Terbiyesizliğe Devam! – Gökhan Baykal

Terbiyesizliğe Devam!* 

UYARI: Az sonra okuyacağınız yazı 18 yaşından küçükler ve küfürden haberi olmayanlar için bünyeleri zedeleyici unsurlar barındırmaktadır ve bazı felaketlerle dalga geçiyor izlenimi vermektedir lakin ki öyle değildir. Hala okumaya devam etmekte ısrarlıysanız – ki ben bunu tavsiye ederim – meydana gelecek sorunlardan yazan kişi ( yani ben ) sorumlu değildir, neden? Çünkü  başta adam gibi uyardım. Sonra bana gelip “ yok çok küfür var, yok şöyle, yok böyle “ diye çemkirmeyin, küfürün kralını o zaman görürsünüz vallaha.

Yine çok sinirliyim a dostlar. Ülkenin her daim götü başı ayrı oynuyorken sinirlenmemek namümkün, malumunuz. Tabi yine güzel şeyler oluyor arada, fırsat olursa onlara da değinmeyi ihmal etmeyiz icabında. Niye bu kadar küfür ediyorsun? diye soranlarınız olabilir, ediyorum çünkü ben normal hayatta da böyle biriyim, ve küfür denen olay güzel Türkçemizin mümkünse en güzel yanlarından biri.

YGS deki şifre olayı almış başını gitmiş ama hala istifa eden yok, adam bir de çıkmış utanmadan söylüyor, ” şifre var ama sehven olmuştur, kimse nin haberi yoktur ve kopya olayı yaşanmamıştır “ diye. Yuh artık, bunları söyleyip hala o koltukta oturuyor bay badem bıyık. Ve bu arada geçenlerde bay badem bıyık ‘ın gençken intihal yaptığı ortaya çıktı, intihali için de özür dilemiş sadece, nerden baksan tutarsızlık/nerden baksan ahmakça. Bu nasıl bir koltuk sevdası, bu nasıl bir kadrolaşma çabasıdır anlamak mümkün değil.

Yukarıdaki paragraf yazı yayınlanmadan bir iki hafta önce, bahsi geçen olaylar tazeyken yazılmıştı. Şimdiki duruma bakacak olursak; yanlış basılan ALES kitapçıkları, sınavı tekrarlanacak insanlar, yanlış puan hesaplamaları, cevaplamadığı halde yanlış cevapladı görünen sorular, özür mektupları, özür telefonları diye uzayıp gidiyor liste. Peki bu olaylar karşısında profesörlük ünvanı bile şaibeli olan Sayın Ali Demir ne yapıyor? Görüldüğü üzere pek bir şey yapmıyor ve koltuğunda oturmaya devam ediyor. Edecek tabi, bu onun en doğal hakkı, vakti zamanında bir koltuk bahşedilmiş kendisine, zorla indirilene kadar orada oturmak derdinde kanaatimce. Ben olsam ben de bırakmam mis gibin koltuğu, niye bırakacağım görev sürem dolmadan önce; keriz miyim  ben?

“Hah, sizi pis lümpenler ve her bokun en iyisini bildiğini düşünen züppeler”  diye demeç bile veririm. O kadar da terbiyesizimdir, evet.

“2.5 aylık Kübra bebek açlıktan yaşamını yitirdi” cümlesi içinizi burkuyor değil mi sevgili dostlar? İşte bizler, böyle cümlelerin kurulduğu, manşet olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bir bebek açlıktan ölebiliyor maalesef. Ama insancıklar açlıktan ölürken “ Çılgın Proje” ve benzerlerinin ardı arkası kesilmiyor. Çocuğunun karnını doyuramayan aileler 21. yy Türkiye’sinin bir gerçeğiyken çılgın projeler üretmek bana abesle iştigal gibi geliyor. O çılgın ve über ve ultra süper projeye harcanacak paralar daha mantıklı ve önem sırasına göre öncelikli mevzulara kanalize edilmelidir bence. İnsanlar 3 çocuk yapıp çocuklarından birini açlıktan kaybedecekse gerçekten bir sorun var demektir ortada. Hz Musa’nın Kızıldeniz’i ortadan ikiye yarması gibi İstanbul’u bir kanalla ortadan ikiye yarmaktan önce insanların iki yakasını bir araya getirmek ve açlık, işsizlik sorunlarını çözmek daha mantıklı. Şu konuyu içinde küfür geçmeyen cümlelerle anlatabildiğim için beni tebrik etmeniz gerekiyor, çünkü yazarken küfür etmemek için kendimi zor tuttum. Tebrik maillerinizi aşağıdaki adrese yollayabilirsiniz aziz dostlar.

YGS ile ilgili 1-2 mevzuyu unuttuğumu fark ettim. Binlerce öğrenci, aileler, sendikalar vb sivil topluk kuruluşları olayı protesto etmek için sokaklara dikildi, eylemini yaptı. 20.000 üzerinde itiraz dilekçesi yazıldı vs. sokağa çıkan kişilere karşı yüce Türk büyüğü, mümtaz şahsiyet sıfatlarını elinde bulunduran RTE ( aha reklam yaptım, nihayetinde tescilli bir ad. Umarım kullanmam problem olmaz ) “gerekirse biz de o gençlerin karşısına 10.000 lerce genç dikmesini biliriz” dedi diyerek ve yorum yapmayarak konuyu kapatıyorum.

YSK nan sebep olduğu olaylara ne demek lazım peki aziz dostlar. Abuk bir kararla 12 kişinin adaylığını aniden iptal ediyorlar ve ülkenin bir anda karışmasına sebep oluyorlar. Çıkan olaylarda 1 kişi hayatını kaybediyor, dükkanlar, sokaklar ateşe veriliyor, olayı protesto edenler polisin orantılı gücüne maruz kalıyorlar… Ve birden ne oluyor ? YSK eksik! belgelerini tamamlayanların adaylığının önünü açıyor ertesi gün. Olan gencecik bir insanın hayatına oluyor ve dünya dönmeye devam ediyor. Bir kurumun tek bir kararının, ülke üzerindeki hassas dengeleri ne hale getirebildiğinin çok mükemmel bir örneğidir bu olay. Zaten dengeler pamuk ipliğine bağlı, ağır aksak idare ediyoruz, sonra şaak diye bir kararla dengeleri alt üst ediyoruz. Tebrikler YSK, sayenizde bir kişi yaşamını yitirdi…

Yazının başında iyi şeylerden de bahsedebilirim belki diye bir cümle kurmuştum ya, unutun siz onu. Enerji bırakmadılar maalesef bende. Haydin bana eyvallah, görüşmek üzere dostlar, sanat ve dostlukla kalın.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergimayis2011

Bunu paylaş: