

Belgeselde kurgunun önemi nedir?

Kurgu sinemanın temel unsurlarındandır. Kamera gibi, konsept ya da akış gibi, ışık gibi, efekt ve müzik gibi sinema ögelerini belli bir ritmle bir araya getiren vazgeçilmez öge. Kamerayla görselleştirdiğimiz görüntülerden anlam yaratma sanatı kurgu!

Türkiye’de belgesel hep bir adım geride kalıyor ve çok düşük bütçelerle çekiliyor. Avrupa’da ise devasa bütçelerle çekilen filmler var. Elimizde bu kadar malzeme varken belgeseli göz ardı etmemiz sinemamızı da etkiliyor olabilir mi?

Maalesef durum dediğiniz gibi. Burada görev TRT kurumu başta olmak üzere kültürel zenginliğimize bilinçli biçimde değer veren kuruluş ve iş adamlarına düşüyor. Birçok kurum ve kuruluş kültürel değerleri yüceltirken bu değerleri belgesel sinema formatıyla belgeleyip geleceğe miras bırakmayı planlasalar, düşük bütçeler yerine bir diziye harcanan bütçenin onda birini dahi belgesele yatırsalar durum çok farklı olur kanaatindeyim.

Samimi işler yapabilmenin en önemli anahtarının Anadolu insanı olduğunu söylediniz. Bu konuyu biraz açıklar mısınız?

Belgesel sinema yönetmeni bilgi birikim sahibi olduğu kadar insani ilişkilerine de dikkat eden mütevazı kişi olmalıdır. Hele bu kadim toraklarda onlarca medeniyetten süzülerek gelen kültürlerle haşır neşir Anadolu insanıyla karşı karşıya ise! Konukseverliğinin yanında ince esprileriyle ve naiflğiyle sizi tanımaya çalışırken ayni samimiyet ve sıcaklıkla yaklaşmalısınız Anadolu insanına. Aksi halde onun değerlerine ulaşamazsınız. Başarırsanız hem çok önemli bir dost kazanmış olursunuz hem de projeniz belgesel dönüşür.

Bir senarist ya da yönetmen geçmişteki hikâyelerinden birini tekrar çekmeye kalkarsa aynı tadı yakalayabilir mi? İkisi arasında ne gibi farklar olur?

Bugünlerde Hollywood konu bulmakta sıkıntı çekince geçmişte prim yapmış filmleri yeniden çekmeye başladı! Ancak farklı yönetmenlere çektirerek. Aynı yönetmenin geçmişteki çektiği hikâyeyi yeniden çekmemesi düşüncesindeyim. “Ben geliştim bu filmi daha iyi çekerim” yerine başka bir film çekerek geliştiğini ispatlasın, daha doğru geliyor bana.

Belgesele yönelen insanlara neler önerirsiniz?

Belgesel sinemacı Türk ve Dünya edebiyatını bilen, kurmaca sinemanın ünlü yönetmenlerini ve filmlerini izleyen, belgesel sinemanın ustalarından haberdar olan kişi olmalıdır. Kısaca sinema konusunda sözü olan kişidir belgeselci.                                                                                                        Belgeselde kurulan set diğer setlere benzemez! Disiplin tabii ki vardır ama akşamları mutlaka tüm ekip günü değerlendirir. Herkesin söyleyecek sözünün olması bu nedenledir.

Bugüne kadar yönetmenlik yaptığınız süreçte izlediğiniz ve sizi en çok etkileyen belgesel hangisiydi?

Baraka!

Hayallerinize ulaştığınızı söyleyebilir miyiz? İçinizde şunu da yapmalıyım dediğiniz bir şey var mı?

Daha çok belgesel çekmeliydim diyorum zaman zaman.

Ertuğrul Karslıoğlu’nun yeni projeleri var mı?

Evet var. TC Kültür ve Turizm Bakanlığının desteklediği bir belgesel projem var.  Şu kadarını söyleyeyim İtalya ve Türkiye’nin iki önemli kadim kentiyle ilgili.

Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.

 

Rasim Levent

*https://issuu.com/azizm/docs/azizmsanatedergi124

Bunu paylaş: