Mastürbasyon ve Evrim – Çağrı Mert Bakırcı

Mastürbasyon ve Evrim*

Mastürbasyon, neredeyse istisnasız olarak tüm toplumlarda halen tabu olmayı sürdüren bir konu… Kişinin kendisine dokunması, kendisini cinsel olarak tatmin etmesi, kendi cinsel ihtiyaçlarını bir partner kullanmaksızın gidermeye çalışması, her nedendir bilinmez, kültürümüzün “yasaklı” olarak tespit ettiği konulardan birisidir. Evrim Ağacı olarak bu tabuları ele almayı, bilimsel olarak analiz etmeyi ve mümkünse konu hakkındaki tartışmaları gündeme taşıyarak bu “tabu” statüsünü olabildiğince yıkmayı oldukça faydalı bir uğraş olarak görüyoruz. Böylece insanların utanıp çekinecek hiçbir şey olmadığını, bunların son derece sıradan biyolojik olaylar olduğunu görmeleri mümkün olabilecektir. Gelin bu makalemizde mastürbasyonun ne olduğuna, evrimsel olarak bir kökeni olup olmadığına ve insan üzerinde dikkate değer bir faydası veya zararı olup olmadığına bir göz atalım.

Mastürbasyon, bir canlının kendi cinsel organlarını uyararak (stimüle ederek) genellikle orgazm noktasına kadar ulaşmasına verilen isimdir. Normalde eşeyli üreme (seks) için iki birey gerekirken, mastürbasyon bireyin tek başına yapabileceği cinsel bir aktivitedir. Öte yandan bir tür oto-erotizm faaliyeti olan mastürbasyon, bireylerin cinsel ilişki kurmadan, karşılıklı olarak da yapabilecekleri bir olaydır. Yani “kopulasyon” (cinsel birleşme) denen olay olmaksızın yaşanan cinsel faaliyetlerde mastürbasyon önemli bir parça olarak karşımıza çıkmaktadır.

Doğada Mastürbasyon ve Mastürbasyonun Görülme Sıklığı

Mastürbasyon, o kadar da sıra dışı bir olay değildir ve hayvanbilimciler tarafından “üreme amaçlı olmayan cinsel davranış” olarak tanımlanmaktadır. Doğadaki pek çok olay gibi, mastürbasyon da ilk olarak insanda evrimleşmiş bir olay değildir; hayvanların pek çoğunda mastürbasyon görülmektedir.

Mastürbasyon, hayvanların dişilerinde ve erkeklerinde genel olarak benzer şekilde yapılmaktadır. Kelimenin etimolojisi incelendiğinde, Latince “elle rahatsız etmek” anlamına gelen “manus turbare” kalıbından türetildiği görülmektedir. Buradan da anlaşılabileceği gibi, dişilerde de, erkeklerde de mastürbasyon, cinsel organların genellikle el ile uyarılmasıyla yapılmaktadır; ancak kimi zaman özellikle yüksek zekâya sahip memelilerde (örneğin şempanzeler, bonobolar, insanlar gibi primatlarda) çeşitli objeler kullanarak da yapılabilir. Özellikle insan türünde damacana, plastik vajina kalıpları, kıyafetler, vb. objeleri kullanmak gibi çok çeşitli fanteziler uygulanabilmektedir. Kadınların %53’ünün, erkeklerin %17’sinin vibratör kullanarak mastürbasyon yaptığı bilinmektedir.

Fakat diğer hayvanlar da bu konuda pek geri sayılmaz: Yunusların ölü balıkların vücut açıklıklarını kullanarak veya penisleri etrafına yılan balıkları sararak mastürbasyon yaptığının kayıtları bulunmaktadır. İnsanlarınkine benzer şekilde oto-erotizm ve mastürbasyonun görüldüğü hayvanların başında köpekler, geyikler, gergedanlar ve tabii ki çok çeşitli maymun türleri gelmektedir. Bunun haricinde atlarda, keçilerde, aslanlarda, vampir yarasalarda, walruslarda, kuşlarda da mastürbasyona rastlanmıştır. Ancak porno gibi diğer uyaran türlerinin bulunması sayesinde insanların mastürbasyon davranışları diğer hayvanlardan dikkate değer miktarda ayrılmaktadır. Yapılan bir çalışmaya göre genel olarak otel müşterileri ortalamada 12 dakika porno izlemektedir.

Nasıl uygulanırsa uygulansın, temel amaç cinsel organları uyararak, seksin verdiği hissin beyin tarafından uyandırılması ve bu sayede gerçekten cinsel ilişkiye girmeden beyinden mutluluk hormonlarının salgılanmasıdır. Bu açıdan incelendiğinde, doğada bu sıklıkta görülmesi çok da şaşırtıcı olmayacaktır. Mastürbasyonun evrimsel geçmişine az sonra döneceğiz.

Yapılan araştırmalar, hayvanların genelinde dişiler ile erkekler arasında mastürbasyon yapma sıklığının hemen hemen aynı olduğunu göstermiştir. Ne yazık ki ülkemizde, seks ciddi bir tabu olduğu için ve erkekler daha rahat ve özgür bir konumda tutuldukları için, mastürbasyon gibi seksle ilgili konular da sadece erkeklerin yapabildiği bir aktiviteymiş gibi algılanmaktadır. Hâlbuki mastürbasyon, hem dişilerin hem de erkeklerin yapabileceği bir aktivitedir. Öyle ki, kadınların %40’ının seks yerine mastürbasyonu tercih ettiği bile bilinmektedir!

Ülkemizden bu konuda istatistik bulmak birazcık zor; ancak ABD’de yapılan çalışmalar, 30 yaşının üzerindeki kadınların %80’inden fazlasının, genelde ise tüm kadınların %94’ünün hayatlarında en az 1 defa mastürbasyon yaptığını göstermektedir. 18-50 yaş arası her 5 kadından 1’i her ay en az 1 defa mastürbasyon yapmaktadır. 30 yaş üstü erkeklerde “en az 1 defa mastürbasyon yapma oranı” %93.4’tür. Genele baktığımızda ise, Amerikalıların %78’i hayatlarının bir evresinde mastürbasyon yapmıştır. Bu istatistiklerin Türkiye’de dikkate değer miktarda farklı çıkması için bir neden bulunmamaktadır. Elbette belli başlı farklılıklar olabilecek olsa da, ülkemizdeki mastürbasyon deneme ve tekrar etme oranlarının oldukça benzer olması olasıdır.

Dünya çapında baktığımızda da benzer bir durumla karşılaşmaktayız: 2007’de Britanya’da yapılan bir araştırmaya göre 16-44 yaş arası erkeklerin %95’i, aynı yaş aralığındaki kadınların %71’i mastürbasyon yapmaktadır. Bu ankete katılan erkeklerin %73’ü, kadınların ise %37’si anketin düzenlendiği tarih ile 4 hafta öncesi arasında son kez mastürbasyon yaptıklarını belirtmişlerdir. Aynı ankete göre, erkeklerin %53’ü, kadınların ise %18’i anketin yapıldığı gün ile anketten 7 gün öncesi arasında mastürbasyon yaptıklarını belirtmişlerdir. Genel olarak, erkeklerin %40’ı, kadınların %22’sinin günlük olarak mastürbasyon yaptığı düşünülmektedir. Erkeklerin %55’i, kadınların %48’inin her hafta en az 1 defa mastürbasyon yaptığını gösteren çalışmalar mevcuttur.

Mastürbasyon Faydalı mı, Zararlı mı?

Bilimsel olarak ele aldığımızda, günümüzde hekimlerin ve psikologların ezici bir çoğunluğu tarafından mastürbasyon normal ve sağlıklı bir davranış olarak tanımlanmaktadır. Mastürbasyonun genel geçer faydalarına ve sağlık üzerindeki olumlu etkilerine yönelik bulguların enginliğine karşılık, bazı izole vakalarda görülen zararlara ve olumsuz etkilere yönelik bulgular yok denecek kadar azdır. Dolayısıyla aralıklarla gündeme gelen ve mastürbasyonu özellikle de dinî nedenlerle eleştirmeye çalışan içeriklerin dikkate değer bir geçerliliği bulunmamaktadır. Birçoğu hatalı neden-sonuç ilişkileri ve bilimsel verilerin eksik okunmasına yönelik hatalar üzerine kurulu argümanlardır. Geri kalan eleştiriler ise, zaten tıbbi terminoloji çerçevesinde “sorunlu” olarak tanımlanan koşulların sanki mastürbasyon yapan herkesin sorunuymuş gibi genellenmesinden kaynaklanmaktadır. Mastürbasyonun zararlı olduğu yegâne koşullar, Merck Tanı ve Terapi Elkitabı’nda şu şekilde tanımlanmaktadır:

“Mastürbasyonun anormal olduğu yegâne durumlar şu şekilde tanımlanmaktadır: Partnere yönelik davranışı engellediğinde, halk içerisinde açık bir şekilde yapıldığında veya kişiye rahatsızlık verecek miktarda ve takıntıya varacak düzeyde yapıldığında.”

Mastürbasyonun sağlıklı olmasının ana nedeni, seksi simüle ediyor olmasıdır. Seksin kendisi son derece sağlıklı olduğu için, mastürbasyon da genel olarak sağlıklı görülebilir. Ancak anlaşılmalıdır ki seks her zaman ulaşılabilir bir davranış değildir. Bu nedenle mastürbasyonun bir davranış olarak evrimleşme sebebi de kolayca anlaşılabilir. Ancak evrimsel kökenine girmeden önce sağlık ile ilişkisini açıklamak istiyoruz, böylece evrimsel süreçte neden doğa tarafından desteklendiğini daha kolay anlayabiliriz:

Yapılan araştırmalar, mastürbasyonun faydalarıyla ilgili pek çok veriye ulaşmamızı sağlamıştır. Örneğin mastürbasyonun depresyonu azalttığı ve kişinin özgüvenini arttırdığı, Gale Çocuk Sağlığı Ansiklopedisi’nin 2006 baskısındaki bir araştırma yazısında yer almaktadır. Aynı zamanda cinsiyetler arası sosyal dengeyi sağlamak konusunda da faydaları olduğu bilinmektedir. Örneğin taraflardan birinin diğerine göre sekse daha düşkün olduğu durumlarda mastürbasyon yersiz isteklerden doğacak çatışmaları önleyici bir unsurdur. Bunun yanı sıra karşılıklı mastürbasyon (seks yapmadan çiftlerin birbirlerine mastürbasyon yapmaları), cinsel birleşme gerçekleşmeden kişilerin uyarılma bölgelerini bulmalarını sağlamaktadır. Böylece cinsel birleşme sırasında tarafların daha fazla zevk alması sağlanabilmektedir.

1997 yılında yapılmış bir araştırma, haftada ortalama 5-7 defa mastürbasyon yapan insanlarda kalp krizi, enfarktüs, miyokardiyal iskemi risklerinin azaldığını göstermiştir. 2003 yılında Graham Giles Avusturalya Kanser Konseyi’nin yaptığı bir araştırmaya göre düzenli mastürbasyon yapan insanların prostat kanserine yakalanma ihtimalleri azalmaktadır. Özellikle 20’li yaşlarda haftada 5 ya da daha fazla defa mastürbasyon yapan (veya genel olarak boşalan) kişilerde bu risk minimuma inmektedir. Ancak bu sayı abartılırsa, kansere yakalanma oranının arttığı 2008 yılında yapılan bir araştırmayla gösterilmiştir. Aynı zamanda mastürbasyon yapan kişilerin, sırf bu hissi yaşamak için tanımadıkları insanlarla seks yaparak Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar’a (CYBH) yakalanma riskleri azalmaktadır. Yine 2008 yılında Tebriz Tıp Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre düzenli yapılan mastürbasyon, daralmış damarların ve solunum yollarının açılmasını ve açık tutulmasını sağlamaktadır. Bunların yanı sıra, mastürbasyon sayesinde cinsel birleşme miktarı azaltılarak, istenmedik doğumların da önüne geçilebilmektedir. Son olarak, 2009 yılında Amsterdam’da bulunan Avrupa İnsan Üremesi ve Embriyoloji Cemiyeti tarafından yapılan bir araştırmaya göre mastürbasyon veya seks yoluyla düzenli boşalmak, sperm kalitesi ve hareketliliğini arttırmaktadır; bu da cinsel gücün artması demektir.

Aşırı Mastürbasyon: Mastürbasyonun Hiç mi Riski Yok?

Pratik olarak hayır, mastürbasyonun bugüne kadar genel geçer bir şekilde zararlı olduğunu iddia etmemize yetecek kadar bir güvenilir araştırma verisi bulunmuyor. Ancak “aşırı mastürbasyon” konusu, birazcık daha detaylıca değinmenin faydalı olabileceği bir konudur.

Öncelikle, “aşırı mastürbasyon”un ne olduğunu tanımlamamız gerekiyor. Ancak bu pek kolay değil, çünkü genel geçer bir sıklık veya sayı bulunmuyor. Uzmanlar, kişinin mastürbasyon sırasında ve sonrasında kendilerini nasıl hissettiklerine bağlı olarak bunu tanımlamaları gerektiğini bildiriyorlar. Genel olarak günde birden fazla defa mastürbasyon yapmak “fazla” gelebilir; ancak eğer ki bunu yaparken, işlerinize yetişebiliyor ve genel olarak kendinizi mutlu, rahatlamış ve huzurlu hissediyorsanız sorun yok. Muhtemelen bu sıklık sizin için zararlı değil. Zira “belli bir sayının üzerinde mastürbasyon yapmak vücuda zararlıdır” gibi bir kaide bulunmuyor. Bilimsel araştırmalarda buna yönelik hiçbir bulgu yok! Ancak eğer ki mastürbasyon yapma sıklığınız dolayısıyla partnerinize veya işinize zaman ayıramıyorsanız, odaklanamıyorsanız, sıkıntıya düştüğünüzü hissediyorsanız ya da cinsel doygunluğa erişemediğinizi fark ediyorsanız, muhtemelen bir sıkıntı olabilir ve bir psikolog ile görüşebilirsiniz. Dolayısıyla mastürbasyonun “aşırı” olup olmadığı kişiden kişiye değişmektedir.

Ancak diyelim ki siz aşırı sıklıkta mastürbasyon yaptığınızı düşünüyorsunuz. İşte düzenli olarak yapıldığında son derece faydalı olan mastürbasyon, aşırıya kaçtığınızda bazı sorunlara sebep olabilmektedir. Çünkü mastürbasyondan alınamayan doyum, insanları farklı yollara itmektedir. Bunların başında, özellikle insanların mastürbasyon yaparken kullandıkları araçların cinsel organlarına sıkışması sorunu gelmektedir. Bu durum, erkeklerde de kadınlarda da sıklıkla görülmektedir. Bazı insanlar mastürbasyondan aldıkları zevki arttırmak adına vücutlarına büyük objeler sokabilmektedir veya penislerini tehlikeli objelerin içine sokabilmektedirler. Bu gibi durumlarda yaralanmalar, yırtılmalar ve kopmalar oluşabilir; ancak “normal mastürbasyon” davranışı çerçevesinde dikkate değer bir sorunun tespit edilemediği söylenebilir.

Aşırı mastürbasyon yapan erkeklerde “penis kırılması” olarak bilinen hasarın oluşma ihtimali artmaktadır. Ayrıca yine erkeklerde, aşırı durumlarda Peyronie Hastalığı’na yakalanma şansı artmaktadır. Bu hastalıkta, peniste bulunan bağ dokuları hasar görür ve aşırı acı, peniste anormal kıvrımlar, erekte olamama, yaralar ve penis boyunda kısalma görülmektedir. Erkeklerin %10’unda bu hastalığın olduğu bilinmektedir. Sünnetsiz erkeklerde çok sık yapılan mastürbasyon, fimoz (phimosis) denen bir soruna yol açabilmektedir. Bu durumda penisi kavrayan deri ileri itildiğinde öylece kalır ve geri açılmaz. Bu durumda penis başında kapanma, ağrı ve acı meydana gelir. Bir diğer durumda meni sızması oluşabilir ve istenmedik zamanlarda sızıntı şeklinde boşalmalar meydana gelebilir. Keza penis ucundaki derinin (sünnetli erkeklerde bulunmaz) iltihaplanması da temiz olmayan koşullarda mastürbasyon yapan erkeklerin karşılaştıkları sorunlardan birisidir.

Ayrıca, aşırı mastürbasyon yapmak kimi durumda bir sonuç değil, bir semptom da olabilir. Özellikle de zihinsel bazı sorunlarda bireyler mastürbasyona yönelmektedirler. Örneğin küçük yaşta aşırı mastürbasyon yapan kişilerin kendileri ve başkaları üzerinde cinsel üstünlük kurma algısı kontrolsüz olarak gelişebilmektedir. Bu da, çocuklarına cinsel istismarda bulunma risklerini artmaktadır. Ancak bunun arasında bir neden-sonuç ilişkisi kurmak için henüz yeterince veri bulunmamaktadır. Dahası, az sayıda araştırma, aşırı mastürbasyon yapımı sonucunda tarafların cinsel istekleri azaltabildiğini göstermektedir. Özellikle erkeklerde sık mastürbasyondan dolayı cinsel istek çok azalabilir ve bu ilişki sorunlarına sebep olabilir.

Elbette, bir diğer sorun, takıntılı mastürbasyon davranışıdır. Mastürbasyonun gerginlikle baş etmek için bir “tedavi” olarak görülmesi ve buna bağlı olarak takıntılı bir şekilde, aşırı sık mastürbasyon yapılması, kişilerin bazı psikolojik rahatsızlıkları olduğuna işaret edebilir. Çok sık mastürbasyon yapan insanlarda kasılmalar artmakla birlikte, gevşeme konusunda zorluklar yaşanabilmektedir. Ayrıca mastürbasyonun, tıpkı seks gibi rahatlatıcı ve mutluluk verici bir etkisi olsa da, aşırıya kaçan miktarlarda yapıldığında bu etki azalabilir ve dolayısıyla tatminsizlik sorunları baş gösterebilir.

Özetle, aşırı mastürbasyonun genel tıbbi yan etkileri arasında şunlar sayılabilir:

  • Kronik Yorgunluk
  • Sırt Ağrısı
  • Saç Dökülmesi
  • Zayıf Ereksiyon Hali
  • Erken Boşalma
  • Gözlerde Nemlenme ve Bulanık Görüş
  • Testis Ağrıları
  • Kuyruk Sokumu ve Kasıklarda Kasılma ve Kramplar
  • Unutkanlık ve Geçici Hafıza Kaybı

Görülebileceği gibi, bunların hepsi son derece izole ve ufak yüzdelerle karşımıza çıkan sorunlardır. Bunların birçoğu mastürbasyon yapanlar tarafından hiçbir zaman deneyimlenmeyecek sorunlardır ve bu sorunları popülasyonunun geneline vurmak gerçekçi olmayacaktır. Mastürbasyonun sağlık faydalarının karşısında bu düşük olasılıklı sorunlar göz ardı edilebilir. Keza her davranış, belirli bir risk ile beraber gelir ve canlılar, elde edecekleri faydalara karşılık bu riski göze alırlar. Seksin kendisi bile risksiz değildir!

Evrimsel Perspektiften Mastürbasyon

Tüm bunlar düşünüldüğünde, evrimsel süreçte mastürbasyon kavramının gelişmesinin doğa tarafından desteklenmesinin sebebi kolayca görülecektir: Mastürbasyon, cinsel hayatı düzenleyen unsurlardan biridir. Dolayısıyla mastürbasyon yapan, daha doğrusu beyni bu şekilde de zevk alabilen türler cinsel açıdan daha başarılı ve huzurlu olacaktır. Bu da onların hayatta kalmak ve üremek konusundaki başarılarını arttıracaktır.

Ne yazık ki, evrimsel süreçte hangi noktada mastürbasyonun başladığını tam olarak bilmemiz pek mümkün gözükmüyor. Öte yandan emin olduğumuz birkaç nokta var: Memeliler içerisinde bulunan hayvanların çok büyük bir kısmında mastürbasyon görülüyor; farelerden insanlara, sincaplardan şempanzelere, bonobolara, gorillere, orangutanlara, aslanlara, keçilere, yarasalara, babunlara, makaklara, sincap maymunlarına, geyiklere, zebralara, atlara, kangurulara, porsuklara, koyunlara, sırtlanlara, kedilere, köpeklere ve hatta yunuslara kadar! Hatta memliler harici hayvanlarda (örneğin kuşlarda) bile mastürbasyon olduğunu biliyoruz! Bu canlı gruplarından kimi kendi kendine bunu başarabilirken, birçoğu bir eş ile birlikte, karşılıklı olarak mastürbasyon yapmaktadırlar.

Sürüngenlerden evrimleşmiş olan kuşlar ve memelilerde bu kadar yaygın olarak rastlanması, sürüngenlerde de olmasını beklememize sebep olmaktadır; ancak bugüne kadar tespit edilebilmiş pek fazla örneği bilinmemektedir. Geko kertenkelelerinde ve iguanalarda kimi zaman buna benzer davranışlar tespit edilmişse de, konunun bir kesinliği yoktur. Dolayısıyla bilim insanları mastürbasyonu yakınsak evrim (convergent evolution) ile ortak atadan herhangi bir özellik almadan, türlerin birbirlerinden bağımsız olarak evrimleştirdiğini düşünmektedirler. Yani mastürbasyon memeli ve kuşlar gibi canlıların ortak atası olan amfibilerde veya sürüngenlerde evrimleşmemiştir; her bir canlı grubunda ayrı ayrı evrimleşmiştir. Elbette örneğin primatlar gibi geniş canlı gruplarında ortak bir atada evrimleştikten sonra torun türlere de aktarılmış olabilir; ancak bir davranış olarak mastürbasyonun tarihin tek ve antik bir ortak ataya bağlamak şu etapta mümkün görülmemektedir.

Peki, canlıları mastürbasyona iten evrimsel seçilim baskısı ne olabilir? İşte bu noktada, İngiliz evrimsel biyologlar Robin Baker ve Mark Bellis‘in teorisi bir cevap öneriyor: Spermlerin “raf ömrü” olduğu gerçeği! Erkek insanların testislerinde her gün 3 milyon civarında sperm üretilmektedir; ancak bu spermler ölümsüz değildir. Üretildikten sonraki 5-7 gün içerisinde ölürler. Bu durumda mastürbasyon, insanda ve diğer canlılarda spermleri ölmeden vücut dışına atmanın bir yolu olarak evrimleşmiş olabilir. Bu sayede, ola ki gerçekten çiftleşme şansı doğarsa, testislerde üretilmiş “taze” ve “daha güçlü” spermler dişi vücuduna enjekte edilebilecektir. Bu, evrimsel açıdan muhteşem bir avantajdır ve seçilim tarafından mutlaka seçilecektir. Uzmanlar bunu şöyle açıklamaktadır:

“Erkeklere mastürbasyonun sağladığı avantajlardan birisi, dişi vücudunun genç spermleri daha kolay kabul ediyor olması ve/veya dişi üreme kanalında daha uzağa daha kolay gidebiliyor olmaları olabilir. Dahası, bir kez dişi üreme kanalına girdiklerinde, genç spermler, sperm yarışının bulunmadığı durumlarda daha verimli bir şekilde üremeyi gerçekleştirebilir. Sperm yarışının bulunduğu durumlarda ise diğer erkekler ile rekabette daha başarılı olabilirler. Son olarak, daha genç spermler dişi vücudunda daha uzun hayatta kalacaktır ve bu da üreme olasılığını ve rekabet düzeyini arttıracaktır.”

Bu sadece “çılgın” bir açıklama değildir; ayrıca deneysel olarak da ispat edilmiştir. Uzmanlar, 30 heteroseksüel çiftten “çiftleşme sonrası vajinal akıntı” örneği istemişlerdir. Bu, erkek dişinin içerisine boşaldıktan sonra geriye akan sperm, meni ve vajinal sıvı karışımıdır. Bu akıntı içerisindeki spermler, başarısız olan veya ölü spermlerdir. Yaptıkları incelemelerde, gerçekten de seksten önce mastürbasyon yapmayan (ya da çok eskiden yapmış olan) erkeklerin kız arkadaşlarının vajinal akıntısı içerisinde çok daha fazla sperm gözlenmiştir. Bunun sebebi, mastürbasyon yapmayan (ya da az yapan) erkeklerin spermlerinin daha zayıf olması ve kolayca dişi vücudundan atılabilmesidir. Yani mastürbasyon, kaliteli spermlerin önünü açmaktadır.

Aslına bakarsanız, zaten vücudumuzun biyolojisi bizi mastürbasyona doğal bir şekilde yönlendirmektedir. Ergen psikolojisi uzmanı Stanley Hall, özellikle ergenlik döneminde görülen “ıslak rüyaların” (özellikle erkeklerde boşalmaya neden olan cinsel rüyalar), evrimsel süreçte bizi mastürbasyon yapmaya iten faktörlerden biri olduğunu düşünmektedir. Öyle ki Hall, mastürbasyona yönelik biyolojik faaliyetin insan türünün evriminde “sağlıklı ve iyi kalıtsal geçmiş”in göstergelerinden biri olduğunu ileri sürmektedir.

Mastürbasyonun evrimsel kökenlerinde yatan bir diğer unsur ise, dişilere cinsel olgunluğu göstermenin bir yolu olarak evrimleşmesi olabilir. 2004 yılında Folia Primatologica dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre kolobus maymunları, dişilerin onları görebilecekleri veya duyabilecekleri yerlerde mastürbasyon yapmaktadırlar. Bu sayede, üremeye hazır olduklarını onlara sinyalleyebildikleri düşünülmektedir. Fakat bu davranışın rastgele ve şans eseri çiftleşmeyle sonlanabileceğine dair itirazlar da bulunmaktadır. Araştırmacılar, mastürbasyon davranışının kolobus maymunlarında oldukça nadir gerçekleşmesinin, mastürbasyonun bir sinyal olarak evrimleştiği önünde bir soru işareti doğurduğunu belirtmektedirler.

Mastürbasyonun evrimleşmesinin nedenlerine yönelik en ilginç bulgulardan birisi, denizel iguanalardan gelmektedir. Normalde iguanaların erkekleri arasında dişileri elde etmek için kıran kırana bir mücadele vardır. Çoğu zaman daha iri olan erkekler, daha ufak erkekleri “iş üzerinde” yakalarlar ve onlara ölümcül zararlar verebilirler. Bu nedenle ufak erkekler çok daha dikkatli olmak zorundadır. Ancak dikkatten ziyade, zamanlama önemlidir. Eğer ki yeterince hızlı boşalamazlarsa, ölebilirler! İşte bu nedenle iguanalarda çok ilginç bir davranış evrimleşmiştir: Kayalarla mastürbasyon yapma! Ufak erkekler, dişinin yanına gitmeden önce etrafta buldukları kayalara sürtünerek kendilerini uyarmakta ve boşalmaya hazırlamaktadırlar. Böylece dişilere, onlarla gerçekten çiftleşmek için yanaştıklarında, boşalmaya çoktan hazır olmaktadırlar. Bu da, iri erkeklere yakalanma risklerini düşürmektedir.

Tüm bu olası açıklamalara rağmen, mastürbasyonun özellikle zekâ açısından gelişmiş memeli ve kuşlarda görülüyor olması, mastürbasyon davranışının yüksek zekâ ve algısal davranışlarla ilgili olabileceğini düşündürmektedir. Bu türler, beyin konusunda oldukça ileri gitmiş ve kendi aralarında belli bir zekâ düzeyine sahip olan türlerdir. Bu sayede seksi sadece bir üreme aracı olarak görmekten çıkararak, zevk unsurlarını dâhil etmeyi başarmışlardır. Günümüzde, beynin neokorteksi ile birlikte pek çok bölgesinin cinsel aktivite sırasında uyarıldığını bilmekteyiz. Bu uyarılma sonucu asetilkolin, dopamin ve serotonin gibi nörotransimiterler ve hormonlar salgılanır. Bu hormonlar ve kimyasallar beyni ve böbreküstü bezlerini uyarır ve dopamin-adrenalin-noradrenalin dönüşümü gerçekleştirilir. Bu da bireye aşırı sempati (mutluluk) ve zevk hissi verir. Dolayısıyla mastürbasyon, seksin verdiği zevki “anlayabilen” canlılarda, bu zevki simüle etmeye yarayan bir davranış olarak evrimleşmiş olabilir.

Sonuç

Toparlamak gerekirse: Mastürbasyon da, tıpkı seks gibi bir hayvan türü olan insanın son derece sıradan bir ihtiyacıdır. Bunda utanılacak ya da ayıplanacak hiçbir şey yoktur ve haftada en az 2-3 defa, ortalama 5-7 defa yapılması, erkekler için de, dişiler için de son derece faydalıdır (sıklığın kişiden kişiye değişebileceğini hatırlayınız!).

İstatistikler net bir şekilde göstermektedir ki, ailenizdeki veya akrabalarınızdaki dişi ya da erkek bireylerin hepsi, çoğu ya da en azından bir kısmı, mutlaka mastürbasyon yapmaktadır, yukarıdaki istatistikler de oldukça açık. Veya okurlarımızın büyük bir kısmı hayatlarında en azından bir kere bunu yapmıştır, denemiştir. Dolayısıyla sizi mastürbasyon nedeniyle ayıplayanlara kulak asmayınız. İşin bilimsel boyutuna ve detaylarına odaklanınız.

Eğer ki mastürbasyon bir tabu olmaktan çıkarılmaz, halk arasında rahat bir şekilde sözü edilebilecek bir cinsel davranış haline getirilmez ise, toplumlar bu anlamsız tabu altında ezilmeye devam edecektir. Bu yüzden, artık bu konuya karşı genel “reddediş” halinden çıkarak “kabullenme” safhasına geçmemiz gerekmektedir. Mastürbasyon yapmakta utanılacak, sıkılınacak, kaçınılacak hiçbir taraf bulunmamaktadır.

Unutmayın ki sizlere mastürbasyon ve seksin bir tabu olduğunu dikte edenlerin kendileri de bu iki aktiviteyi yapmaktadılar. Çünkü bu insanın doğal ihtiyaçlarıdır. Ne kadar direnirsek direnelim, insan sıradan bir hayvan türüdür ve doğasının yasalarına öyle ya da böyle uymak durumundadır. Bu sebeple, sırf utandığı için sizinle bu konuları konuşmayan kişilerin sözlerine aldırmayın ve rahatınıza bakın. Göreceksiniz ki çok daha huzurlu ve rahat bir yaşama sahip olacaksınız.

*Bu makale ilk olarak Evrim Ağacı’nda yayınlanmıştır;

http://www.evrimagaci.org/makale/253

*https://issuu.com/azizm/docs/azizmsanatedergi111

Görsel: HokusaiBalıkçı Eşinin Rüyası (1814)

Bunu paylaş: