Cumhuriyetin Değerlerini Kemirenler – Adnan Binyazar

Cumhuriyetin Değerlerini Kemirenler* 

YÖK Başkanı, başkan falan değil, iktidarın yoldüzeri… Bolu Valisi, vali değil, Cumhuriyetin özünü kemirenlerden biri… Başbakan’a onursal doktora veren rektör YÖK üyeliğine getiriliyor… Rektör, şimdi, kitabına uydurup iki görevi birden yürütmenin yollarını arıyor… YÖK’e atanan bayan, türbanı  savunmasının keyfini sürüyor…

Adı uluslar arası düzeyde yolsuzluklara karışan RTÜK Başkanı’nın süresi doluyor, yerine Atatürkçü Cumhuriyeti küçültmeye kalkan bir bilim adamı getiriliyor…

Hukukçu bir devlet adamı, yargı aşamasında olduğunu bile bile “Ergenekon”u tepelediğini söylüyor…

Gazeteler, eski bir bakanın oğlunun kümes üstüne villa kondurduğunu yazıyor…

***

Öte yanda üst üste zamlarla hayatı karartılan milyonlar… Üniversite sınavlarında sıfır puan alıp geleceğin kör boşluğunda göktaşı gibi dönenen 30 bin genç… Sınav kazanan çocuğunu nasıl okutacağını düşündükçe gün ortasında korkulu rüyalar gören analar babalar…

Soluğu kesildi halkın; yetkililer ne zaman gözünü açıp görecek; kulak kesilip duyacak!..

Devlet halka, halk devlete, amir memura, memur amire, karı kocaya, koca karıya, baba oğla, oğul babaya güvenmez oldu…

Halk canıyla didişiyor; sevgililer sevgisizliğin kurbanı oluyor; babalar kızlarını satılığa çıkarıyor; ağabey, bacıya tecavüz ediyor; damat, düğün evinde gelinin koynundan oynaş çıkarıyor…

Dalga kuduruyor denizde; patladı patlayacak!..

***

Daha seçilmeden ünü yayıldı RTÜK Başkanı’nın… Nasıl olur da onu atayan, böyle bir adamı; yaşlısı genciyle, kentlisi köylüsüyle, kadını erkeğiyle toplumu ilgilendiren bir kurumun başına getirirken ince iğnenin deliğinden geçirmez?..

Böylesini atayanların suçu, atananınkinden büyük değil midir?..

Varlığını Atatürk Cumhuriyetine borçlu RTÜK Başkanı’nın dilinden dökülüyor şu inciler(!):

“Cumhuriyetin erdem ve kazanımlarını, önceki devlet sisteminin çeşitli sorunlarını ileri sürerek meşrulaştırmaya çalışmak basit bir kurnazlık gibi.”

Tanzimat edipleri, ciddi konularda “basit kurnazlık” türünden sözleri adi üsluba örnek gösterirlerdi…

Cumhuriyeti, gelişmeleri geriletici bir dönem sayan başkan, şu soruyu yöneltirken sözünün nereye varacağını düşünemeyecek denli bilinç yoksunu mu?..

“İster istemez bu yöntemi tercih edenlere dönüp şu soruyu sormak gerekiyor: Varsayalım ki cumhuriyet ilan edilmemiş ve saltanat rejimi devam ediyor  olsaydı ekonomik, sosyal ve siyasal alanda hiçbir gelişme olmayacak mıydı? Bu alanlardaki gelişmeyi cumhuriyetle açıklamak, İngiltere, Belçika, Hollanda gibi örnekler dururken ne kadar mümkündür? İngiltere’de ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmeler kraliyetin varlığına rağmen nasıl gerçekleşiyor?”

***

Bilim adamı, ağzının kilidini beyninin altın anahtarıyla açmalı; adi metalin bir iki açıştan sonra ağzı yalama ettiğini bilmeli… Ayrıca, tarihin varsayımlarla değil, gerçek verilerle tarih olduğunu…

İngiltere, Belçika ve Hollanda’da saltanat erki elinde olanların, düşmanla işbirliği yapıp ülkeyi satmadığını… Kraliyetin, o ülkelerde demokrasinin güvencesi olduğunu, işgal güçlerinin kölesi durumuna düşmediğini… Bilmelidir!

*https://issuu.com/azizm/docs/edergiagustos2009

Bunu paylaş: