Perseguidos ‘Pero’ La Resistencia/Zulüm Fakat Direnç – Selin Süar

PERSEGUIDOS ‘PERO’ LA RESISTENCIA  // Zulüm fakat Direnç*

Emperyalizmin Anadolu topraklarına sıçradığı ve bağımsızlık mücadelesi veren halkın dört bir yandan kuşatıldığı yıllarda art arda patlak veren Balkan Savaşları’ndan geriye büyük bir fakirliğin ve çaresizliğin yadigâr kaldığı zamanlarda yeni kurulan bir ordu, hem cephede hem de cephe gerisindeki insanüstü gayrete en büyük maddi yardımı yapmıştır. Bir gerilla harekâtı olarak, illegal oluşumla imparatorluğa karşı savaşmak için kurulan, 1917 yılında işçi ve köylü sınıfın düzenli hale getirilmesiyle resmi olarak hayata geçirilen Kızıl Ordu (Рабоче Крестьянская Красная Армия / RKKA) yalnızca yeni kurulacak olan ülkeye değil, Küba’ya, İspanya İç Savaşı’nda Cumhuriyet yanlılarına, Kuzey Vietnam’a vs. da yardımcı olmuştur.

  1. Dünya Savaşında Rusya’yı, içine düştükleri kıtlığa rağmen halk desteğiyle beraber canla başla savunan ordu, yayılmacı politika izleyen ve Avrupa topraklarını bir bir ele geçiren faşizmin bir diğer adı olan Nazileri ‘Stalingrad Muharebesi’ olarak adlandırılan geri püskürtmede büyük başarı kazanmış ve Alman işgali altındaki halklara büyük bir umut vermiştir. Hazırlanan Uranüs Harekâtı* ile her iki taraftan da yüzlerce kişinin kurban verildiği mücadelede Stalingrad’ta (bugünkü Volgograd) II. Dünya Savaşı’nın belki de seyrini değiştirecek en önemli olaylardan biri yaşanmış, Alman ordusunun bir kolu tümüyle yok olmuştur. Stalin tarafından 1946’da ‘Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Silahlı Kuvvetleri’ olarak adı değiştirilmiştir, ancak Kızıl Ordu olarak bilinmeye devam etmiştir.

Yazımıza Kızıl Ordu’yla başladık, çünkü söz etmek istediğimiz asıl olarak bu ordunun kurucusu olarak anılan Troçki’den bahsetmek:

Lev Davidoviç Bronşteyn (Лев Давидович Бронштейн) veya bilinen ismiyle Lev Troçki (Лев Троцкий), Sovyet Devriminin öncülerinden biri olarak tarihte ismi geçen önemli kişilerdendir. 1879 doğumlu olan Troçki, işçi sınıfını yücelten devrimin niteliklerini kavrayan bir siyasetçi olmakla beraber, yukarıda kısaca değindiğimiz Kızıl Ordu’nun kurucusu ve komutanı, Savaştan Sorumlu Halk Komiseri ve aynı zamanda Troçkizm olarak bilinen, sosyalist devrimin tüm dünyada yayılması gerekliliğini savunan Marksist teorisyen olarak bilinmektedir.

Gençlik yıllarında sosyalist düşünceleri mümkün olduğunca geniş kitlelere dağıtmak için yazılar yazan ve sosyalizmin değerlerini benimseyen birliklere katılan Troçki, 1989’da gizli örgüte üyeliğinden dolayı o zamanlar var olan Çarlık Rusya’sında tutuklanır ve iki yıl hapiste kaldıktan sonra sürgün edilir. Hapisteki günlerinde “Troçki” takma ismini kullanmaya başlayan genç devrimci, sürgünden kaçmayı başarmış ve Londra’ya giderek diğer önde gelen sosyalist devrimcilerin çıkardığı dergide ‘PERO’ takma ismiyle yazılar yazmıştır. 1903’te Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin fikir ayrılıkları nedeniyle (çoğunluğu oluşturan) Bolşevikler ve (azınlığı oluşturan) Menşevikler olarak ikiye ayrılan devrimcilerin içinde Menşevikler tarafında bulunan Lev Troçki, 1917 devriminden önce Lenin’in isteği üzerine Bolşevikler tarafına geçmiştir.

Devrim yaklaşırken Petrograd (bugünkü adıyla Sankt Petersburg)’ta Sovyet Bakanlığına seçilen Troçki, o güne dek sürgünde veya hapiste geçen hayatında yaptığı gibi Rus İhtilalinin altyapısını oluşturmaya devam etmiş ve Çarlık Rusya’nın devrilmesiyle devrim Rusya’sının en önemli liderlerden biri haline gelmiştir. Tam da bu sıralarda Kızıl Ordu’yu kurma görevi kendisine verilmiş ve burjuvaziyi yıkmak ve Uluslararası Sovyet Cumhuriyeti’ni oluşturmak için mücadele eden uluslararası düzeyde bir komünist örgüt olan Komitern’i (Komünist Enternasyonal // Коммунистический Интернационал) kurmakta da önemli bir görev üstlenmiştir, fakat fikir ayrılıkları nedeniyle yine partililerle anlaşmazlığa düşmüştür.

1918’de patlak veren I. Dünya Savaşında Rusya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu, Bulgaristan ve Almanya için hazırlanan Brest-Litovsk Antlaşması’na imza vermeye gönderilen Troçki, antlaşmaya Rusya adına imza koymaktan vazgeçmiş ve yerine Kamanev* gönderilmiştir. Böylece Osmanlı’nın toprak kazandığı son antlaşma olan Brest-Litovsk ile Rusya; Kars, Ardahan ve Iğdır’ı Osmanlılara geri vermiştir. SSCB’nin varlık yıllarında stratejilerine kadar belirlediği Kızıl Ordu’nun ezilmiş ve emperyalizmle savaşan halklara yardım etmesi, Anadolu halkına Kurtuluş Savaşı’nda büyük bir nefes aldırmıştır.

Devrimi başından beri destekleyen ve Lenin’in de övgüyle bahsettiği Troçki, özellikle de Lenin’in ölümü ardından ipleri tamamen eline alan Sovyet lider Stalin ile ters düşmüş ve fikir ayrılıklarına girmiştir. Bu nedenle yetkileri elinden alınmış ve ‘yasa dışı parti kurma’,   ‘devrime karşı eylemlerde bulunma’ gibi suçlar nedeniyle kısa sürede SSCB’den atılmış ve sürgün hayatı yeniden başlamıştır. Bunun ardından pek çok ülkeye giden Troçki, 1929 yılında Büyükada’ya gelmiştir. Türkiye’deyken, hayatına, yapmak istediklerine, yaşadıklarına, Stalin’le yaşadığı fikir çatışmalarına, devrimin Stalinist düşünceler altında ezildiğine dair yazılarını yazmaya devam etmiş ve yandaşlarıyla kurucusu olduğu Kızıl Ordu’yu örgütlemeye çalışmıştır. Örgütleme ve ayaklandırma tam da Alman işgaline denk geldiğinden, Kızıl Ordu Nazileri püskürttüğünde, Troçki orduyu dışarıdan başka yönlere kanalize etmekle suçlanmış ve onun taraftarları da savaş sonrasında gözden düşmüştür. Öyle ki Lev Troçki’ye Alman işgalcilerle bir olduğu şeklinde bir yafta yapıştırılmıştır. 1932’de Stalin tarafından vatandaşlıktan çıkarılmıştır.

1933 yılına kadar Büyükada’da denize bakan büyük bir evde Stalin Grubunun Hatası, Rus Devrimi Tarihi, Çin Devriminin Sorunları, Sürekli Devrim, Hayatım gibi eserlerini kaleme alan devrimci, Türkiye’den ayrılarak iki farklı ülkeye gitmiş ve 1937 yılında Meksika’ya sığınarak hayatını orada idame ettirmeye başlamıştır. Muhabir olduğunu söyleyen bir kişinin röportaj yapmak isteğiyle onun kaldığı yere gelip, başına ağır bir darbe indirmesi sonucu kafa travması geçiren Troçki, bir gün sonra Meksika’da hayatını kaybetmiştir.

Farklı görüşleri ve itirazları nedeniyle Komünistler arasında çok sevilmeyen ve dengesiz bir kişi olduğu iddia edilen Troçki, işin en başından beri işçi ve köylü sınıfının yükselmesine gönül vermiş, 1917 Ekim Devrimini gerçekleştiren öncülerden olmuş ve SSCB’de önemli görevlere getirilip, pek çok oluşumun kurulmasında liderlik vasfını üstlenmiş bir kişidir. Troçki’nin sürgün yıllarında kaldığı Büyükada’daki evini ziyarete gittiğimizde orayı oldukça kolay bulacağımızı ve hatta müzeye çevrilmiş bir evle karşılaşacağımızı zannetsek de ne yazık ki iki düşüncemizde de yanıldığımızı gördük. Ağaçlar ve tarihi konaklar arasında boylu boyunca uzanan ve bisikletlilerin zil sesleriyle, at arabalarını çeken atların nal tıkırtılarının birbirine karıştığı yolda Con Paşa Konağı’nı gördüğümüzde hiçbir tabela, yönlendirme ve isim bulamadan “Troçki’nin evini arıyoruz.” dediğimizde genel olarak “Neyin?!” ünlemiyle yankılanan soru kelimesini duymamızın ardından işe hiç Stalin’i, Lenin’i, Sovyet Rusya’yı karıştırmadan yıllar boyunca orada kalan ada sakinlerinin bilgisi ve yönlendirmeleri doğrultusunda restore edilen konağın bitimindeki yoldan sola saptık. Virane bir devasa yapıyla karşılaşıp, görüntüleri internetten bulduğumuz görüntülerle karşılaştırınca kaldığı evin orası olduğunu anlayabildik.

Girişine zincir vurulmuş, bahçede otlar bir insan boyunun yarısı kadar uzamıştı. Tüm heybetiyle denize bakan binaya baktığımızda, bina öylesine yıpranmıştı ki ölmeden önce bile bilinci yerine geldiğinde dik durmayı başarabilen, ama hayatı neredeyse sürgünde ve ötekileştirilerek geçen Troçki’nin yüzünü görmüş gibi olduk. Duvarlar ve dikenli tellerle çevrili evin etrafından devrimcinin kaldığı evi fotoğraflamaya çalışsak görebildiğimiz kadarını çerçevemize aktardık. Oradan ayrılmadan hemen önce ağacın dallarıyla kapattığı ve silinmeye yüz tutmuş,  bahçeyi çevreleyen duvara yazılmış olan yazıyı görünce gülümsedik: Viva Troçki!

Lozan Barış Konferansı ve Antlaşması’nın 87. Yıldönümü’ duyuru afişinin altına sıralanan dört kara çarşaflı kadının fotoğrafını çeken tek kocanın trajikomik görüntüsü hafızamızda izler bırakırken bu sene adalara olan merakları pek fazla olan bu tip turistlerin arasından renkli giysilerimizle ve buruk bir mutluluk taşıyan ruhumuzla ayrılırken sürgünde hissettiği eziyetin ardındaki adamın direncini gördüğümüz ev için ada vapurundan sessizce selam yolladık: “Viva Troçki!”


*
1917 Devrimi’nin önde gelen isimlerinden, SSCB’nin kurucularından olan Bolşevik devrimci.

* STAVKA / Ставка (Sovyet Üst Komutanlığı) tarafından hazırlanan püskürtme harekâtı. Nazilerin kuşattığı Kızıl Ordu askerlerinin, düşmanı Stalingrad’a doğru çekip, onu çember içine almasına dayanan, çıkışı olmayan kıskaçta Alman işgalini imha etmeye ve şehri korumaya yönelik hazırlanan eylem planı.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergiagustos2010

Bunu paylaş: