Aziz Nesin Hep Haklı Çıktı – Ahmet Çınar

Aziz Nesin Hep Haklı Çıktı*

 

Aziz Nesin‘den söz açmanın tam sırası.

Aziz Nesin’le 1980’lerde yapılmış söyleşilerin derlendiği bir kitap vardır: İnsanlar Konuşa Konuşa. İşte o kitapta “Yaratılmak İstenen Burjuva Görünüşlü Ortaçağ Kültürü” başlıklı bir bölüm vardır.

Aziz Nesin, bu bölümdeki söyleşide, 12 Eylül faşist darbesinin amacının tarikatlara dayalı, tasavvuftan beslenen İslamcı-Amerikancı-dinsel bir düzen kurmak olduğunu net bir şekilde anlatmıştır.

Ve kendisi gerçek bir aydın sorumluluğuyla ömrünün sonuna kadar bu karanlığın yerleşmesine karşı mücadele vermiştir. Aziz Nesin’i zaten bu nedenle yakmak istemişlerdir.

O söyleşide şöyle diyor Aziz Bey: “Dış görünüşüyle çağdaş olan bütün teknolojiyi almak, çağdaş denilebilecek bütün teknolojiyi aygıt ve araç olarak almak, ama bu dış çağdaşlığın içerisine öz olarak tam bir İslamik ortaçağ kültürünü yerleştirmek. Bunun için de en başında, Türkiye’deki sağcılar 1980’e kadar ve ondan önceki Adalet Partisi iktidarı dönemine dek Türkiye’de dinci-ırkçı sağcı olarak ve yine dinci-aşırı milliyetçi sağcı olarak karşıt durumdaydılar ve çelişkili görünmekteydiler. Türk-İslam sentezinde dinci sağcılarla aşırı ulusalcı sağcılar uzlaşma yolu arayıp birleştiler. O zaman, en yeni en modern otomobili kullanacaklar, en modern yapılarda yaşayacaklar, her türlü konfor olacak, tıpkı petrol zengini Arap ülkelerinde olduğu gibi. Her çağdaş teknoloji olacak. Ama kafa yapısı bakımından insanlar çağı yaşayamayacaklar, orta çağı yaşayacaklar. Neden bunu yapmaya çalıştılar? Çünkü bu teknolojiye koşut olarak, insanın beyni çalışırsa o zaman bazı şeylere itiraz etmesi gerekiyor. Halbuki teknolojiyi, konforu elde edip de, kafası ortaçağda kalırsa o zaman teslimiyetçi bir insan olarak hiçbir şeye karşı gelmeyecek, durumdan yakınmayacak ve hatta durumun savunucusu olacak. Böyle bir insan yetiştirmek istiyorlar. Kültür politikalarının özü budur. İnsanları da böyle, üniversiteleri de böyle. Her şeyi buna göre hazırlıyorlar. Bu dizge, yalnız Türkiye’nin dizgesi değil. Amerika’da da durum aynı. Amerika’da bol bol üniversite var. Bu üniversitelerden orta düzeyde aydınlar çıkacak. Yakın gelecekte Amerika’nın kötü bir örneği olarak Türkiye’de de bol sayıda üniversite olacak. Hatta liselerin bile yeterli olmadığı taşra kasabalarında üniversiteler açacaklar ama bunların altyapıları olmayacak. Bilimsel altyapıları, kitaplıkları, laboratuarları, yeterli sayıda ve yetenekli hocaları olmayacak. Bu yetersiz üniversitelerden bolca mezun çıkacak, böylece insanlar dış gereksinimleri bakımından doyuma ulaşmış olacaklar. Diplomalılar olacak. Bu ülkeyi kim yönetecek? Ha, onun için de ayrı üniversiteler gerekiyor. Ülkeyi yönetebilecek derken yönetici anlamında değil, bilimini yönetecek, sanatını yönetecek, edebiyatını yönetecek, ticaretini yönetecek, dış alım-satımını yönetecek insanlar gerekli. Çünkü bunlar önemli beyinler ve bu önemli beyinler daha küçük yaştan beri iyi besin alan, iyi protein alan ve durumu çok iyi olan insanlardan oluşur. Onlar için ayrı üniversite gerekli. İşte onlar Türkiye’yi askeri, yönetimsel, bilimsel, kültürel bakımdan yönetecekler. İşte bunun için Bilkent kuruldu. Bilkent’in arkasından yeni üniversiteler kuruluyor.”

***

Ne dersiniz, sizce 25 yıl önce Aziz Nesin yeterince öngörüde bulunmamış mı?

Aziz Bey yukarıdaki satırları yazdığı yıllarda belki sadece Bilkent Üniversitesi’ni örnek vermiştir. Bugün geldiğimiz noktada tarikat-cemaat üniversiteleri her kente yayılmış, ayrıca köklü devlet üniversiteleri de cemaat ve tarikatlara teslim edilmiştir.

Aziz Nesin’in öngörüleri bugün fazlasıyla gerçekleşmiştir.

Aziz Nesin, işte bu nedenle kelimenin her anlamıyla aydındır. Aydınlıktır. Aydınlatır.

Ve Aziz Nesin’i işte tam da bu nedenle yakmak istemişlerdir.

***

Durum açık ve net.

Artık Türkiye, burjuva görünüşlü bir ortaçağ kültürünü yaşamakta ve yaşatmaktadır!

*https://issuu.com/azizm/docs/edergiekimkasim2012

Bunu paylaş: