Özgür Keşaplı Didrickson yazdı: Orka Morgan Hamileymiş!

“Ee, bundan bize ne?” diyebilirsiniz. Morgan* tutsak bir orka ve hamileliği tutsaklık konusunun ötesinde bir önem taşıyor çünkü öyküsü çok özel.

Morgan, 2010’da Hollanda’da kıyıya vurduktan sonra kısa sürede iyileşmiş ancak mümkün olduğu halde (her tutsak biri için mümkün değil) okyanusa geri salınmamıştı. Orkaların çok güçlü aile bağları var. Aküstik eşleştirmeler ve DNA analizleri sayesinde Morgan’ın bir Norveç popülasyonuna ait olduğu tespit edilmiş, akrabası olma ihtimali yüksek bir aile grubu belirlenmişti. 30’dan fazla bilimcinin bu verilerin ışığında hazırladığı plan görmezden gelindi. Morgan salınmamak bir yana Tenerife’deki (İspanya), Loro Parque gösteri merkezine gönderildi.

Fotoğraf: Jno Didrickson
Orkalar çok güçlü sosyal bağları olan, birkaç neslin yer aldığı anaerkil gruplarda yaşarlar. Fotoğraf: Jno Didrickson

Taşınma izni de ancak “araştırma” dâhilinde verilmişti ancak kurallar ihlal edilerek gösteri programına dâhil edildi. Morgan yakalandığında 3-5 yaşındaydı. Şimdi 11 yaşında ve hamile.

Dünyadaki tutsak orkaların hemen hepsi tutsaklıkta doğmuş ve kısıtlı sayıda bireyden gelen spermle döllenmiş. Bilimcilere göre genç yaştaki hamilelik anne ve yavru için tehlike taşıyor (doğada 14-15 yaşta ürüyorlar) ancak Morgan sağlıklı bir doğum yaparsa gen havuzuna yeni kan gelecek ve bu durum parka daha uzun ömür,  daha çok kâr olarak yansıyacak. Farklı popülasyondan anne babanın çocuğu olacak olan yavru hibrid olacağı için geri salınması zaten mümkün dahi olmayacak (genetik kirlilik özgür popülasyonlar için bir risk)

Morgan anlaşmalara göre SeaWorld’e ait. Yani onun “malı”. Seaworld 2016 yılında tutsaklıkta üreme programını durdurma kararı almıştı. Öyleyse nasıl oluyor da Morgan’ın çiftleşmesine izin veriliyor?

Bu öyküsüyle Morgan tutsaklık konusunun ötesinde,  “bilimi üstte tutan uygar Batı” imajını yerle bir ediyor. Bilim, akustik eşleştirmeler ve DNA analizleriyle bir balinanın hangi popülasyonuna ait olduğunu anlayabiliyor ama bunu takan yok! En az 3 ülkenin yer aldığı bu durumda “taşıma, gösteri, tutsaklıkta üreme gibi pek çok konuda kural ihlalleri ise gizlenme gereği olmaksızın yapılabiliyor!

Bu durum “ileri” ya da “gelişmekte olan” ülke arasındaki farkın, özellikle konu kapitalizm, kâr olduğunda yok olduğunun kanıtı. Hatta hayvanların üzerinden kâr etmeyi meşrulaştırmak ve bilimle samimiyetsiz bir ilişi kurmak açısından birincisinin ikincisine örnek ve destek olması konusu da var.

Morgan’ın ne zaman doğuracağı bilinmiyor. Doğacak yavrunun yaşayıp yaşamayacağı da. Tutsaklıkta doğan pek çok deniz memelisi ölüyor. Geçtiğimiz Temmuz’da bir SeaWorld parkında Kyara isimli bir orka yavrusu ölmüş. Daha 3 aylıkmış. SeaWorld’in tutsaklıkta üremeyi yasakladığını bildirdiğinde annesinin zaten hamile olduğu söyleniyor.

Fotoğraf: Chung-tung yeh

2017’de Kyara’nın anneannesi Kasatra (39) da ölmüş. Kasatra 1978’de henüz 1 yaşındayken İzlanda sularından avlanmış! Bakıcısını öldürmekle tanınan, alınan spermleri nedeniyle pek çok tutsak orkanın babası olan, Blackfish isimli belgeselin odağındaki Tillikum isimli orka da Şubat’ta ölmüş (36 yaşında).

Kyara’nın zatürre nedeniyle öldüğü söyleniyor ancak bu son ölümlerde raporlar şeffaf değilmiş. Genel olarak çok sayıda tutsak orkanın enfeksiyondan öldüğü biliniyor. Patojenler, yaralanmalar, stres, depresyon hatta sıkıntı, tutsak bireyleri hastalıklara, karşı hassas hale getiriyor.

Hiç bir tutsak orkanın yaşlılıktan öl(e)memesi ise tutsaklıkta deniz memelilerinin işkenceyle yavaş yavaş öldürüldüklerinin kanıtı. Özgürlükte erkek orkalar ortalama 30, dişiler ise 50 yıl yaşıyor. Ancak erkeklerin 50-60, dişilerin 100 yıla kadar yaşadıkları biliniyor. SeaWorld bünyesinde en yaşlı orka 40 yaşına kadar yaşayabilmiş.

En son Kyara örneğindeki gibi tutsaklıkta bebek ölümlerinin yüksek olduğu biliniyor. Morgan sağlıklı bir doğum yapsa bile bebeğin başına gelebilecekler var. Tutsak orkaların tutsaklıkta hem fiziksel sorunlar hem de psikolojik sorunları olduğu biliniyor. Morgan’ın da stres nedeniyle kafasını sık sık betona çarptığı, betonu dişlemekten dişlerinin aşındığı, havuzdaki diğer orkaların saldırısına uğradığı gibi bilgiler fotoğraflı kanıtlarla ortaya konmuş. Bu durumda Morgan stres, depresyon nedeniyle bebeğini terk edebilir, onunla ilgilenmeyebilir. Kaldı ki Morgan özgürlükte anneliği öğrenmiş bir birey değil. Bunun yanı sıra park yetkilileri bebeği başka parka göndererek onları ayırabilir ki bu tutsaklık söz konusu olduğunda çok sık yapılmış bir şey.

Kyara hem tutsaklıkta ölen yavru deniz memelileri gerçeğinin son kanıtı, hem de insan, hayvan ayırt etmeden canı hiçe sayan kapitalizmin hırsının simgesi. Morgan’ın bebeği ölmez de yaşarsa henüz tüm dünyanın almadığı “tutsaklıkta üreme yasağı” daha da uzaklaşabilir. Bu durumda Morgan’ın bebeğinin ölmesini mi isteyeceğiz? Bu işkenceleri önlemek için elimizden neler gelebilir?

Fotoğraf: Andreas Ahrens

Geçtiğimiz aylarda orkaların tutsaklığıyla ilgili Inside the Tanks isimli bir kısa belgesel yayımlandı. Morgan’la ve genel olarak orkalarla ilgili çalışmalarıyla ünlü Ingrid Visser belgeselde, çektiği fotoğraflar üzerinden tutsak orkaların türlü yaralanmaları ve havuz ortamındaki doğal olmayan davranışları hakkında ayrıntılı bilgi verdi.

Belgeselde tarafsızlık konusuna, iki tarafın da görüşünün alınması konusuna çaba gösterilmiş. Bir parkın üst düzey yöneticisi lafı ağzında gevelemeden, hemen ilk sözlerinde “açık konuşalım, bu bir işletme” dedi ve para kazanma amacı ve gereğinden söz etti.

Daha sonra parka gelen izleyicilerin değiştiğini, artık gösteri sırasında yunusların ağızlarında gül ve başlarında şapka taşımak gibi “numaralar” yapmalarını istemediklerini belirtti. İzleyicilerin eski gösterilerden sıkıldığını, onların ilgisini diri tutmak için ilerlemeleri, daha “modern” gösteriler ve tesisler inşa etmeleri gerektiğini söyledi. “İnsanların isteklerine yanıt vermezsek para kazanamayız, işletmemiz ölür” dedi.

İşletmeyi temsil eden bu kişinin sözleri ve tavırları çok uyarıcı geldi bana.  En “uygar” saydığımız ülkelerde bile hala devam eden tutsaklığını sonlandırmanın çok kolay olmadığının altını çizdi.

Son yıllarda tutsaklığa yönelik artan isyana, çeşitli filmlere – The Cove ve Blackfish’e rağmen Seaworld’e hala yılda 20 milyon ziyaretçinin geldiği söyleniyor ki bu da uyarıcı.

Belki de soruna başka açılardan da bakmak gerekiyor çünkü pek çok ülkede sirk denebilecek yunus parkların yanında hayvanat bahçeleri de hala şehir gezme broşürlerinde yer alıyor.  Orada hayvanlar gösteri yapmıyor ama çok kötü koşullarda tutsak bir hayat sürüyorlar. Bunca eğitici projelere, filmlere rağmen neden hala insanlar tutsak hayvanları görmek için bu işletmelere para veriyor?

Bu durum hayvanlara yakın olma isteğimizle de ilgili olsa gerek. İnsanlar ezelden beri belgesel izliyorlar. İZ TV falan daha yokken biz kuş çalışmaları yaptığımızı ne zaman söylesek bize soru soranlar, belgesellerden söz edenler olurdu. Demek ki insanlar doğal olarak doğayla, hayvanlarla ilgililer, meraklılar. Bu kötü bir şey mi? Elbette değil ancak doğru kanala akması gerek.

Belgeseller arttıkça insanlar yaban hayatla ilgili çalışmalardan daha çok haberdar olmaya başladılar. Türkçe yayın arttıkça bu yayınları izleme oranları da mutlaka arttı. Belgesellerde gördükleri balinalar, kaplanlar çok karizmatik hayvanlar. Onları yakından göremeyecek insanlar hayvanat bahçelerine, yunus parklarına yönleniyor. Buralarını çocukları için de geziyorlar. Çocukların da heyecanı bazen diğer düşüncelerini gölgeleyebiliyor.

Belki bu insanları bir kısmı bu hayvanları doğada görmeyi tercih eder ancak bu konuda bilgili, deneyimli olmayan, dürbünü falan olmayanlar için pek çok türü doğada görmek çok zor. Manyas Kuşcenneti’nde çalışma yaparken biletlerini geri vermek isteyenlere bile denk gelmiştik. Oraya gelenlere dürbün veriliyordu ama dürbünü nasıl kullanacaklarını ve sessiz olmaları gerektiğini bilmedikleri için “cennet” denen yerde bir şey göremiyor ve büyük düşkırıklığına uğruyorlardı.

Hayvanat bahçelerinin alternatifi olarak doğa gözlem turları var ama ülkemizde sayıları kısıtlı. Yurtdışına gidebilecek olan insan sayısı ise az. Hayvanat bahçeleri görece daha ucuz.

Morgan konusunda bilimin kullanılmamasına, bu açıdan samimiyetsizliğe örnek ise tüm dünyada özgür hayvanların karşılaştıkları tehditlere karşı yeterince önlem alınmaması, bilimcilerin bu konuda fazlaca örnek olmaması. Örneğin tüm canlıları ciddi şekilde etkilediğini bilinen “iklim değişikliği” ve “yaşam alanı kaybı” konusunda da yolculukların kısıtlanması ve yapılaşmanın hızla önüne geçilmesi konusunda bilimcilerin önderliğinde anlamlı savaşlar yapılmıyor. Üstelik hala tüm dünyada doğa dergileri yolculuk yazısından geçilmiyor. Ayrıca özellikle ülkemizde doğa açısından kitaplar, dergiler artarken yapılaşma çıldırtıcı boyuta geldi. Bunun üzerinde de yeterince düşünmüyoruz.

Fotoğraf: Jno Didrickson

Belki de artık tersten de düşünmeliyiz. Tutsak hayvanları işkenceden “özgür” hemcinslerinin çektikleri zorluktan yola çıkarak da kurtarmaya çabalayabiliriz. Morgan’ın bebeği hemen ölebilir, Morgan onu emzirmeyebilir ancak özgür bir balinanın sütünden de bebeğine kirlilik geçtiğini biliyoruz (contaminant). İki anne için de savaşmalıyız.

* “Milyon dolarlık genlerin öyküsü”; http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ozgur-kesapli-didrickson/milyon-dolarlik-genlerin-oykusu-91863

Yazar Hakkında:

Biyolog, yazar. ODTÜ Biyoloji Bölümü’nü bitirdi. Yunus tutsaklığı konusunda öncü çalışmalar yaptı, Sualtı Araştırmaları Derneği Deniz Memelileri Araştırma Grubu Koordinatörü olarak kamuoyunu bilgilendirici yazılar yazdı, hükümeti uyaran basın duyurularına imza attı. Savaş Karakaş’ın “Flipper’ın Kabusu” belgeselinin danışmanlarından biridir. 2011’de yunus ve balinalarla ilgili bilim, sanat ve kültür topluluğu Kanatlı Balina’yı kurmuştur (kanatlibalina.org).

Y.lisansını kuş göçü üzerine yaptı. Türkiye’nin ilk kuş halkacılarından biridir. Ulusal Halkalama Programı’nı (UHP)  kuran ekipte yer aldı, UHP  koordinatör yardımcılığı yaptı.

Cumhuriyet, Sol Gazete ve Sol Portal’da köşe yazarlığı yaptı, yaban hayatla ilgili yazılar yazdı. Halen yayın kurulu üyesi olduğu Azizm Sanat Örgütü’nde yazmaktadır. Dirimbilim (Biyoloji) Günlüğü isimli köşenin kurucusudur.

ozgur@kanatlibalina.org

Kaynaklar

freemorgan.org

Morgan the Orca Trapped in Loro Parque is Pregnant – Here’s Why That is Terrible News

https://www.thedodo.com/in-the-wild/kyara-orca-dies

https://news.nationalgeographic.com/2017/07/sea-world-killer-whale-orca-calf-dies-spd/

https://www.theodysseyonline.com/why-seaworld-shouldnt-be-world-we-live-in

Will Malia Die of a Painful Infection Like So Many Orcas Before Her?

Orca Kasatka Dead at SeaWorld—Condition Called ‘Painful Way to Die’

Bunu paylaş: