Working Class Hero – Pınar Avcı

Working Class Hero* 

John Lennon’un, 1970 yılında çıkardığı ilk solo albümünde yer alan “Working Class Hero”, ikilemlerle dolu hayatında madalyonun bir yüzü gibidir. Parça, dönemin siyasal konjonktürüne, çiçek çocuklarına ve egemen ideolojisine bir tepki ve eleştiri niteliği taşırken; çoğu bakımdan da günümüz Türkiye’sinin  halen içinde bulunduğu durumu yansıtmaktadır.

Lennon, bu şarkısında Marksist bir bakış açısıyla sınıf ve yabancılaşma kavramlarını ele almış ve 70 gençliğine eleştirel göndermelerde bulunmuştur. Marx’a göre, insanlık tarihi sınıf çatışmalarının bir tarihidir ve bu tarih içerisinde başlıca iki sınıf vardır; üretim araçlarına sahip olanlar ve olmayanlar. Yani, sömürenler (burjuvazi) ve sömürülenler (proleterya)… Bu temelde burjuvazi, hâkim olduğu her yerde, feodal, ataerkil, pastoral ilişkileri sona erdirmiştir. İnsanı ‘doğal üstlerine’ bağlayan değişik feodal bağları    acımasızca parçalayarak insanlar arasında yalın kişisel çıkardan, ‘nakit ücret’ten başka bir bağ bırakmamıştır. Sürekli gelişmeci anlayış insanı kendisine, çevresine, insanlığa, … yabancılaştırmış ve acımasız hale getirmiştir. Birey, bir adım daha yukarı çıkabilmek için ‘öldürürken gülümsemeyi’ öğrenmek zorundadır artık.  Ve o ‘bir adım daha’nın ne için olduğu bilinmezken… Marx için çalışmak, ilerlemek önemlidir, ancak Marx’ın önem verdiği ‘çalışma’ , bilinçsiz ve amaçsızca olan hayvan çalışmasına benzer anlamda ‘work’ değil; bunun tam zıddı olan ‘labour’ dır. Marx, kapitalizm öncesi dönemde çalışan insanın evinde olduğunu söylerken; yani, çalışmanın doğal, içten gelen ve üretime yönelik bütüncül bir süreç olduğundan söz ederken; kapitalizmle beraber çalışmanın parçalanmış bir süreçte insanı evinden ve yaptığı işten uzaklaştırıp yabancılaştıran bir yapı kazandığından bahseder. Şarkı da, işte bu değişen sürece dem vururken, çalışmayarak üretmeyerek bu sistemin dışında kalınamayacağının da altını çizer ve bu noktada aşağıdaki dörtlükle çiçek çocuklara eleştirel bir göndermede bulunur;

seni din, seks ve televizyonla uyuşmuş halde tutarlar

böylece kendini son derece zeki, sınıf çelişkilerinden bağımsız ve özgür hissedersin

ama görüyorum ki sen de köylülerin sırtından geçiniyorsun”

Marx’a göre insan, olumlu bir öze yani çalışıp üretmeye, bir anlamda kendisine yabancılaşmıştır. İnsanın potansiyeli çok büyüktür ancak yaşanan dünya, işbölümü, standartlaşma, egemen ideoloji, vs gibi nedenlerle bu potansiyeli oldukça aşağılara çekip indirgemiştir. Tıpkı şarkıda da dediği gibi;

“daha hiç zaman tanımadan  doğduğun anda küçücük sandırırlar sana kendini

acı artık hissedilemez hale gelene kadar büyüyünceye dek”

Ayrıca şarkı, bu ve benzeri dörtlüklerinde yer yer 1932 yılında ilk basımı yapılan Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sını da anımsatmaktadır. Tıpkı orada olduğu gibi, bu şarkıda da bireylerin daha doğar doğmaz yoğun bir şartlandırma ile kontrol altına alınması ve kendilerini özel ve biricik hissederken aslında hepsinin sistemin devamını sağlayan birer dişliden ibaret kalması hali anlatılmaktadır.

“ta ki öfkeden kudurup onların kurallarına uyamaz hale gelene kadar tuhaf bir yirmi yıl boyunca sana işkence edip korkuttuktan sonra daha korkudan doğru dürüst yaşamayı beceremezken

kendine bir meslek edinmeni beklerler”

Yukarıdaki dörtlükse, egemen ideolojinin zihinlerimizde yarattığı korku ve kısıtlamaları dile getirirken; özelde çarpık eğitim sistemine, geneldeyse devletin tüm ideolojik aygıtlarına göndermelerde bulunur ve insanın içinde yaşadığı maddi-manevi koşularca şekillendirildiğinden ve bireylere, çizilmiş sınırlar içerisinde yaşanması beklenilen hayatlar sunulduğundan bahseder. Hayatı belirleyen temel doğrular sistemce gerekli noktalara yerleştirilmiştir ve tıpkı Tuman Show’da olduğu gibi, birey bu sınırlar içine hapsedilmelidir.

Yaşam yaşamıyor!” der Adorno bir alıntısında. Bir şeyin yaşaması ne zaman  ne yapacağının belli olmamasına, o şeyin özne olmasına, seçim yapmasına bağlıdır. Ne var ki, alternatifi varmış gibi gösterilirken, gerçekte tüm seçimlerin aynı noktada sonuçlandığı, kuralları ve sınırları önceden çizilmiş bir sistemde bireyler özne konumlarından aşağı itilip nesneleştirilmektedir. Sistem bir tiyatro sahnesinden, bireylerse repliklerini tekrarlayan oyunculardan farksız hale gelmiştir. Bu bağlamda şarkı, ironik bir biçimde eleştiri ve alayı iç içe barındırmakta ve birçok alt anlamlar çıkarmamıza izin vermektedir.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergiekim2009

Bunu paylaş: