Eğitimin Gerekliliği Karşısında Engeller – Tuğçe Duysak

Eğitimin Gerekliliği Karşısında Engeller* 

“eğitimle kişilerde aydınlanmanın temellerini atmak kolaydır; ne var ki genç insanları böyle düşünmeye erkenden alıştırmak gerekir. Buna karşın tüm bir dönemi aydınlatmak uzun zaman gerektirir; çünkü böyle bir eğitime engel olan ya da onu zorlaştıran bir sürü dış engel vardır.”

I.   Kant

Eğitim; kişinin ve beraberinde toplumun eksiklerini gideren ve onları daha ileriye taşıyan bir nitelikte olmalıdır. Ancak böyle bir eğitim aydınlanmanın temelini oluşturabilir.

Verilen eğitimden beklenen sonucun alınması ve devamlılığın sağlanıp önemli bir güç haline getirilmesi için öğrenmeye daha yatkın bir zaman olan çocukluk ve ergenlik dönemlerinde eğitime başlanmalıdır. Çünkü bu dönemlerde zihin önyargılardan uzak, boş bir sayfa gibidir. Edindiği her bilgiyi sistemli bir şekilde kaydedecek ve bu davranışı alışkanlığa dönüştürecektir. Montaine’in alışkanlığı bir kadının her gün taşıdığı danaya benzetmesi alışkanlıktaki gücü daha iyi görmemizi sağlayacaktır. İşte bu güce sahip bireyler –aydın kişiler- güneş gibidirler, karanlıklar üzerine doğuşları engellenemez. İşte tam bu noktada eğitimin engellenmesi ile karşı karşıya gelinir. Çünkü bu durum kendi menfaatlerini düşünen insanları huzursuz eder. Amaçlarına ulaşmak için de eğitimi engellerler. Çünkü onlar düşüncelerin biçimsiz olduğunu ve onlara biçimi ancak eğitimin vereceğini bilirler.

Eğitimi sekteye uğratan bir başka sebep ise gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerin ekonomik ve sosyal yetersizlikleridir. Nüfusun plansız bir şekilde arttığı bu ülkelerde devlet her yere ulaşamamakta aynı çalışma ve barınma ihtiyaçlarını sağlayamamaktadır. Kendi kendini devam ettirmeye çalışan halkta eğitimden çok beslenme barınma gibi temel ihtiyaçlarına  vakitlerini  ve paralarını ayırmaktadır. Bu koşullara rağmen çocuklarının eğitimini aksatmayan aileler ise belirli bir süre sonra çocukları ile çatışmalar yaşayacaktır. Çünkü kendi devinimini sağlayamamış devlet eğitimi ülkenin her yerine ve her  kesimine –yaş olarak- yaymayı başaramayacaktır. Özetle tüm bu olan olaylar eğitimi olumsuz etkileyecektir.

Bir diğer sebep ise savaşlar ve doğal afetlerdir. İlk olarak savaşın etkilerinden bahsedelim. Savaş sırasında topraklar üzerindeki her silah başında olmasa da etkilerini hisseder. İsrail-Filistin arasındaki savaş buna örnek  olarak gösterilebilir. Filistin halkının yiyecek ve hastane sorunları savaşın her geçen günü artmıştı ve yardım beklemek zorunda kalmışlardı. İşte böyle bir ortamda eğitimin gerekliliğinden çok yemeğin gerekliliği bahsedileceğinden dolayı eğitim alanında bir ilerleme kaydedilmeyecektir. Ayrıca unutulmamalıdır ki savaş sadece kurşunların havada uçuştuğu müddetçe sürmez yıkılıp gidenlerin yerine yenisi getirilene kadar devam eder. Doğal afetlerin (sel, deprem, volkanik patlama, kasırga) de tahrip edilen yerleşim alanlarının onarımı ve yenisinin inşa edilmesi bakımında savaşla benzerliği vardır. Her ikisinde de bir çözüm yolu bulunana kadar eğitim durur.

Tüm bu engeller eğitimin bir gereklilik olduğu gerçeğini değiştiremez. Bir bitkinin suya muhtaçlığı gibidir insanında bilgiye muhtaçlığı; bitki nasıl ki toprağın altından kökleriyle suya ulaşırsa insanda aklı sayesinde bilgiye ulaşacaktır.

*https://issuu.com/azizm/docs/edergitemmuz2009

Bunu paylaş: