Akdeniz Kültürünün Akdeniz Sinemasına Yansımaları – Zühal Çetin Özkan

Akdeniz Kültürünün Akdeniz Sinemasına Yansımaları*

 

Kültür, “bir toplumda geçerli olan ve gelenek halinde devam eden, her türlü duygu, düşünce, dil, sanat, yaşayış unsurlarının tümü,” şeklinde tarif edilmektedir.1

Akdeniz kentleri kendilerine özgü bir yaşam biçimi ve toplumsal dinamiklerle bir Akdeniz’lilik kimliği yaratabilmişlerdir. Akdeniz   kıyısında  yerleşmiş toplumlar arasında, taşınan kültürlerin birbirini etkilemesi sonucunda ortaya çıkmış bir kültür olan ‘Akdeniz Kültürü’, kıyısındaki ülkeleri birbirine bağlayıcı bir işlev üstlenen Akdeniz’in biçimlendirdiği bir kültür olarak da düşünülebilir. Ortak özellikler taşıyan Akdeniz ülkelerinden aynı duyarlılığı taşıyan filmler ortaya çıkmakta ve bunun adına da ‘Akdeniz  Sineması’ denmektedir

Çağdaş antropoloji ve çağdaş etnolojinin başlangıç döneminde, E.B Tylor kültürü şöyle tanımlıyordu: (Primitive Culture (ilkel uygarlık) 1871) “Bilgileri, inançları, sanatı, ahlakı, yasaları gelenekleri ve bir toplumun üyesi olarak insanın edindiği bütün öteki eğilim ve alışkanlıkları içeren karmaşık bütün”.

Daha çok Anglosakson nitelikli olan ‘çağdaş kültür’ görüşü ise aydınlanma çağında oluşmuştur. Çağdaş kültür kavramının gerçek yaratıcısı olan Herder, kültürü, bir ulusun, bir halkın ya da bir topluluğun yaşam biçimi olarak tasarlamakla bu kavrama tarihsel boyutunu kazandırmıştır. Kültür kavramının önemli özelliği sınırlarının belirsiz olmasıdır.(Güvenç,B. 96) Kültür, insan türüne özgü, dolayısıyla evrensel toplumsal ve tarihsel bir görüngüdür. Kültür, insan için bir zorunluluk olup var olması kültüre bağlıdır.

Tarih yazımının iki yüzü Akdeniz dünyasıyla ilgilenmektedir: Akdeniz’in Tarihi ve Akdeniz Tarihi. İlki coğrafi mekân, yani Akdeniz kıyılarındaki ülkeler ve bunların karşılıklı ilişkileriyle ilgilidir. Akdeniz tarihi ise Akdeniz ülkelerindeki insanların davranış örneklerinde özdeşlik ve devamlılık bulmaya çalışır. Böyle bir özdeşlik tüm Akdeniz dünyasında hüküm süren ve kıyılarındaki pek çok uygarlığın paylaştığı benzer yaşam biçimleri yaratan ortak doğal ve iklimsel özelliklerin sonucu olabilir. Bu Braudel’in tezidir. Akdeniz fikrinin kimi zaman bölgenin insanlarınca benimsenmesi ve her birinin zihnine tarihsel özlemlerine ve beklentileriyle birlikte kendi ulusal tasvirlerine uygun hale getirilmesi. Bu fikir Avrupa edebiyatında ve tarihinde kendine bir yer bulduktan çok sonra olmuştu.2

Nesiller boyu Akdeniz, gelen giden zaman zaman savaşan, zaman zaman  barışçıl bir şekilde göç eden ve yerleşen halkların ve kültürlerin kavşağı olmuştur. Akdeniz dünyasını değişimin ve çeşitliliğin yanı sıra devamlılık ve birlik de gösteren devingenliği ve farklılığı içeren bir birliktir.

Akdeniz medeniyetini oluşturan unsurlar arasında Avrupa, Mağrip, D.Akdeniz, coğrafyalarını içine alan, Musevilik, Hıristiyanlık, İslam ile yoğrulmuş bir çeşitlilik görülmektedir. Ayrıca Yunan diyalektiği, Roma hukuku, Arap bilimi, Katalan şiiri, Rönesans ve İspanya, Akdeniz medeniyetinin diğer unsurlarıdır.  Bu anlamda Atina, Roma, Kudüs, İskenderiye, İstanbul, Venedik, Cenova gibi şehirlerin bir Akdeniz ruhu taşıdıkları inancı yaygındır. 3

20.yy tarihçilerinden Henri Pirenne (1862–1935) Shelomo Dov Goitein (1900–1985) ve Fernand Braudel (1902–1985), Akdeniz’in More Clausum yani bir iç deniz olarak kültürlerin fikirlerin dinlerin insanların malların    çeşitlenmiş aktarımlarını sağlayan bir araç görevi görüp böylelikle bir Akdeniz birliğinin varlığına izin verdiği ve bunu beslediği için önemli bir tarihi görev başardığı konusunda aynı temel görüşü benimsemektedirler.4

Coğrafi önemi, stratejik değeri ve doğal güzellikleri bu kadar güçlü olan Akdeniz, bu gücü ile doğru orantılı olarak birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Çünkü deniz bir taşıma ve ulaşım alanıdır. Denize sahip olan zenginliklere de sahip olur. (Braudel,Coarelli ve Aymard 1995 :113)

Mısır ve Mezopotamya uygarlıkları Akdeniz’de doğmuştur. Yunan ve Roma yaşamının merkezini Akdeniz oluşturmuştur. Burada deniz gücünün ve hâkimiyetinin rolü büyüktür.

Denizci devletler: Giritliler Fenikeliler yunanlılar ve Akdeniz kıyılarını yerleşim ve ticaret amacıyla kullanırken kendi kültürlerini yaşantılarını bu topraklara yaymışlardır. M.Ö III. y.y da başlayan Roma döneminde 150 yıllık bir süre içinde bütün Akdeniz kıyıları Roma kültürünün düşüncesinin ve kent yapısının hâkimiyetine girmiştir. Ardından Bizans ve Arap imparatorlukları sahneye çıkmıştır. Akdeniz, kıyısında yer alan ülkeler için bağlayıcı deniz yolu olmanın yanı sıra büyük savaşların yaşanmasına sebep olan stratejik bir alan da olmuştur. Hıristiyan ve İslam dünyası arasında yüzyıllarca süren savaşlar bu yüzdendir. Akdeniz’de denizin kıyısında olduğu gibi, ortasında da gelişen kozmopolit bir kültür oluşmuştur. (Braudel, Coarelli ve Aymard 1995: 59) Bu gün üç kıta ve 15 ülke tarafından sarılan Akdeniz, ortasındaki Kıbrıs ve Malta adaları ile çok sayıda dile, dine ve kültüre ev sahipliği yapmaya devam etmektedir.5

Kültürler ve uygarlıklar arasında diyalog geliştirmede sinema etkin bir araçtır. Bu bağlamda Akdeniz ülke sinemaları uluslararası platformda farklı bir boyut kazanmaktadır.

Akdeniz kültürü, kıyısındaki ülkeleri birbirine bağlayıcı bir işlev üstlenen Akdeniz’in biçimlendirdiği bir kültür olarak düşünülebilir. Akdeniz çevresinde yerleşen çok çeşitli uluslararasında denizin birleştirici etkisiyle bazı ortak özellikler ortaya çıkmış bir Akdeniz kültürü oluşmuştur.6

Akdeniz kentleri kendilerine özgü bir yaşam biçimiyle toplumsal dinamikler üretebilmiş ve bu malzemelerle birer Akdenizlilik kimliği yaratabilmiş mekânlardır. Akdeniz toplumlarında ortak paydaları çok benzerlikleri fazla olan bir ilişkiler ağı vardır. Bunun sinemaya yansımasıyla Akdeniz’in farklı ülkelerinde üretilseler bile aynı duyarlığı taşıyan filmler ortaya çıkmakta ve  adına Akdeniz sineması denilen bir olguyu var etmektedirler. 7

Akdeniz sanatı temelde akıldışılık gerçeküstücülük hayal serap aşırı coşku ve hüznü aynı anda barındırabilen bir sanat biçimi. Sinemada Sürrealist bakışın Luis Bunuel birlikte İspanyol sinemasının sıcak ikliminde ortaya çıktığını unutmayalım. Üstelik bu akımın resimdeki en gözde temsilcisi yine bir İspanyol olan Salvador Dali’dir. Bunuel‘i Akdeniz Sineması içine dâhil etmek iddialı olur. Fellini’ye ‘Akdeniz sihirbazı’ diyorsak onun Bunuel’den farkı Akdeniz’in tüm insan tiplerini adeta Romalılardan bu yana durmadan devam eden bir cümbüş içinde yansıtmasıdır. (Amarcord 1973) Fellini eşcinseller, fahişeler, rahipler, deliler, soytarılar, palyaçolar, dalkavuklar, kadın avcıları, pezevenkler, büyücüler, sahtekârlar, gezginler, umut tacirleri başka gezegenden gelmiş izlenimi veren ve birbiriyle hiçbir akıl bağı olmayan cümleler kuran  insanlardır.

Akdenizlilik bir yaşam biçimidir. İtalyan Sineması’nın yetiştirdiği en büyük yönetmenlerden Federico Fellini, hayatı boyunca tam 24 filme imza atar. Bu filmlerle Fellini, Akdeniz insanının yaşamından kesitleri, umutlarını, hayallerini, kadın-erkek imgelerini beyazperdeye yansıtır.

Geleneksel Akdeniz toplumunda aile, bireylerin vazgeçilmez var olma biçimi olagelmiştir ve ataerkil aile yapısı Akdeniz kültürlerinin bütününde rastlanan yaygın bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Akdeniz sinemasında kadın ise, toplumsal ve kültürel olarak Hollywood sunumlarına bir alternatiftir. Akdeniz sineması gerçekçi bir tavra sahiptir. Braudel, Akdenizlilik doğanın bireyi dönüştürdüğü bir yapıya sahiptir. Doğa  gibi değişkendir der. Akdenizlilik Akdeniz sinemasının özgünlüğünü temellendirir. Akdenizli kadının sinemadaki sunumu genellikle kentten daha çok kırsal kadının yaşam gerçekliği içinde sunulur. Kentsoylu kadın bile, kırsal mekânın atmosferinde belirlenir. Antonioni ‘L Avventura’ (1960)

Akdeniz sineması Hollywood sinemasının tersine, idealize edilmiş bedenler yerine batılı gözle ‘deforme’ edilmiş bedenleri tüm ihtişamıyla göstermekten çekinmez.

Akdeniz filmlerinde koca memeli tombul toprak anadan çok memeli Artemis’e Yunanlı Demeter’e ve Persophone’den Romalı Ceres’e kadar pek çok kadın tapınma kültürüne rastlanır. Akdeniz’de kadın doğum ve ölüm çevrimine egemendir. 8

Akdeniz müziği ve filmlerini birbirinden ayırmak neredeyse mümkün değildir. Eski Yunan ve Roma’dan sonra Bizans, İtalya, Provence ile Fransa Katalonya  ve İspanya,  Magrip’den Doğu Akdeniz’e kadar Araplar, Dalmaçya’dan içdenize kadar Hırvatistan kıyıdan Alpler’e kadar Slovenya Karadağ ile Sırbistan, Makedonya, Bulgaristan, Arnavutluk, Romanya, Türkiye ve şüphesiz Yunan Roma döneminden önce veya sonra daha niceleri…

Bu durum da Kusturica bu coğrafyaya ait bir Akdenizli. İlk filmi Çingeneler Zamanı’yla (1988) düşsel bir şölen sunar bize. Yönetmen Emir Kusturica’nın uluslararası alanda tanınmasını sağlayan, müzik, dram, hayal, tümüyle Akdeniz kokan bu film, aynı zamanda tamamı çingene dilinde çekilen ilk film olma özelliğini de taşıyor.

Filmlerinde müzik aktörlerden biridir adeta ‘Ak Kedi Kara Kedi’ de hastanede ölüm döşeğinde yatan büyükbaba müzik sesini duyduğunda ‘müzika’ diye bağırarak yatağından fırlar.

‘Hayat Bir Mucizedir’de de yönetmen müziği yine merkeze yerleştirir. Fellini ve Kustirica’ da Akdeniz’e ait sürrealist bakış yerini korur.

Saf Akdeniz ruhunu, müziğini, görüntülerini yansıtan Zorba (1965 A.Quinn) G.Salvatore’nin Aldeniz’i, Postacı (Michael Radford 1994), adlı filmler ilk akla gelen Akdeniz filmleri olarak sayılabilir. Ve her birinde Akdeniz insanları tipik Akdenizlilik özellikleri ile yansıtılırken hayatlarının vazgeçilmezi müziği de beraberinde taşır. 9

Sonuç olarak, Akdeniz kentleri, yaşam biçimleri, insan ilişkileri, coğrafik özellikleri ile birer Akdenizlilik kimliği  yaratabilmiş  mekânlardır. Oluşturdukları bu ortak duyarlılıklar sanata özellikle de sinemaya yansımasıyla bir Akdeniz Sineması’ndan söz etmek mümkündür.

KAYNAKÇA:

  1. Meydan Larousse, İstanbul, 1972, 724
  2. Alıso Gınıo, Akdeniz Dünyası, İletişim Yayınları, İstanbul, 2006, 29
  3. İ, Düzenli- E. Aydın, ‘Akdeniz’, Akdeniz Üçlemesi; Değişim, Dönüşüm, Bildiri

U.Gazimağusa Sempozyumu 2004, s. 102

  1. Gınıo, Akdeniz Dünyası, İletişim Yayınları, İstanbul, 2006, s.33

5.G. Köksal, H. Kargın, ‘Akdeniz’de Suyla Gelen Kültürün Ve mimarinin İzleri’ Akdeniz Üçlemesi; Değişim, Dönüşüm, Bildiri, U.Gazimağusa Sempozyum, 2004, s. 248

  1. F. Braudel, Tarih, Akdeniz,/Mekan ve Tarih, Metis, İst, 1995, s.100 7.F.Sözen, Akdeniz Üçlemesi; Değişim, Dönüşüm, Bildiri U.Gazimağusa Sempozyumu 2004, s. 102
  2. F.Sözen, Akdeniz Üçlemesi; Değişim, Dönüşüm, Bildiri U.Gazimağusa Sempozyumu 2004, s. 102
    1. Taranç, ‘Akdeniz Kadınının Sinemasal Sunumu’ Kadın Çalışmalarında Disiplinlerarası Buluşma, Sempozyum, Yeditepe Üniversitesi G.S.F İstanbul 2004, s. 31
    2. Akbulut, Koara, İstanbul, Şubat 2006

*https://issuu.com/azizm/docs/edergihaziran2009

Bunu paylaş: