En Uzun Günde Ölmek – Turgay Fişekçi

ILHAN SELCUK - PORTRE - CUMHURIYET GAZETESI ARSIVI - ILHAN SELCUK - FOTOGRAF: KAYHAN EDIP SAKARYA - 5 SUBAT 1986

En Uzun Günde Ölmek* 

Okurlarımızdan Özgür Keşaplı, gönderdiği başsağlığı iletisinde, İlhan Selçuk’un yılın en uzun günü olan 21 Haziran’da aramızdan ayrılışını, hepimizi ışığa boğan bir ayrılış olarak nitelendirmiş.

Gerçekten de İlhan Ağabey, düşüncelerinden yaşam biçimine dek ülkemiz aydınlanmasıyla simgeleşmiş bir bilgeydi.

Aydınlanmayı yalnızca toplumsal yaşamdaki yenilikçi düzenlemeler, çağdaşlık atılımlarıyla sınırlamadan, kültür ve doğayla bütünleşmiş bir yaşam biçimi olarak görmesiyle de benzersiz bir örnekti.

Her şey bir yana, yalnızca şiir alanını düşünsek bile, onun kaybının aynı zamanda ülkemiz basınında çağdaş şiirimizin en büyük dostlarından birinin kaybı olduğunu söyleyebiliriz.

Pek çok yazısında çağdaş şiirimizin ustalarından seçtiği dizeler, düşüncelerine eşlik  ederdi.  Melih  Cevdet’ten  Sabahattin  Kudret’e,  onun  köşesine konuk olmamış ozanımız neredeyse yoktur. Günlük hayatında da edebiyatçılarla dostluğunun ayrı bir yeri vardı.

Şiir sanatıyla aydınlanma savaşını onun kadar bütünleştirebilen bir başka yazarımız olmadı basınımızda.

Cumhuriyet’e yeniden döndüğünde ilk yaptığı işlerden biri de Kültür sayfamızın gelişmesi, yetkinleşmesi için Memet Fuat ve Cevat Çapan’ı göreve çağırmak olmuştu. Tahsin Yücel’le, Attilâ İlhan’la kültürel zenginliği derinleşmişti gazetemizin.

***

Dahası, 2006 yılındaki Melih Cevdet Anday Şiir Günleri’nde yaptığı konuşmada, “Türkiye’yi şairler yarattı” diyerek şiir sanatımıza onurların en büyüğünü vermişti:

“Atatürk, Namık Kemal’e, Tevfik Fikret’e çok şey borçludur. Namık Kemal, vatan yokken vatan diyor. Tevfik Fikret özgürlük yokken hürriyet diyor. O vatan bir bilinçti. Türkiye’yi şairler yarattı.”

Bu görüşlerini 13 Ağustos 2006 Pazar günkü yazısında da okurlarıyla şöyle paylaşmıştı:

“Edebiyatımızın varoluşumuzdaki katkıları çok büyüktür… Mayamızda şiir var…

… mayamızda şiirin bulunuşu, kuruluşumuzun ve oluşmamızın ortak bilinç ve kültürümüzün şiirle yoğrulması, en büyük güvencemizdir.”

Ne büyük bir onur, bir ülke edebiyatı için bu sözlerin söylenebilmiş olması!

***

Tekdüze görünen bir hayatın nasıl yaşamı derinliğine algılayabileceğini gösteren bir örnek olarak, 19. yüzyılda yaşamış Amerikalı Emily Dickinson da İlhan Ağabey’in sık andığı bir ozandı.

Hayatı boyunca doğduğu kentten dışarı adımını atmamış, şiirleri ancak ölümünden sonra yayımlanabilmiş ozanı, “bilincinde yaşayan, duyularının evreninde uçsuz bucaksız gezilerini gerçekleştiren” olarak tanımlardı.

Ardından da o temel soru:

“İster dışa dönük yaşayın, ister içe dönük bir ömür sürün, hayatın sonundaki bilançoda ele gelen nedir?”

Vecihi Timuroğlu, “Türk Devrim Tarihinin Önemli Bir Yazarı: İlhan Selçuk” (Edebiyat ve Eleştiri Kitaplığı) adlı incelemesinde bu sorunun yanıtını şöyle veriyor:

“Kimi zaman insanın onuru, devletin onurunu aşar. Hatta kişinin onuru,  devletin onurunu kurtarır.”

Bu yüzden İlhan Ağabey’in onurlu yaşamı, hepimizin onurudur.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergitemmuz1010_198b133be93ff4

Bunu paylaş: