Dirimbilim Günlüğü: İstanbul’un göçmenleri, kuğu, ceviz, Koronis

25 Mart 2018

İstanbul

Merhaba,

Mart ayının sonlarına yaklaşırken kış göçmenlerinin bazıları bizi terk etmiş bazıları ise hala buralardalar. Mart ayı, yaz göçmeni ibibik ile kış göçmeni çayır incirkuşunun kanatlarının birbirine değdiği aydır. Bu çift gibi birçok eşleme yapabiliriz Afrika’nın sıcağından gelenlerle Avrupa’nın soğuğuna gidecekler arasında. Birbirlerini belki sadece birkaç gün ya da hafta görebilen bu türler acaba ne düşünüyorlardır kendilerine yabancı ama benzerleri için. Bu soruyu hep merak etmişimdir. Belki de kuşlar değil de merak eden sadece benimdir.

İbibik. Fotoğraf: Cemil Gezgin

Mart ayının son durumunun raporunu vermek gerekirse, kendi gözlemlerime göre şöyle söyleyebilirim:

Deniz ve su kuşlarından sakarmeke, küçük batağan, karaboyunlu batağan ve küçük karabatak henüz güvenli, ılık liman ve kıyıları bırakmadılar. Bunlara karabaş martıları azalan sayılarına karşın ekleyebiliriz. Küçük gümüş martı için son günlerde boğaza gitmediğimden bir şey diyemiyorum. Kayıtlar Nisana kadar kaldıklarını  gösteriyor. Akdeniz martıları bugünlerde boğaz ve Adalarda çoğaldılar.

Üreme çalışmalarına çoktan başladı birçok tür. Tepeli karabatakların Haydarpaşa mendirekte Ocak ayında yavrularını görmüştüm. Bugün Burgazada’da yuvada oturan bir tepeli karabatak gördüm yine. Anlaşılan bu tür sürekli yumurtada! Birkaç gündür bahçedeki yapay yuvaya gelip, bakıp giden büyük baştankaralar var. Belli ki yuva arayışındalar.

Son günlerde bir park, bahçe ya da ormana girdiğinizde duyulan kuş seslerinde bir artma hissedebilirsiniz. Bu ses çeşitliliği ve yükselmesi Mayıs ayına kadar artarak sürecek. Şu günlerde bile ardıçlar, baştankaralar, çit kuşu, çıvgın, ispinoz ve birçok tür yüksek perdeden şakımaktalar. Yakında başkaları ve yaz göçmenleri de katılacak koroya.

İspinoz. Fotoğraf: Cemil Gezgin

Göçmenlerin kuzeye çıkışı hızlanıyor. Bazı erkenciler için bu neredeyse bir ay önce başladı. İlginç kayıtlar geliyor ülkemizin birçok noktasından. Bu kayıtların iklim değişiminden mi yoksa kuş gözlemci sayısının artmasından mı kaynaklandığını bilemiyorum. Leylekler zaten Mart ayının erkencilerinden ve hatta en yüksek sayılara İlkbaharda bu ay sonu çıktıklarından göçün şu anki liderleri. Leylekleri şahinler takip etmekte. Deliceler ve diğer yırtıcıların da göçü başladı ve artıyor. Yine turna ve ak pelikan sürülerini görebileceğimiz zamanlardayız.

Leylek. Fotoğraf: Cemil Gezgin
Ak Pelikan. Fotoğraf: Cemil Gezgin

Asıl biz İstanbul’lu kuşçuların beklediği bir tür var ki gözler ve kulaklar onun yollarına bakmakta. Onun adı Akkarınlı ebabil. Aynı cinsin diğer türleri çoktan gelse de ille de akkarınlı deriz. Sanırım bunun nedeni onun yaz boyu bitmeyen sesi ve enerjisi. O kadar alışıyoruz ki sesine ve uçuşuna gittiğinde etraf daha bir sessiz ve eksik kalıyor. Bu yıl henüz birkaç gün önce geldi öncüler. Çığlıkları şimdilik duyulmuyor Kadıköy semalarında; ama yakındır.

Kırlangıçlar erkenciydi bu yıl. Henüz çoğalmadılarsa da görüyoruz arada bir. Artık şehrin içlerinden büyük ormanlara gidecek bir türümüz var yanımızda, kızılgerdan.  Çıt çıtlarını işitemeyeceğiz yakında. Ona benzer bir tür, kara kızılkuyruk. O da vedaya hazırlanmakta.

Baykuşlardan belki de göçü bize anımsatan tek tür ishakkuşudur. Kır baykuşunun kışın bizi ziyareti görece az olduğundan çok saymayız onu. Ama ishak her akşam sonar benzeri sesiyle ben geldim ve tüm yaz sizinleyim der. İshakkuşu şimdiden burada.

İbibik de erkenciydi bu yıl. Güney bölgelerimizde 3-4 tanesi bir arada görülüyordu on gün önce.

Mart ayı bazı göçmen ötücülerin de sürü sürü geçtikleri bir aydır. Bunların başında ak ve sarı kuyruksallayanlar ile ispinozlar gelir. Dün Adalarda ak kuyruksallayanlar ve ispinozlar  ile incirkuşları sürülerle geçiyordu.

Ak Kuyruksallayan. Fotoğraf: Cemil Gezgin
Sarı Kuyruksallayan. Fotoğraf: Cemil Gezgin

Göçmen ötleğenlerin bir kısmı üreme noktalarına gelmiş durumda. Dün Burgazada’da küçük akgerdanlı ötleğen gördüm. Akgerdanlı ötleğen de gelmiş olmalı.

Bugünlerde bir çıvgın istilası var gibi. Çıvgının bahardaki en yoğun dönemine girdik. Söğütbülbülü de görünmeye başlar artık. Orman çıvgını Nisan başlarında geliyor geçmiş kayıtlarda.

İstanbul’un kış göçmeni ekin kargamız 20 Mart’ta Validebağ Korusunda yoktu. Gitmişler anlaşılan.

Karabaşlı isketeler geriye göçlerini hala sürdürüyor, dün şahit oldum buna. Kocabaşlar henüz derin ormana çekilmemişler ki Validebağ’da gördüm birkaç gün önce.

Bütün bu gözlemlerim benim şahit olduklarım ve duyduklarımdan ibaret. Mutlaka birçok tür daha vardır üzerinde söz söylenecek. Hatta bu yazı yazılırken geçen sürede dahi binlercesi geçmiştir üzerimizden. Göç durmuyor; güneyden kuzeye, kuzeyden güneye; alçaktan yükseğe, yüksekten alçağa. Yanımızdaki bir çalıdan gökyüzündeki buluta, göç her yerde.

Sevgiler.

Cemil Gezgin

Not: Metinde geçen tüm kuş türleriyle ilgili bilgi ve fotoğraflar için www.trakus.org adresine bakabilirsiniz.

25 Mart

Balıkesir
Oldum olası kuğulara karşı tuhaf bir bağlılığım vardır. Küçükken duyduğum “Çirkin Ördek Yavrusu” masalıyla kendi kendimi özdeşleştirip kara kuru bir kız çocuğuyken büyüyünce kuğu gibi olmayı hayal ettiğimden midir bilmem. Anne babamın mesleklerinden dolayı çok taşındık ben küçükken. Konya Beyşehir’de okula gittiğim karlı bir günü hatırlıyorum. Çöpün yanında kardan uçamayan ve oraya düşmüş bir kuğu gördüğümü sandım uzaktan bakınca. Okula geç kalıyordum ve onu dönerken almaya karar verdim. 8 yaşındaki aklımla bütün sabah okulda, dönerken kuğumu nasıl kucaklayacağımın, onu eve götürüp nasıl bakacağımın, iyileştirip nasıl yeniden uçuracağımın hayalini kurdum, bulutların üstünde gibiydim, kimseye de bahsetmedim gidip kuğumu almasınlar diye. Herkes okula geliyor, işe gidiyor, sokaklarda kimse kalmıyor diye düşünüyordum sanırım. Dönerken koştum, koştum ve çöpün yanına gelip kuğu sandığım büyük beyaz poşeti gördüm…

Ortaokulda da İzmir’deydim ve Ev Ekonomisi dersiydi sanırım, oyuncak yaptırıyordu öğretmenimiz, herkes ayıcık, panda yaparken ben evde annemle peluş kuğularımın incecik boyunlarını pamukla doldurmaya çalışıyordum. İşte bu yüzden hep kuğu çizerim, ilk sergimin afişinde bile yerlerini almışlardır. Bu yazıyı Dirimbilim Günlükleri için yazacağım için merak edip baktım internetten; Britanya’da tahmini 25750, İrlanda’da 20000’den fazla, Rusya’da 50000 civarı kuğu varmış. Bu sayı Türkiye’de 7000-9500 arasında değişiyormuş. Benim içimdeyse sayamayacağım kadar çoklar…
Bu arada büyürken çirkin ördek yavrularının aslında hiç de çirkin olmadığını, hangi tür olursa olsun bütün canlıların güzel olduğunu öğrendim, masallarda bile olsa farklılığın çirkinlik olmadığı bir dünya dileğiyle…

Yalnız Kuğu Resim: Ayben Dilek Ünal Çalışkan
Siyah Kuğu Beyaz Kuğu Resim: Ayben Dilek Ünal Çalışkan

Ayben Dilek Ünal Çalışkan

26 Mart

Selçuk

Tespih ağacı yapraklanmış. Çok beğendiğim, yanında kendimi Meksika’daymış gibi hissettiğim kaktüsü ise sökmüşler. Bir bahçedeydi. Kararlarının nedenini bilemiyorum, geçtiğim sırada bahçeyle ilgilenenlere sorasım geldi ama vazgeçtim. Çok güzeldi, bir daha bahçede birini görürsem sorayım olmazsa.

Özgür Keşaplı Didrickson

27 Mart

Selçuk

Bugün yol kenarında, taşların ortasında bir gelincik gördüm. Üzeri örtüyle kaplı, kullanılmayan bir motor ile bir araba arasındaydı. Herhalde arabanın motora çarpmamak için yaptığı manevralar o güne kadar yaşamasını sağlayacak cinstendi ya da araba da bir süre kullanılmadı.

29 Mart’ta ne yazık ki çiçek kısmını ezildiğini gördüm. Taç yapraklarından birisi yerdeydi. Bir kitabın ya da defterimin arasına koymak için aldım.

Fotoğraf: Özgür Keşaplı Didrickson

Özgür Keşaplı Didrickson

28 Mart

Selçuk

Meydanda, hemen başlarının üzerindeki yuvalardan uçan leyleklerin altında top oynayan çocukları izlemek benzersiz güzellikte bir his veriyor insana.

Özgür Keşaplı Didrickson

29 Mart

Selçuk

Selçuk’ta çok sayıda küçük karga var. Her yerdeler. Kimi zaman şehir merkezinin üzerinde büyük sürüler halinde uçuyorlar. Bugünlerde hepsinin ağzında sık sık yuvalık malzeme oluyor. Geçenlerde birkaçını yakındaki inşaat alanında ağızlarında yumuşak süngerimsi şeylerle gördüm. Çalı, çırpı gibi kolayca erişebildikleri yuva malzemeleri dışında bir şeyler buluyorlar ki inşaat alanlarında da çok geziniyorlar.

Küçük Karga. Fotoğraf: Özgür Keşaplı Didrickson

30 Mart

İzmir

Merhaba,

Yollarda hep kuşlar görüp duruyorum. Zaman zaman bir pelikan, zaman zaman hava soğuk, kafam rüzgârdan eğilmişken karşıma ak kuyruksallayan çıkıyor ve tesadüf hep aynı yerde rastlaşıyoruz. Bu sefer kargalardan ve onların bana hatırlattıklarından bahsedeceğim.

Balkonumuza açıkta koyduğumuz cevizler maalesef tükendi. Teker teker hepsini götürmüşler. Bir tanesi de balkondaki saksının toprağına gömülü idi. Bir kaynakta hem kargaların hem kuzgunların Yunan mitolojisinde beyaz ya da gümüşi renkte oldukları söyleniyor. Apollo’nun eşi Koronis, tıp tanrısı Asklepion’a hamileyken Apollo’ya ihanet edip bir ölümlüye âşık olur. Bu haberi ona veren ak kuzgun ya da ak karga lanetlenir ve tümü siyah renge bürünür. Apollo öfkeyle, Afrodit’in oklarıyla Koronis’in canını  alır ve Koronis’in ölü bedeninden Asklepion doğar.

Koronis’in adının kuzgundan geldiği söyleniyor. Bir kuzgun kadar güzel olduğundan bu isim ona verilmiş. Annemin öfkesi de henüz dinmiş değil bazen yeni açmış çiçeklerini kopmuş buluyor, cevizleri de kayıp. Bilmem artık kargaların siyah olmaları onu teselli eder mi?

Kuzgun. Fotoğraf: Özgür Keşaplı Didrickson

Erzurum

Sabah yürüyüşümde tam da “bahar geldi, çiçekler arkadaşlarına kavuşuyor, yaşasın” demiştim ki kâr yağmaya başladı.

Fotoğraf: Özge Keşaplı Can

Perihan Keşaplı

31 Mart

Erzurum

Dün kar yağışıyla kış geri geldi derken bugün muhteşem bulut gösterileriyle bahar kendini gösterdi. Yarını şimdiden bilemiyorum.

Fotoğraf: Perihan Keşaplı

Perihan Keşaplı

Selçuk

Bugün hanımeliyle sarılı bir kamelyada sohbet edenlere çok özendim. Hanımeli, kokusunu en çok sevdiğim çiçeklerden birisi. Küçükken balını yemek pek keyif verirdi bize.

Birkaç gündür birkaç erkek çocuğunu yaprakları kızıl bir ağacın üzerinde görüyorum. Kızılcık şeklinde, kendi de kızıl bir meyvesi olan bir ağaç. Bir çocuğa sordum, erik olduğunu söyledi. Hiç böyle bir tür erik görmedim.

Geçtiğimiz gün söküldüğünden söz ettiğim kaktüsün olduğu bahçede, genç birkaç kaktüs daha varmış. Apartman sakinlerinin kaktüsleri sevdiklerinden az çok emindim zaten.

Yürürken bir adamın bir ağaçtan bir şey koparıp yediğini gördüm. Yolumu değiştirdim merakla, gittim baktım. Çağla koparmış. Ben de yedim bir tane. Badem ağacını en azından uzaktan tanıyamadığımı da böylece öğrenmiş oldum!

İncirler yapraklanmış. Zaten çevresine bakınca insan, baharın rengini ne olursa olsun çiçeklerden değil de, her yeri saran yeşil yaprak ve otlardan aldığına ikna oluyor.

Haftalar önce tepede, kalede gördüğüm atalanta kelebeklerini daha sık görmeye başladım. Kelebekler hem baharın gelişini müjdeliyor hem de yazı getiriyor sanki. Kelebekleri görünce bazen otların arasına uzanasım geliyor. Kelebek kanatlarının – Jim Morrison‘a gülümseyerek ” ve çığlıklarının” desem mi? – sesiyle yüzümde güneş, hafif bir uykuya yatmak…

Atalanta. Fotoğraf: Yoky

Özgür Keşaplı Didrickson

1 Nisan

Bergama, Kırıtaklaŕ köyü

Doğa ve dalgalanan yeşil deniz…

Fotoğraf: Mümine Ceren Koyu
Fotoğraf: Mümine Ceren Koyu

Mümine Ceren Koyu

Azizm Sanat Örgütü olarak doğadan zannedildiği kadar uzak olmadığımızı düşünerek, bu düşüncenin yarattığı umutla “Dirimbilim Günlüğü” köşesini açmaya karar verdik.

Dirimbilim Günlüğü’nün her yaştan herkesin katkısıyla oluşmasını arzuluyoruz. Günlüğümüzde yer almak için yer ve tarih bilgisiyle bize gözlem ve düşüncelerinizi aktarabilirsiniz. Notlarınıza fotoğraf, çizim, video da ekleyebilirsiniz.

Bizi birleştireceğini, yaban hayata olan sevgimizle güç birliği yapmamızı sağlayacağını umduğumuz günlüğümüze katkılarınızı bekliyoruz. Notlarınızı dirimbilimgunlugu@gmail.com adresinden yayın kurulumuza gönderebilirsiniz.

Bunu paylaş: